◇Giriş◇

177 10 3
                                    

Yazarlarını hastalıklı bir ruh haline sokan, hastalıklı iki çocuğa...

Ve, ruhları yer değiştirmiş tüm bedenlerde kopan o çığlığa. Aradığınızı bulmanız dileği ile.
______________________________

Bir oğlan çocuğu tanıdım. Dikişleri, ruhundan büyüktü. Ancak ne ipin ucunu bulabildim, ne de ona buna yapanı.

Sesinin yankısını unutmanın acısı.. Ağrıyan kalbim sıfırdan saymaya başladı. En sevdiği sayıya, 14'e geldiğine patlayan dikişleri sonu olacaktı.

Uykunun cazibesinden sıyrılıp gözlerimi açtığımda inanılmaz ışık cümbüşüyle karşılaşan gözlerim uyuyakalmadan önceki ağlamanın ve karanlıktan çıkmanın etkisiyle acı vermeye başladı. Nerde olduğumu anlamam belirli bi zaman alsa da her yanımı kaplayan korku sanki zamanı durdurmuştu. Algos'un uçağında yerden binlerce metre yukarda ne işim olduğu, uykuya dalmadan önce çırpınan bedenimin ağrılarıyla cevap buldu bir anda.
Uykuyu sevmeme rağmen adam akıllı uyuyamazdım. Muhtemelen sakinleştiriciyle bu hale gelmiştim. Algos da bilirdi kardeşlerime bir şey olacağı zaman tilki kılığına bile girebileceğimi. Şimdi ise amacına ulaşmıştı. Hatırladığım son şey Fransa vatandaşlığımın sona erdiğini öğrendiğimdi. Algos'un odasının kapısının önünde duymuştum Fransa'dan Türkiye'ye gönderildiğimi. Bu sorun değildi. Zaten Algos'tan uzak her yer dünyadaki cennet değil miydi?

17 senelik rengi solmuş, cehennemin külleriyle griye boyanmış hayatımda cehennemin tam kendisine yalnızca iki kere yalvarmıştım. İlkinde sadece acınası gözlerle bakıp hem kendimden tiksinmemi sağlamış hem de zihnime karanlığın sürüldüğü anda beni güler gözlerle izlemişti. İkincisi de bu lanet uçağa binmeden önceydi.

"Yalvarırım Algos, ne olursun onlar da benimle gelsin." dedim kaskatı bedenin tir tir titrerken. O bana gözyaşlarım hoşuna gitmiş gibi bakmakla yetindi. Bu zevki ona yaşattığım için yeniden tiksiniyordum kendimden

"Bak hem sana bir daha Algos da demem. Baba.. Evet evet baba derim sana. Ne olur baba, yalvarıyorum kardeşlerimi de yanımda gönder."

Babaydı. Babamdı. çoğu zaman haberi yokmuş gibi davranırdı ama hepimiz bilirdik bu uygunsuz gerçeği, onun bir parçası olduğumuzu. Yalnızca gün ışığının aydınlattığı aydınlık odasında deri koltuğuna oturmuş, yerdeki bedenime hayatımda bir kere bile anlam veremediğim gözlerle bakıyordu. Bense ağlamamak için tırnaklarımı geçirdiğim ellerimi çılgın gibi yere vurarak ağlıyordum.

"Sen sahip olduklarımın en iyisiydin tatlı kızım. Ne yazık ki bu piçlerin," dedi yardımcısı Hakan'ı göstererek.

"bok yemeleri yüzünden..."
Onu bir şey durmaya zorlamış gi sözünü bitirmedi. Onun en değerli deneğiydim. Bana sürekli böyle seslenirdi. Gözünde iyi olduğum tek mertebe en iyi deneği olmamdı. Bir denek olmamdı. Kızı değil, bir denek.

Siyah takımı ile deri koltuğundan yavaşça sıyrılıp yanıma doğru geldi. Bacaklarını yanıma kadar ilerletti ve durduğu yerde, onun ayakları ucunda savrulan vücuduma yaklaştı. Ben yerde, o ayaktaydı. Yavaşça yere çöküp çenemi elleriyle kavradı. Bana dokunmasındansa bedenime kızgın demirlerin iz bırakması daha güzel bir seçenekti. Gerçi, ikisi de aynı sayılırdı ama nefretin dokunuşu her zaman bir adım öndeydi.
Algos posizyonunu koruyarak ve sesine yine aynı lekeyi, dehşeyi sindirerek konuştu. Ağzımda ona baba demenin bıraktığı iğrenç tadı yüzüne tükürmemek için kendimi tutuyordum.

"Beni fazla özlemene izin vermem tatlı kızım. Merak etme seni benden kimseler alamaz." diyip beyaz ama her birine bir kardeşimin kanının bulaştığı dişleriyle sırıttı. Parmaklarını geçirdiği çenemi bir kenara savurdu. Kanım çekilmişti. Hem kendi gönderip hem de beni kimin almasından korkuyordu?

YILLANMIŞ ÜCRAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin