"Anneme ben hamileyim demişim de annem 4. Dünya Terlik Savaşını başlatmış gibi senaryolar..."
Perşembe Günü:
PAPATYA'NIN AĞZINDAN:
Yüksek lisansım bitti. Oha lan! Okul bitti, OKUL. Allaaaaaaah! Cümlenin güzelliğine bakar mısınız! Buradan okulu bitiremeyenlere için bi'tan- hey hey bir dakika ben yüksek lisansı bitireli 3 ay oluyor, aklıma yeni dank etti mezun olduğum. Neyse, ben Amerika'daki son günlerimi gezerek değerlendireceğim. Tabii ne sandınız? Hıh.. Gezeceğim. Yoksa mal mıyım da sabahın 9'unda kargalar bile kahvaltı yapmadan kalkayım? Tamam mal olduğum doğru olabilir belki ama bu sizi ilgilendirmez 😂😑.
Bi' planım var mı? Düşüneyim... Ben planlı yaşamaktan nefret ederim. Anı yaşar, Carpe Diem bebeğim, hayatta dalgama bakarım. Neyse bari kafama göre takılayım.
Sabah uyandığım zaman canavara benziyorum sanki. Yok ya bu cümlenin 'sanki' fazla oldu. Bildiğin canavar oluyorum. Dizilerde uyananlar prens prenses, gerçekte benim gibi maymun götüne benzer suratı olanlar. Tanıştırayım bu aynadaki benim aksim. Olsun maşallah hâlâ daş gibiyim. Tövbe be. Çarpılırım falan.
Elimi yüzümü yıkayıp kendime gelmeye çalıştım. Sadece çalıştım, kendime gelmiş sayılmam. Üstümü yarı uyanık giydim. Kahvaltımı da yapınca cebime ev anahtarını ve parayı sıkıştırdım. Fotoğraf makinemi de aldım. Kapının yanındaki aynadan kendime bakıp saçlarımı düzelttim ve evden çıktım.
Benim tek rotam vardı. O da ayaklarımın götürdüğü yerdi. İstemsizce ayaklarımın götürdüğü sokaklardan ilerledim. Dile gelmeyen fakat dışa vuran o saf duyguların fotoğraflarını çektim. Kimi saf sevgi kimi saf nefret..
Gözlerin içinde savrulan birçok duyguyu ölümsüzleştirdim. Herkes bakıyordu belki karşısındaki gözlere fakat çoğu kişi göremiyordu. Kimileri susup sadece gözleriyle konuşuyordu. Ama o gözlerdeki çatışmayı gören oldukça azdı.
Derken günün çoğu bitmiş, güneş yavaşça terk ediyordu gökyüzünü. Yolun kenarındaki oldukça heybetli ve güzel yapının yanına yaklaştım. Aslında çevirmen olmama rağmen fotoğrafçılığa bir hayli düşkünüm. Biliyorum, biliyorum. Çok havalıyım 😏😏. Yapının fotoğrafını çektim ama ben de o karede olmak istiyordum. Güzel bir açı yakaladım. Beni birinin çekmesi gerekti. Etrafı süzdüm, oldukça kalabalıktı. İllaki birileriyle anlaşabilirdim. Kaleye arkamı döndüm. Az ilerideki tatlı kadına doğru ilerledim.
'Hi!'
Ses yok.
'Bonjour Madam.'
Anlamıyorum dercesine dudak büzüp ellerini iki yana açtı. Birden telefonumun zil sesi duyuldu.
"Selaaaam. "
'Oo sen beni arar mıydın Dünyalı?'
"Arıyorum ya arada. "
'Ay çok sağ ol, ne düşüncelisin (!) '
"Ee hâlâ sap mısın kız kurusu? "
'Beklesene biraz."
Sonuçta yabancı bir yerdeyiz ve rezil olmayalım değil mi yani?
Telefonu kulağımdan azıcık uzaklaştırıp bağırdım.
'Selamün aleyküm!'
"Ne cırlıyorsun be? Kulağımı siktin. "
'Cevap veren yok, Türk olsa Allah'ın selamını alırdı herhalde.' kıkırdayarak devam ettim.
'O zaman küfür serbest. Sen kime kız kurusu diyorsun? Ben istemiyorum diyorum. Te Allah'ım ya. Bi' siktir!'
Beri gür bir kahkaha patlattı ve ardından;
"Tamam tamam, sakin. Dubai'ye gidiyormuşsun. Hemen buldun iş tabii. "
'Sakinim 😄. Evet, kaldığım yerden devam edeceğim. Ne yapayım? Çok para veriyorlar oğlum. Sanki para sıçıyorlar absjdnxkşac. Gidiyorum Dubai'ye yani. '
"Ama çok özledim seni be." dedi üzgün sesiyle.
'Dünyalı'm, ben de özledim seni ama iş bu kuzum. '
"Biliyorum. Zaten sürekli buluşuruz, konuşuruz. Türkiye'de iş bulursun belki. Sen de çabuk gelsene be! Mal, neden kabul ettiysen sanki? Aslında üşenmesem kafanı duvara sürtüp alev çıkartabilir, tırnaklarını kerpetenle çekebilirim. Çin işkenceleri uygulayı-Dur dur dur. En iyisi ellerini, ayaklarını bağlayıp 5 ay boyunca gözünün önünde çikolata yiyeyim. Sana yedirmeyeyim."
'Hayır, yapma. Allah korusun. O sonuncusu çok korkunç. Allah'tan üşengeçsin. O ne öyle Anneme ben hamileyim demişim de annem 4. Dünya Terlik Savaşını başlatmış gibi senaryolar.. '
'Ayrıca, lan manyak. Aneyy 'Kabul et, gül gibi iş. ' deyip araştırmama kalmadan zorla kabul ettirdi ya. Ben ne yapayım be!'
"Oo, anneler kutsaldır laf yok."
Erkeksi kahkaha duymamla başımı o yöne çevirdim. Hemen arkamdaki mavi gözlü daşa baktım. O saniyelik bakışlar bana yıllar gibi gelmişti. Mavilerine son sürat kuvvetle çekildiğimi hissettim. Kalbim hızla atarken ne zaman tuttuğumu bilemediğim nefesimi usulca dışarı verdim. Güçlükle önüme döndüm, yutkundum. Ve Beri'ye döndüm.
'Benim kapatmam lazım, sonra konuşuruz conem. '
"Tamam Hypnos. Öptüm, görüşürüz. '
'Ben de,byee. '
Arada etrafı süzmeme rağmen o maviliklere rastlayamadım. Zorla yutkunarak fotoğraf çekme işime döndüm. En sonunda anlaşabildiğim bir insan buldum. Fotoğrafımı çektirip azıcık daha gezindim, saatin geç olduğuna karar verip eve döndüm. Yatakta uzunca süre dönüp durdum. Gözümü her kapadığımda, kahkaha attığında kısılan bir çift mavi göz aklıma düşüyordu.
'Off çıkmıyor aklımdan'.
Gerçi çıkmasını isteyen kim! Çıkmasın daha güzel olur yani. Yorucu bir günün ardından aklıma ilk ve son defa -son defa değilmiş gibi hissediyorum- gördüğüm adam ile güne gözlerimi kapattım.
UYKUYU SEVİN!
UYKU, DEPRESYONDAKİ ÇİKOLATA
UYKU, AZAR YİYECEKKEN GELEN KOMŞU
UYKU, DONDURMA KUTUSUNDAN ÇIKAN DONDURMA
neyse ne aq
UYUYUN İŞTE 😴
💙
Ve ilk bölümümüz burada biter. Sadece eğlence için yazılmıştır.
Hikayeye başlama tarihimiz 17.09.18
Manyak günler sizinle olsun. Görüşmek üzere..
Hypnos
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Kusur Sorunsalı
HumorGözlerindeki maviler gittikçe içine çekiyor. Korktuğunda sığanılabilecek liman gibiler. Hiç hissetmediğin kadar güven veriyorlar.Sanki sana hiç zarar gelemez onun yanındayken. Ellerini daldırmak istediğin pamuk gibi yumuşak görünen o saçlara ne deme...