Pazar Günü:
PAPATYA'NIN AĞZINDAN:
Merhabalar.
Sabahın köründe uyanmamı sağlayan Ezra'ya buradan bol selamlar(!) Neymiş efendim dün ondan aldığım hırkasını geri verecekmişim. Verdim mi?? Tabii ki hayır. Üstüme giyip geri yattım. Ama uyuyamadım. Ah Ezraa. İnşallah eline sıvı sabunu sıktığında su kesilir, çok sevdiği pijamasına çamaşır suyu dökülür. Amin.
Her neyse. Sonuç olarak uyanığım. Bugün bizimkilerle buluşacağım. Bununla avutuyorum kendimi. Buluşalım da coşalım azıcık. Üşengeçliğim sonucunda hazırlanmam 1 saat sürmüştü. Son olarak da sandaletlerini giydim.
'Aneeeey. Ben çıktım. '
"Ne bağırıyorsun be kızım sabah sabah?! Ezra uyuyor. Az sessiz ol."
'Beni uyandırsın, kendi yatsın tabii hain gardaş.. Aneeyy gittim ben.'
Evden çıkarken Beri'yi aradım.
"Alo."
'Beri, siz buluştunuz mu Elmacık'la?'
"Aynen. Yoldayız, yeni çıktık."
'Tamamdır kardeşim. Peki Şeyma?'
"O buluşacağımız yere yakın ya, geç çıkacakmış evden."
'Bastım gaza, geliyorum ben de. Görüşürüz.'
"Görüşürüüüüz."
O zaman ne yapıyorum?? Depar atıyorum.. Aaa atamıyorum ki şimdi işin yoksa minibüs bekle.
15 dakikadır minibüs bekliyorum. Bu Türk milleti ne kurnaz ya. Hemen sokuluyorlar aradan. Kalıyorum öylece dışarıda. Ayıp yani. Ben de Papatya'ysam ilk gelen minibüse bineceğim.
Allaaah, minibüs geliyor. Savaş başlasın.. Sağımda yaşlı dayı, solumda kalıplı bir adam, önünde nine, arkamda öğrenciler. Mübarek yeni açılan alışveriş dükkanı gibi. Sonuna kadar hücum.
Heh. Vallahi bindim. Bu benim için bir zafer be. Bunu da bir ara kutlarım. Her neyse. İnsanın en utandığı anlardan biridir minibüste düşecek gibi olmak, birilerine çarpmak. Ama İstanbul'da adam gibi düşemiyorum bile. O kadar sıkışık ki penguenlerin kanatları gibi oluyor kollarım. Araya bir yere sıkıştın sıkıştın. Yoksa imkanı yok binemiyorsun ki.
Yine konuşacak bir konu buldum ya daha ne diyeyim?!
"Şoför bey amca, müsait bir yerde indirir misin? "
Minibüsçü amcanın kapıyı açmasıyla aşağıya indim. Avm'nin arkasındaki girişten içeriye girdim. Şu X-Ray cihazlarına bayılıyorum. "Dıt, dıt!" diye ötüyorlar bir de.
Büyük bir keyifle X- Ray cihazından geçtim. Ooo gel de şimdi onlarca kat aşağıya in. Oldu mu şimdi? Ama inmem gerek. Direkt şuradan atlasam mı aşağı? Hem daha kolay gidiş..
Kaçışımın olmadığını anlamamla bir gayretle katları inmeye başladım. En sonunda İlk kata indim.
'Allah'ııım.. İmdat. Oksijen yok mu oksijen? Hehe hehe..'
"Köpeklerin yaptığı gibi niye dilini çıkarttın dışarı?"
'Yoruldum yaw. Az halden anlayın.'
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Kusur Sorunsalı
HumorGözlerindeki maviler gittikçe içine çekiyor. Korktuğunda sığanılabilecek liman gibiler. Hiç hissetmediğin kadar güven veriyorlar.Sanki sana hiç zarar gelemez onun yanındayken. Ellerini daldırmak istediğin pamuk gibi yumuşak görünen o saçlara ne deme...