Multimedya; Skott-Russian Soul
Merhabalar! Bu kadar geciktiğim için beni affetmenizi umuyorum. Ama bilin ki yazma hevesimin kaybolduğundan değil, sınavlar ve kişisel sebepler yüzünden vakit bulamadığımdan. Yıllanmış Ücra'ya vakit ayıramamak en çok beni üzüyor.♡Öncelikle bir açıklamam olacak. "Ahves" olarak bahsettiğim köpek için uzun zamandır bir isim arayışı içindeydim. "Ahves"te karar kıldık ancak bu pek içimize sinmemişti. Bu yüzden bir önceki bölümden itibaren dahil olan bu köpeğin ismini "Aktor" olarak değiştirme kararı aldım. Ve bu, anlamı bakımından kalbimi kazanan bir isim oldu. "Ahves" ismine daha alışmamış olduğunuza inanarak bunu aklınızda bulundurmanızı istiyorum.
İyi okumalar.🌊
----------------------------------------------
İçimdeki buruk noksanın sahipleri, semada sallanan uçurtmanın güzelliğine kanmayıp ipin ellerinde bıraktığı kesiğe feryat edenlerdi.
Gökyüzünü hiç sevmediler, özgürlük acıydı.Uçurtma dala takıldı. Eğer uçurtma bensem, sevgili annem hep ipimin ellerinde bıraktığı kesiklere acıdı.
Anneciğim; uçurtma virandı.2006
Kirazı andıran dolgun ve pembe dudaklar azapla kahrolmuş kadar çatlaktı. Bu beyaz yüze en çok yaralı dudaklar yakışırdı. Hiçbir aldatmaca yoktu, her şey göründüğü gibiydi.Ayza o zamanlar da tarifsiz acılar çekse de Leonore'u görünce gülmeden edemezdi. Bütün ızdıraplarını bir köşeye bırakır, sanki onları oğlan yüklenirdi. Ayza o zamanlar bile mutluydu, siyah gözlerine yansıyan safirler olduğu sürece gülebilirdi.
Ancak şimdi değil.
Küçük kız bir insanın verebileceği bütün sevgiyi verdiği Leonore'u en son ona safir taşlarla kaplı bir toka hediye ettiğinde görmüştü. O gün 'Lâl acı' günüydü ve Ayza, babasının isteği üzerine deney için tamamen çıplaktı. Bunu bilmesine rağmen yapmak zorunda olduğunu hissedip utana sıkıla içeri giren Leonore, ne kızı görmüştü ne de kıza gözlerini göstermişti. Elleri harelerini kapalı tutarak doğum gününü bilmeyen bu kıza kendi belirlediği o gün, hediyesini vererek küçüm omzuna bir buse bırakıp gitti. Ah, gitmişti.
Bu, Ayza'nın onu nefes alırken son görüşüydü.
Bunun üzerine haftalar geçmesine rağmen Leonore geliş günlerini aksattı, kızın kapısını ellerine bulaşan görünmez kanlarla hep babası açtı. Ayza hastalandı, yalnız kaldığı odada birkaç kez bayıldı ama onu Leonore'dan başka kimse bulamayacağı için saatler sonra kendi çabalarıyla uyandı. Bunu ondan başka kimse bilmedi, zaten kendi kendine de bu kadar hasta olduğunu Leonore'dan saklayacağını söyleyip duruyordu. Sadece söylemekle kalacaktı.
Kalbi oğlana karşı ilk defa kırılan kız çocuğu, artık bir çocuğa hiç yakışmayacak kadar solgundu. Tenine sinen annesinin rengi yok olmuş ve pembe dudakları kuru toprağa dönüşmüştü. Ayza acı üzerine ilk o zaman düşündü; nefes alamıyordu, boğulduğunda Leonore tekrar gelecekti.
Ve şimdi, yangın her an katlanıyor ve yıkıp geçiyordu. Bu kadarına nasıl dayandığına Ayza bile şaşırırken uzun ve elem dolu geçen onda haftanın ardından dakikalar önce odasına bırakılan Leonore ile şuan başbaşaydı. Her şey fazla ani olmuş, odadaki sessiz bedeni dumura uğramıştı.
Bu defa da kapıyı oğlan değil, ellerinde tuttuğu Leonore'un bedeni ile birlikte Algos açtı. Ayza o gün ona Algos demeye başlayacak, dadısının ona öğrettiği ızdırap tanrısının ismini ona verecekti. Çünkü ellerinde tuttuğu beden bir mühürdü. Küçük kızın bütün nefeslerini kesecek olan kağıda basılan mühür, babasının ellerinde hareketsizdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YILLANMIŞ ÜCRA
ChickLit"Bir düşüş kaç ölüm, biliyor musun?" Siyah ve sonsuz dehlizlerde birbirlerine teslim olan iki çocuğun silahsız oyunu. Aynı dehlizde birinin bedenen, ardından diğerinin ruhen gerçekleşen ölümü. Ölümün peşinden sürüklenen tam 10 yıl ve birbirleri...