Multimedya; Royal- Queen Of France
-----------------------------------------------Her gece sözleşmiş gibiydi ay ve okyanus. Dalgalarına güvense de yetişemezdi yine aya dünyanın en güzel batıklarının sahibi. Işığına güvense de sadece geceleri parlardı bütün batıkları sessizce izlemiş ay. Yine de ay, yalnızca parıltısının dalgalandığı okyanusta güzel bulurdu kendini. İkisinin de geceleri alınırken ellerinden, okyanusa gömdü kimseden habersizce kalbini. Canının yangını için bir parça mavi koparmayı ihmal etmemişti.
Bir avuç huzur için avuç açmış ellerim yine kanamıştı. Ardı arkası kesilmeyen kabuslar bırakmıyordu peşimi. En güzel rüyamı en korkunç kâbusuma gömmüş olmamdan olsa gerek bazı kabusları severdim hâlbuki.
Yine de huzursuzdu her tarafım, daima. Kalbime akanlar gözüme yerleşse emindim ki boğulabileceğim kadar küçük bir okyanus doğurabilirdim. İsmine okyanus derlerse onu da severdim.
Alnımdan sırtıma kadar ulaşan kâbusların habercisi ter damlaları arasında sudan çıkmış gibiydim. Gözlerimi ilk araladığım yer çıktığım karanlığı andıran loş bir ışıktı. Kalbim küt küt atarken nerede ne için olduğum tam bir muammaydı o an. Gözümü sık sık kapatıp birkaç dakika dinlendikten sonra bulunduğum muammaya tekrar dalıyordum. Anlamaya çalıştığım çok şey vardı.
Sık uyanış ve tekrar bayılışların ardından artık tamamen uyandığımı hissedip bulunduğum duruma akıl erdirmeye çalışıyordum. Fazla ve çok uyumaktan olsa gerek kafam her şeyiyle huzur vermemeye yemin etmiş gibiydi.
Loş ışığın yardımıyla gördüğüm kadarıyla üzerinde bulunduğum beyaz çarşafın üstü yer yer kandı. O anda her şey anlam kazanmıştı. Dadı. Okul. Maske. Kalabalık. Köpek. Kan.
Hepsi bir anda hafızama dolmaya başladı.Kafamı kaldırmaya halim olmasa bile bir şeyler anlamaya çalışıyordum. Bu ezginlik muhtemelen verilen ilaçlardan dolayıydı, bu konuda deneyimliydim.
Tek kişilikten büyük görünen yatağın yaslandığı duvara sabitlenmiş iki sarı ışık yardımıyla görüyordum bulunduğum yeri. Kolumdaki seruma kadar inceleyip hala anlam veremediği odada gezinen gözlerim tekrar pes edip ne kadar olduğunu bilmediğim bir süre yine karanlıkta dolaştı.
Yine uyandığımda bu kez hava aydınlıktı. Verilen sakinleştiricilere genelde alışkın olsam da vücudum elinin tersiyle uykuyu itip duruyordu.
Kendimi yine bir ter gölünde bulsam da daha iyi hissettiğim söylenebilirdi. Ameliyat yaramın patlaması üzerine kan kaybedip bayılmış olmalıydım. Suda uzun süre kaldığım ve diyabet hastası olduğum için iyileşmesi için gerekli koşulları oluşturamamıştım.
Bayılmamın üzerinden ne kadar zaman geçtiğini bilmesem de uzun zamandır yalnız olduğumu hissediyordum.
Kolumdaki yenilendiğini fark ettiğim serumu yarama zarar vermeden söküp attım. Doğrulmaya çalışsam da vücuduma saplanan inanılmaz ağrıyla ve küçük bir iniltiyle olduğum yerde kalakaldım. Şimdilik olanlara anlam vermesem fazla üzülmem diye düşünmüştüm.
Sol tarafıma dönüp sol kolumla yastıkla başımın arasına destek yaptım. Sağ elim ağrısını kesmeyen kalbimin üzerinde, sanki bütün kayıplarını arıyordu. Yumruk yaptığım avucum sanki oraya gitmeden bir saniye dursa yeri kapanırmış gibi hissederdi.
Uzun zamandır görmediğim kardeşlerim bir saniye olsun gözlerimin önünden gitmiyordu. Aynı karından çıktığımızdan beri yan yana duran odaların duvarları hariç bizi ayıran hiçbir şey olmamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YILLANMIŞ ÜCRA
Chick-Lit"Bir düşüş kaç ölüm, biliyor musun?" Siyah ve sonsuz dehlizlerde birbirlerine teslim olan iki çocuğun silahsız oyunu. Aynı dehlizde birinin bedenen, ardından diğerinin ruhen gerçekleşen ölümü. Ölümün peşinden sürüklenen tam 10 yıl ve birbirleri...