Aklına gelen başına gelmişti işte. Bir dakika bile yerinde duramaz mıydı bu kadın?! Kaşla göz arasında kaybolmuştu. Gemiye malzemeleri taşıyan onca adamın hiçbiri de görmemişti üstelik! Şeytan kılıklı kadın, yine o erkek giysilerini giyerek rahatça kaçmış olmalıydı. Onu gemiye bağlaması gerektiğini biliyordu! Dişlerini sıkarak bir daha ki sefer diye bir şansları olursa bunu yapacağını zihninin bir köşesine yazdı.
Peki onu aramaya nereden başlamalıydı? Asi bir kadın gibi düşünmeye çalıştı. O olsa ilk olarak nereye giderdi? Polise gidebilirdi ama hayır. Sonuçta evlilerdi. Polisin yapacağı tek şey kızı kolundan tutup yine kocasının yanına getirmek olurdu. Saklanabilirdi. Ama nereye? Bildiği kadarıyla yanında para yoktu. Bir oda tutamazdı. Kahrolası kadın! Güneş de batmıştı. Şimdi nereden bulacaktı onu?
Sinirle önüne gelen ilk şeye bir tekme savurdu. Bir bu eksikti! Şimdi bu öfkeyle canı bir güzel kavga etmek istiyordu. Bu saatlerde en iyi kavga barlarda olurdu. Hem biraz alkol de iyi gelirdi. Bir iki bardak içtikten sonra yeniden gemiye dönerdi. Belki de hava almaya çıkmıştı kız ve o gelene kadar dönmüş olurdu. İçindeki endişeyi görmezden geldi ve bara doğru ilerledi.
Denizci barlarının klasik kokusu karşıladı onu. Dilleri farklı olsa bile gürültü aynıydı. Dirsekleri yardımıyla kendine yer açarak bara doğru ilerledi. İşte o anda gözleri yerlerinden çıkmak istercesine kocaman açıldı. Karşısındaki Ashley’den başkası değildi. Üstelik genç bir adamla fazlasıyla samimi bir şekilde konuşup gülüşüyordu! Kanın birden beynine sıçradığını hissetti. Sawyer onun kaçtığını düşünerek endişeden deliye dönerken meğerse hanımefendi bunca sarhoş denizcinin arasında oturmuş hiçbir şey yokmuş gibi muhabbet ediyordu! Ona çok mu tölerans gösteriyordu ki bunu yapacak cesareti buluyordu kendinde? Yine de duygularını gizleyerek yüzüne her zamanki alaycı gülümsemesini oturtarak onu fark etmeden sohbet eden karısına doğru ilerledi.
Etrafındaki onca denizci ardı ardına tezahürat yağdırırken Sawyer’in minik, asi ama narin karısı koca bir maşrapa birayı tepesine dikmiş, tek kerede mideye indiriyordu. Genç adam bir an neler olduğunu anlamaya çalışarak ona baktı. Ashley zaferle boş maşrapayı bar tezgahına vurup barmene doldurması için işaret verirken Sawyer bunu nasıl yapabildiğine inanmıyordu. Daha fazla şaşıramayacağını düşünürken Ashley geğirdi. Şoktan olduğu yere yığılmak ve kahkaha atmak arasında kaldı Sawyer.
Kendini toplaması uzun zamanını alıştı. Yine de gözlerindeki eğlenen parıltılara engel olamıyordu. Ashley o geldiğinden beri ikinci kupasını içiyordu. Bu iş buraya kadardı. Ona hala kızgın olduğunu unutmamalıydı. Yavaş yavaş kahkahalar atan gruba doğru ilerledi. Kollarını dudaklarındaki birayı yalamakla meşgul olan karısına doladı. Görünüşe göre Ashley burnuna bulaşan bira köpüğünden habersizdi. Bir eş olarak bu işin icabına bakması lazımdı. Burnunun üzerine kondurduğu öpücüğün süresini uzatarak köpüğü yalamayı ihmal etmedi. Bu ani girişi karısını olduğu kadar grubu da şaşırtmıştı.
“Bizi tanıştıracak mısın, karıcığım?” Alkolden ve onun çıkışından sersemlemiş olan genç kadın elinin sarsak bir hareketiyle herkesi tanıttı.
“David, Connor, William, Loui, Maxwell ve Gary. Çocuklar, bu kaba, sinir bozucu, lanet adam da Sawyer. Kocam.” Kocam sözcüğü herkesi susturmaya yetmişti.
“Küçükken birbirimize verdiğimiz söze rağmen sen ve o..?” Connor sorusunu tamamlayamadı. Gözleri Sawyer’ın yüzü ve kızın beline dolanmış kolu arasında gidip geliyordu. En sonunda Ashley’nin yüzüne baktı umutsuzca. Sanki bunların hepsinin bir şaka olmasını bekler gibiydi. Ashley sadece omuz silkti.