8•Tel Örgü

52 3 0
                                    

Merhabalar 🍂

Multimedya; Pinhani- Yıldızlar/
Halsey-without me

------------------------------------------------


Her kalpten kalma, her sızıdan inme bir acı vardır. Söylesene anne; bu senin acın mı? İçime batan sen misin? Soğuk bana senden mi kalma?

Alkolün titrettiği gözbebeklerinde gördüğüm ürkek ateş üçe bölünüp karnına düştüğünde hissetmiş olmalısın; babası tarafından kopartılacak, annesi tarafından içkiye tercih edilecek üç çocuğun kız olanını.

Kopan feryadın vuku bulduğu yer en sevdiğim kadının; annemin kulaklarında kopanlardı.

Annem beni hiç duymadı.

Sevmedi.

Görmedi.

Sevgisizliği hissetmek, zamanında gördüğümüz sevgiyi yitirmekten kaynaklanırdı. Zamanında gördüğüm bir sevgi yoktu, zamanında yaşıtım olan bir çocukla yaşadığım onlarca sevgi vardı. Dört tarafı kanlı duvarlarla kaplı hayatımın küçük bir bölümü onunla taçlanmış, beni içine hapsettikten sonra benimle birlikte yok olmuştu. İçinde unutulmak dahi bu yok oluşun feryadını örtmez, örtemezdi.

Babamın yangınında nasibini almış annemin uyurken yüzünde gezdirmeyi sevdiğim ellerim artık aynalara batıyordu. Geçmişini unutmuş, kanamaya alışmışlardı. Onların da gözyaşları buydu, benim yerime durmadan kan ağlarlardı.

Çıkardığım olayla birlikte elimi tuttuğu için kendi eli aynaya çarpıp parçalanan Okyanus acısına emin olduğum halde hâlâ benimle ilgileniyordu. Sağlam eliniyle çanemi kavrayıp kendine kaldırdı. Parçalanan her şeyin ortasında çok fazla korkmuştum. Öyle ki alt dudağım kendime geldiğim andan itibaren titriyordu.

"Kendine gel! Ne oluyor?"

Birkaç dakika öncesine kadar ben de ne olduğunu bilmiyordum. Hatırladığım son şey aynada gördüğüm küçüklüğümü yok etme isteğimdi. Alışık olduğum bu görüntülere karşı daha önce böyle bir tepki göstermemiştim. Zaten bana zararları olmadan onları izlememe izin verir, dakikalar sonra da kaybolurlardı.

Ama az önceki böyle değildi. Onda farklı bir şeyler sezmiştim. Neredeyse etkisine girdiğim bir deney kadar kuvvetli his açtığı boşlukla Okyanus'un eline olanlardan başka bir işe yaramamıştı. Kanayan parçasını benden uzak tutmaya çalışarak hırpalamaya devam etti.

"Sorun ne?"

Yüzüme yığdığı sorular arasında harelerinde kopan şaşkınlık çoktan yok olmuş, yerini demir gibi bir sertliğe bırakmıştı. Kararlılıkla sorduğu soruları kavrayabilecek kıvama geldiğimde dolan gözlerimin azabını salıp onları serbest bıraktım.

"Ben... Özür dilerim Okyanus. Özür dilerim."

Islaklığını çıplak yanaklarımda duyduğum yaşlar çenemde birleşip boynuma kadar uzanıyordu. Hıçkırıklar arasında kafamı iki yana sallayıp durmadan özür diliyordum.

Kaçacağım yeri bilmeden kaçmak istiyordum. Yaptığımın bir açıklaması olmayacaktı. Olsa bile yapamazdım. Duyduğum utanç ağlamamı daha da körüklediği anda fırtına kopup yağmurunu ikimize de damlattı. Yüzümden çektiği elini hiçbir şey söylemeden sırtıma koyup beni kendine kadar çekti. Göğsüne gömülen çehrem onlarca duyguyu harmanladığı yere şaşkınlığı da ekledi.

"Seni korkuttum mu?"

Kafamı kaldırmama izin vermeden kafeslediği yerde kalmamı sağladı. Sağlıklı çıkacağından emin olmadığım sesimi duyurmayıp göğsüne yaslı başımı iki yan saklamakla yetindim. Beni korkutmamıştı.

YILLANMIŞ ÜCRAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin