Multimedya; AURORA- Runaway
Selam 🖐️♡
Keyifli okumalar.
-----------------------------------------------
Doğuşu bir güneşle olsa da asıldığı yerler farklıdır. Saçaklı ipin geçtiği boğazı yutkunamazken küçük oğlanın, oraya gömdüğü bir de kız vardır. İçi ona yanar, kalbi ona atar, ruhu ona kopar. Parlak zekası yalnızca kıza boyun eğer.
Ayrılacaklardır.
Biri sahici, diğeri ruhen artık ölüdür.
Bütün varlığım taş kesmiş, ruhum ağırlaşmıştı. Kalbim artık Okyanus'un sırtıma değen bedeninden değil de korkudan gümbürdüyordu. Fransa benim için Algos demekti. Durduk yere Okyanus'un neden Fransa'ya gideceğimizi söylemesine olabilecek en mantıklı cevapları arıyordum. Cevap boşluktu. Ona fazla mı yük olmuştum, başına bela mıydım? Benden kurtulmak istemesini bile anlardım ama şimdi neden kabullendiğim kaderimden korkuyorum anlamamıştım. Bunu isteyenin en azından Okyanus olma ihtimalini hiç düşünmemiştim. Sanırım bunu düşünmeyi bile istememiştim.
Vücudumu bastırdığı bedeninden ayırıp elini ağrısı bir anda kesilen karnımdan çekip attım. Duyduğum şeyin şaşkınlığı bütün her şeyi unutturacak türdendi. Yeltenişime karşı çıkmamış ve kocaman olan yatakta ondan ayrılmama izin vermişti.
"Neden?" dedim onu vazgeçirememekten korkarken. Aramıza küçük bir uzaklıktan fazlasını bırakmadım. "Bu nerden çıktı?"
Sırt üstü yatarak kolunu alnına tekrar yasladı. Ağzından verdiği sert soluk çoktan havaya karışmıştı.
"Bana öyle bakmayı kes." dedi o an bir tek onun umursadığı yüzümü kast ederek. "Şimdi cidden bir kediye benziyorsun."
Söylediklerini es geçtim. "Okyanus söylesene. Fransa'ya gitmek nereden çıktı?"
Sesimin ciddiyetinden dolayı bileğini alnından kaldırıp kısa bir süre bana baktı. Dirseklerine dayanıp vücudunun üst kısmını kaldırdığında ise oturuşuma benzer bir şekilde oturdu. Ellerini dayadığı yerden güç alarak yüzüme daha da yaklaşmıştı ama ben bunu umursamayacak kadar cevaplarına muhtaç durumdaydım.
"Korkuyorsun."
Elbette korkuyordum. Benden istediği şeyin farkında mıydı?
"Korkuyorsun, güzelim." dedi safirleri yüzümü maviye boyamaya devam ederken. Hitabı içimi hoplatmıştı. Hırçın göründüğümün farkındaydım, her şeyi doğru düzgün anladığımda bu durumun son bulmasını istiyordum. O kelimeleri hiç duymamak istemiştim.
"Bana söylemen yeterliydi." dedim ve bir süre neyden bahsettiğimi sorgulayan bakışlarını izledim. "Burada kalmam için o gün hızlı bir karar vermen önemli değil, istediğinde gitmemi söyleyebilirdin. Kendi ellerinle Fransa'ya götürmene gerek..."
"İstediğimde evimden gitmeni söylemeye çekineceğimi falan mı sanıyorsun?" dedi konuyu anlama yönümle alay ederek. "Beni mütevazi biri sanman kalbimi kırdı."
Kaşlarım çatıldığında bu ona daha da zevk vermişti.
"Öyleyse neden gidecekmişiz?" dedim titrediğini fark ettiğim sesimi işiterek. "Hem, neden çoğul konuşuyorsun? Fransa'da ne işin olabilir ki? Ben istemiyorum, söylediğin hiçbir şeyi yapmak zorunda değilim."
Nefesim kesilene kadar konuştuğumu hissediyordum. Bu bir yakarış olmasa da onu ikna etmeye çalışmıyor da değildim. Okyanus gözlerini devirip bakışlarını benden çekerek biraz uzaklaştığında onu bezdirdiğimi anlamıştım. Ama daha fazlası gerekliydi. Sahiden yapmadığım bir şey için beni zorlamasındansa başını şişirip azar işitmeyi yeğlerdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YILLANMIŞ ÜCRA
ChickLit"Bir düşüş kaç ölüm, biliyor musun?" Siyah ve sonsuz dehlizlerde birbirlerine teslim olan iki çocuğun silahsız oyunu. Aynı dehlizde birinin bedenen, ardından diğerinin ruhen gerçekleşen ölümü. Ölümün peşinden sürüklenen tam 10 yıl ve birbirleri...