AKAY'IN AĞZINDAN
Bugün her zamankinden daha geç kalkmıştım. Sanırım fazla uykusuzluktan. Onca yolculuktan sonra bünyenin de biraz uykuya ihtiyacı oluyor tabi..
Yatağımdan kalktım ve gardırobumdan genellikle iş için giydiğim elbiselerimden birini alıp hazırlanmaya başladım. Kısa bir saç düzenlemesinden sonra odayı hafiften düzenledim. Özellikle yatağımı. Bu konuda annemden yatağımı toplamadığım için az terlik yememiştim. Anne terlikleri harbiden acıtıyor, terlik deyip geçmemek lazım yani.
Gerekli eşyaları sık sık kullandığım çantama koydum ve anahtarlarımı alıp Faruqçuğumu aradım. Tabi bu denemem meşgule alınması ile karşılaşınca ben de daha fazla oyalanmadan arabama binip Yakup Amca'mın minik evine doğru ilerlemeye başladım. Faruk büyük ihtimalle o güzel uykusundaydı.
Yakup Amca'nın yanına gelince arabamı kenara park edip minik kapıdan içeri girdim. Yakup Amca her zaman ki gibi oturmuş o sıcak çayını yudumluyordu, hem de camdan manzarasını seyrederek. Küçük çanın sesini duyup, arkasını dönünce yüzünde özlem dolu bir ifade oluşmuştu. Hemen yanına gidip elini öptüm ve sıkıca sarıldım. Yakup Amca'yı küçüklükten beri çok severim. Babamla birlikte askerlik yaptıkları zamanlardan bu yana hala dostluklarını devam ettiriyorlardı. Bu yaşıma kadar onun her konuda, her zaman destekçisi olmuştum. Burayı yaparken sevdiği kadının beğendiği her şeyi alarak ve tasarlayarak yapmıştık. Ama sevdiği kadın maalesef ki onun için hazırlanan bu cenneti göremeden bu dünyadan göç etmişti. Ölüm sebebi ise büyük bir trafik kazasıydı. Eskileri kapatmaya çalışıp Yakup amca ile konuşmaya başladım
"Selamün aleyküm Yakup Amca'm, nasılsın?"
" Aleyküm selaam, iyiyim evlat hayat olduğu gibi akıp gidiyor işte.. Sen nasılsın? Şirket işleri yolunda mı?"
"Yolunda Yakup Amca, yeni bir Holding kurduk. Daha iyi projelerle daha iyi yerlere geleceğiz inşallah.."
"Oo maşallah, hayırlı olsun. Hadi gel bi' kahvaltı yapalım açsındır."
"Yardım edeyim ben sana."
"Hayır evlat, sen otur bugün sana özel yapacağım. Onca yoldan buraya gelmişsin. İtiraz yok." deyip mutfağa doğru ilerlemeye başladı. Tam o sırada..
Faruqçuğum beni aramıştı bile.
"Aloğ.."
"Günaydınlar efenim, uykulu uykulu mu geleceksin şirkete?"
"Ya oğlum çok uykum var benim. Bugün bir şeyler yapmasak? Ben birazcık daha uyusam? Uyandıktan sonra senle takılırız, bir şeyler yaparız olmaz mı?"
"Öyle bir konuştun ki benim bile uykum geldi." ben yavaş bir şekilde esnerken Faruğun kıkırtı sesi geldi;
"Yani uyuyabilirim değil mi?" diye sordu. İçinde olan o büyük uyku aşkı harekete geçmişti bile
"Tabii ki de hayır. Yakup Amca'nın yanındayım kahvaltıdan sonra şirkete geçeceğim orada buluşuruz. Hadi Faruk. Ayrıca İstanbul'daki otelle ilgili sorunlara bakacağız hatırlatırım." deyip telefonu suratına kapattım. Aksi takdirde kesinlikle beni ikna etmeye çalışacaktı.
Ben Yakup Amca'nın bana seslenmesiyle mutfağa girdim. Kahvaltıyı yaptıktan sonra tekrar gelmek üzere vedalaşıp, arabama bindim. Saat 9'a geliyordu. Yine de yetişmiş sayılırım. Şirkete gelince arabayı garaja park ettim. İçeri girince güvenlikçimiz Osman Abi'ye 'Günaydın.' dedikten sonra asansöre bindim. Odamın olduğu kata geldiğim de hızlıca kapıyı açtım ve küçük mutfağımın olduğu odayı açtım. Suyumu içtikten sonra bardağı kenara koydum ve dosyaları incelemek için masama oturdum. Hadi bismillah..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Kusur Sorunsalı
HumorGözlerindeki maviler gittikçe içine çekiyor. Korktuğunda sığanılabilecek liman gibiler. Hiç hissetmediğin kadar güven veriyorlar.Sanki sana hiç zarar gelemez onun yanındayken. Ellerini daldırmak istediğin pamuk gibi yumuşak görünen o saçlara ne deme...