Multimedya; Billie Eilish- idontwannabeyouanymore
Lütfen görüşlerinizi esirgemeyin.
Zevkli okumalar.
-------------------------------------------------
Kalbimin ağrısı bütün fiziksel acılarımı unutturacak kadar katlandığında, O'nun kaderinin mürekkebi bana taştı.
Leke büyüdü, bir çocuğun mavi gözlerinde yer bulup ücralarıma bulaştı. Şimdi her şeyden öte, biraz daha derindi.
Vücudumun her kıvrımına birini gömen babamı dâhi unutturup bütün oyunlarımın en güzel çiçeği oldu. O bile boğazımdaki küçük boşluğa dikilip, yıllarca gözyaşlarımla büyüdü.
Gözlerimin önünde olsa da diğer insanların harelerine yansımayan oğlan çocuğunu mezarının üzerinde birkaç dakika izledikten sonra yok oldu. Onu görmeye, beni izlemesine alışık olsam da her seferinde iç çekmeme neden oluyordu.
Geldiğimden beri, neredeyse bir buçuk saattir oturduğum nemli toprakta siyah maskemi toprağa bırakıp hareket dahi etmemiş, zihnim bulanana kadar konuştuktan sonra susmuştum.
Bacaklarımın ağrıdığını dâhi hissetmeyip öylece toprağa bakarken bana yaklaşmakta olan ve topraktan çıtırtıyla çıkan ayak seslerini işittim.
Boş bir mezarlıktı, unutulan insanlar burada yalnız kalırdı. Çoğunun mezar taşı bile olmazken, onları ziyarete gelecek insanlar da pek olmazdı.
Çıtırtıyı duysam da arkamı dönmem birkaç saniyeden fazlasını aldı. O'nu hiçbir yerde hissedemesem de O'nu simgeleyen bu toprak parçasının yanında korkmazdım. Yokluğunda bile bana öğrettiği çok şey vardı.
Döndüğümde karşılaştığım yüz, gözlerimin büyümesine yol açtı. Kalbim sıklaşmış, tenim soğumuştu. Buna rağmen karşımda duran, sakalsız yüzüne aşina olduğum adama karşı tepkisiz görünüyordum. En iyi bildiğim şey; nefret ettiğim bu yüzler karşısında korkak kalmamaktı.
Algos'un baş adamlarından olan Hakan, karşımda durmuş yüzüme doğru pis pis sırıtıyor, ben tepki vermedikçe gülümsemesi yüzünden siliniyordu. Beni mutlaka bulacaklarını biliyordum, geç bile kalsalar da onu görmek göğsüme inen ağrıları körüklemişti.
"Sevgili Ayza, seni ne kadar özlediğimi bilemezsin." dedi gözlerindeki tiksinç bakışlarla. İki eli de takım elbisesinin cebinde, ayakta dikilmeye devam etti.
Oturduğum yerde dik dik ona bakıp ellerime toprak doldurmuş sıkıyordum. Bana neler yapabileceğini biliyor olsam da, o an nefretten başka bir şey hissedemiyordum.
Etrafta ağaçlardan dolayı araba görünmese de biraz ötede olduğunu tahmin edebiliyordum. Kaçmaya yeltenecek miyim onu bile bilmezken koşabildiğim kadar koşsam da bir yere varamayacağımı kestirebiliyordum.
Tepkisizliğime daima sinirlendirdi. Fazla sessiz kalmamdan olsa gerek ellerini cebinden çıkartıp üzerime doğru yürümeye başladı. Adımları bile beni korkutmuyordu, yalnızca nefretten boğulmamı sağlıyor, dolan gözlerime davetiye çıkarıyordu.
İri adımlarıya yanımda bittiğinde çoktan kolumdan tutup sertçe ayağa kaldırmıştı bile. Büyük elleri arasında kısılan bedenim, fiziksel olmayan bir acıdan dolayı tir tir titriyordu. yüzünü saçlarıma yaklaştırıp ciğerlerine kokumu biraz çekti.
"Birbirimizi ne kadar özlesek de," dedi gözleri kapalı, yüzünü boynuma yaklaştırmaya başlarken.
"sanırım şimdi kavuşamayacağız."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YILLANMIŞ ÜCRA
ChickLit"Bir düşüş kaç ölüm, biliyor musun?" Siyah ve sonsuz dehlizlerde birbirlerine teslim olan iki çocuğun silahsız oyunu. Aynı dehlizde birinin bedenen, ardından diğerinin ruhen gerçekleşen ölümü. Ölümün peşinden sürüklenen tam 10 yıl ve birbirleri...