14•Hayal Kırıklığı ve Kargaşa

69 5 0
                                    


Multimedya: The Chainsmokers- Wake Up Alone

Zevkli okumalar!✨

_____________________________

Ağladığını gördüm, kocaman bir gözyaşıydı
Süzüldü gözlerinin mavisinden
Mor bir çiy damlası belirdi sonra
Güldüğünü gördüm, bir alevi safirden
Hani ışığı bile kesen
Erişemez hiçbir aydınlık
Bakışlarınla dolu bir yaşamın parlaklığına

Güneşle buluşan bulutların
Derin ve yumuşak boyası gibi
Akşamdan gelen hangi eşsiz gölge
Sürgün edilebilir gökyüzünden
O gülüşler ki umutsuz düşünceleri dağıtır
Açığa çıkarır içindeki saf sevinci
Bir parıltı bırakır geride gün ışığı gibi
Ve aydınlatır kalbi

(Ağladığını Gördüm,
-G. Gordon Byron)

Tırnaklarımı sabırsızlık ve endişeyle sürtüp durduğum pantolonum neredeyse incelmiş ve parmaklarım haberim olmadan çoktan morarmıştı. tenimde hissettiğim baskı ile hissizleşen bacaklarım içinde bulunduğum Okyanus'un arabasında ön koltukta titremeden edemiyordu. Yine tırnaklarımın kenarları yer yer dişlerim yüzünden kanamış ve haberini aldığım Feryal'in yarattığı heyecana yenik düşmüştü. Bir yandan sahiden onu görmek, neredeyse tanımadığım bir ülkede tanıdığım birini bulmak istesem de içimdeki bu huzursuzluğun bir açıklaması yoktu. Huzursuzdum ama Feryal'i göreceğim için mutlu olmadan da edemiyordum. Sanırım onu severek hep kendimi kandırdım.

Bir balıkmışcasına kalakaldığım bu okyanusa düşmeden kısa bir süre önce, Fransa'da böbreğimi verip hayatını kurtardığım kişi Feryal'di. Zira bu nedenden dolayı ameliyat yaram patlamıştı ve bu sebeple Okyanus ve dahasını tanımıştım. Bu süre içinde yaşananlar ve deneyimleme şansı bulduğum her şey, 17 yılı doldurup taşmıştı. Gökyüzüne korkusuzca bakmak bile boş ömrümün yarısını doldururdu. Belki de sırf hiçbir işe yaramadan ölmek istemeyerek uzun süredir tanıdığım Feryal'in hayatını kurtaracak o ameliyatı olmuştum. Ancak Algos'un beni sırf -onun gözünde- değerli deneğinin vücuduna zarar verdiğim için öldürmesini beklerken kendimi Türkiye'de bulup karmaşık bir düğümün en ortasında bağlı kaldım.

Düğüm zincirlerin yuvası olmuş, bütün silsileyi içine çekerek körelmişti.

Düğüm beni boğuyor, birbirine çarpan zincirler kulaklarımı sağır ediyordu.

Kör, çok kördü.

Yanaklarımı sıkıntıyla şişirip soluğunu kesik kesik verdiğimde oyalanacak bir şeyler bulmaya yarım saate yakın süredir arabanın içinde yalnız olduğum için çok ihtiyacım vardı. Uzun süre önce Okyanus'a o telefon gelir gelmez beni Armin'in evinde bırakmasını engelleyerek peşine takılmış ve onun oteline hızla gelmiştik. Beni getirmemek istemesinin temkinli ve doğru bir karar olduğunu bilsem de beni bulmak için uğraşanın Feryal olduğuna emindim. En çok da bu yüzden çabalayıp Okyanus ile gelmeyi başarmıştım. Yine de en son dadımın ölümünden sonra eşyalarını almaya geldiğim bu otele giremedim. O beklememi söylemiş ve yüksek katlı binaya girmişti.

Elim defalarca kapıya gidip Okyanus'un geçmemem için çizdiği kırmızı çizgiye en sonunda yenildi. Daha fazla beklemenin bir anlamı yoktu. Sırf bir sözünü çiğnedim diye başımın belaya girmeyeceğini umarak gümbürdeyen kalbimle arabadan indim. Sonbaharın bitiş çığlıkları atıp kışa kurban gittiği tedirgin edici soğukta montumun önünü çekerek hızlı adımlarla otel ile aramdaki yirmi kadar metreyi kapatmak adına hareketlendim. Çoktan kararan hava Armin'in evinden çıktığımızdan beri saatin gece yarısını bulduğunu haykırsa da gözlerimde meydan okuyucu bir dinçlik vardı. Sahi, Feryal neden buradaydı? İyi miydi? Benden alınıp ona nakledilen böbreğim işine yaramış ve ona yıllar katmış mıydı?

YILLANMIŞ ÜCRAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin