Multimedya; Mark Wolf- Nervous
Keyifli okumalar.
_______________________________İnsanlar, iki bina arasına mahkum edilen gökyüzü kadar sıkışmıştı etler, kemikler ve ruhum arasına. Her birinin adımı başka bir parçamı kırmaya, yeniden kanatmaya yetiyordu.
İçim artık buna dayanamıyordu.Çoğu zaman bir yerlere kaçmanın nasıl olacağını düşünürüm. En azından düşünürdüm. Bu, Algos'un bana taktığı oltadan haberdar olmadan önceydi. Söylediğine göre dünya üzerinde beni bulamayacağı yer yoktu. Ve bunu hiç yorulmadan yapardı çünkü kendi ayaklarımla ona gitmeye beni mecbur bırakırdı. Benden bir oğlan çocuğu almış olsa da enkaz gibi görünen annem ve tam beş kardeşim hala onun boyunduruğundaydı.
Haklıydı. Dünya üzerinde ondan kaçamazdım. Dünyadan kaçmadan olmazdı.
Algos olmasa da bir parçası beni yine bulmuştu. O şık, seslerin birbirine karıştığı kafenin bir köşesinde boğazıma sarılan ve nefesimi kesen adam, onun adamı Hakan'dı. Leonore'un yanı başında bedenime dokunmaya çalışan o iğrenç adam. Neticesinde orada ondan kurtulmuş, en son Okyanus'un üzerinde onun kan izlerini görmüştüm. Şimdi ise yine karşımda ve yine cesurdu. Boğazıma sarılı parmakları öldürmek için değil zevk almak için oradalardı ve gözlerim yaşardıkça dişlerini göstererek sırıttı. Bağıracağımı anladığında kimsenin bizi görmemesinden yararlanarak elini ağzıma çıkartıp beni hemen arkasında durduğumuz büyük çiçeğin arkasına itti ve sırtım duvara çarptı. Yüzüme bakıyordu ve adeta üzerine çullanmıştı. Yüreğimi sızlatan iğrenç ağırlığı üzerimdeyken konuştu.
"Tam olarak böyle bakmanı özledim."
Etrafa onun elinin baskısının izin verdiğince baktım ama bizi iyi gizlemişti. Gözlerimin aradığı Okyanus ortalarda yoktu ama Hakan'ın da onun gelmesinden endişe edip ortalığı sık sık izlediğini görebiliyordum. Ne kadar kasıldığımı umursamadan gözyaşlarımı tuttum ve onlara şimdilik birer pranga vurdum. Bu insanların huylarını bilirdim, korktuğunuzu görmek onlara zevk verirdi.
"Demek artık yalnız gezmiyorsun? Ne o, arkadaş mı edindin sevgili Ayza?"
Bana hep garip sıfatlarla hitap ederdi. Efendisinin kızı olmam ve efendisinin benden nefret etmesi sonucu ortada kalınmış bir ikilem gibi. Alaycı bir saygı gibi.
"Bana seni nerede yalnız bulabileceğimi söyle ve o arkadaşlarından hiçbirine bir şey olmasın. Belki sana biraz anneciğinden bahsederim, ha? Onu özlemedin mi?"
Annem. Muhtemelen içiyordur ve nerede olduğumdan beri haberi yoktur. Mankenlik yaptığı yıllardan kalma güzel yüzü gözlerimin önüne geldiğinde tutamadığım yaşlardan biri sessizce firar etti ama ağlıyor sayılmazdım. Zaten karşımdaki bu adamın elinin vücuduma ve dudaklarıma olan baskısı da ona itaat etmekten başka şansım olmadığını haykırıyordu. Gücüm olsa onu orada kül edebilirmişcesine kızmaktan köze dönen gözlerle baktım.
"Uslu olacaksan elimi çekerim." dedi nefesi yüzüme değerken. "Bana o çocuğun peşinde olmadığı bir yer söyle. Orada buluşup yalnızca konuşacağız."
Onu dinleyerek başımı uysalca salladım. Yapacağım her bir hamle bana patlardı. Elini uyuşan dudaklarımdan çeker çekmez birkaç santim de uzaklaştı. Sanırım tükürmemden ya da bağırmamdan korkmuştu ve sürekli etrafı izliyordu.
"Ne istiyorsun? Eğer bir haber getirdiysen Melisa Hanım'la görüşmen gerek. Okulda bir müdür yardımcısı ama Algos'u tanıyor. Bana ondan başkasıyla konuşmamın yasak olduğunu söyl..."
Gerçek ile karıştırdığım yalanım işe yaramamış gibiydi. Hakan daha da sinirlendi ve parmakları bu kez çeneme battı.
"Seninle oyun oynamıyorum sevgili Ayza. Dediğimi yap ya da ben o arkadaşlarından birine bir şey yapayım. Belki de peşinden ayrılmadığın şu çocukla başlarım, ne dersin?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YILLANMIŞ ÜCRA
ChickLit"Bir düşüş kaç ölüm, biliyor musun?" Siyah ve sonsuz dehlizlerde birbirlerine teslim olan iki çocuğun silahsız oyunu. Aynı dehlizde birinin bedenen, ardından diğerinin ruhen gerçekleşen ölümü. Ölümün peşinden sürüklenen tam 10 yıl ve birbirleri...