(Köpekçiğimizi saymıyoruz, yandaki arabayı Akay'ın arabası olduğunu varsayıyoruz :d Ayrıca bu arabaya AŞIĞIM)
Cuma Günü:
AKAY'IN AĞZINDAN:
Farukla birlikte şirkete gelmiştik. İçeri girince çalışanlara selam verdim. Çoğunluğu bugün yapılacak olan eğlenceyi konuşuyordu. İnşallah bir sorun çıkmazdı.. Odama geldikten sonra masama oturup çalışmaya başladım. Yaklaşık birkaç dakika sonra Papatya dosyaları almaya gelmişti. Bugün parti olacağından dolayı çok fazla iş vermemiştim. Fazla yorulmasını istemiyordum..
Ona kıskançlığımdan dolayı biraz soğuk davranıyor olabilirdim. Ama elimde değildi. Ondan hoşlandığımı inkar edemezdim. Ona her şeyden çok değer veriyordum. Çok fazla durmadan dosyaları alıp gitmişti. Ben de tekrardan odaklanıp çizimlere küçük dokunuşlar yapmaya başladım..
Çalışmalarım bitince, Faruk'la birlikte yapacağımız ortaklığı konuşma kararı aldım. Aşağıya inip herkesi büyük koridora çağırmıştım. Papatya'yı da yanıma gelip dediklerimi çevirmesini istedim. O benim yanımda dediklerimi çeviriyordu, ben ise onun kokusuna odaklanmıştım. Ne de güzel kokuyordu..
Onlara kısaca Faruk'la olan ortaklığı anlatmıştım ve akşam olacak partiye hazırlanması için herkese izin verdiğimi söylemiştim. Herkes mutlu olmuştu. Ama beni en çok etkileyen Papatya'nın dedikleriydi.
"Helal be. Siz adamın dibisiniz. Allah'ım ne iyilik işledim acaba? Eve gidip sadece uyumak istiyorum."
Hayatımın belli bir kısmında Türkiye'de yaşamıştık. Annem sayesinde de Türkçe'yi öğrenmiştik. Ama aldığım ufak derslerle daha iyi konuşuyordum. Acaba Papatya ne zaman Türkçe bildiğimi anlayacaktı? Bu arada onun dedikleri ister istemez beni gülümsetmişti. Galiba uykuyu sevmeyen bir benim bu dünyada..
Papatya'nın bana bakmaya başlamasıyla daha da çok gülesim gelmişti. Şuan ki halini eminim o görse, kendi bile gülebilirdi. O bakışlarını kaçırıp çalışanlara bakmaya başlamıştı. Herkes eşyalarını toplarken ben Papatya'nın şuanki hali ile eğleniyordum. Daha fazla dayanamamış olacak ki tekrardan bana bakıp direkt odasına doğru ilerlemişti. Ben de arkasından baktım ve sırıtarak kendi odama yöneldim. Odamdan arabanın anahtarını ve çantamı alıp aşağı inmiştim. Arabayı garajdan çıkardıktan sonra eve doğru sürmeye başlamıştım.
Eve geldiğimde kısa bir duş almıştım. Banyodan çıktıktan sonra gardırobumdan mavi takım elbisemi çıkarmıştım. Bunu giymemi Echer istemişti. Neymiş 'Adama benzer' mişim. Her neyse, takım elbiseyi dolaptan çıkarıp hazırlanmaya başladım. Saçlarımı her zamanki gibi bırakmıştım. En sevdiğim parfümü sıktıktan sonra aynadan son kez kendime bakıp odadan çıkmıştım. Mutfağa inip Faruk'a seslenmeye başladım
'Hadi be olum! Anca gideriz zaten.'
"Geliyorum bekle azıcık!" Sabıııır.. Ben onu beklerken telefonla oyalanıyordum. Yaklaşıp 10-15 dk sonra anca aşağı inebilmişti.
'İnan çok merak ediyorum onca saat ne yaptın orada?'
"Hazırlandım işte aq. Hem sen niye saçlarını yapmadın?"
'Ben böyle de yakışıklıyım :d'
"Ne kaa komik nee kaa. Salak.. Lan, ne vuruyorsun?"
'Boş yapmada yürü artık, hadi!'
"Manyak mıdır nedir yaw ?!"
Arabaya bindikten sonra partinin olacağı yere gitmiştik. Faruk'la birlikte arabadan indim. Partinin olacağı yer hem geniş hemde ferah bir yerdi. Arabayı kitleyip, mekânı biraz incelemeye başladım. Papatya'nın arkadaşı iyi iş çıkarmıştı. Her ne kadar pek haz etmesem de..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Kusur Sorunsalı
MizahGözlerindeki maviler gittikçe içine çekiyor. Korktuğunda sığanılabilecek liman gibiler. Hiç hissetmediğin kadar güven veriyorlar.Sanki sana hiç zarar gelemez onun yanındayken. Ellerini daldırmak istediğin pamuk gibi yumuşak görünen o saçlara ne deme...