14. Bölüm

9.5K 451 7
                                    

      Sawyer kendini dağılmış hissediyordu. Sanki dün gece sarhoş olup girdiği bir bar kavgasında kafasına sandalye yemiş gibi başı hiç durmaksızın zonkluyordu. Bütün gece aynı pozisyonda yatmış olmalıydı ki sırtı hareketsizlikten karıncalanıyordu. Gözlerini açmadan bacaklarını oturur pozisyona gelmek için aşağı sarkıttı. Dizkapakları isyan eder gibi sızladılar. Gözlerini hala açmamıştı ve başını kaldırmaya pek de istekli olduğu söylenemezdi. Ancak idare etmesi gereken bir gemi ve sorumluluğunda olan, idaresi ondan gemiden de zor bir kadın vardı.

     Genç adam gözlerini açtığına gecenin anıları bir bir zihnine üşüştü. Korsan gemisinden kaçmaları, öpüşmeleri, Jacques’i öldürüşü, karısının yarasını dikişi ve onu uyutuşu… Son kısmın hayal gücünün bir örneği olmasını dileyerek elini sol tarafına götürdü. Lanet olsun, bunların gerçek olduğunun en büyük kanıtı olan sargı işte oradaydı. Ufak bir inleme eşliğinde ayağa kalktı ve dengesini bulmak için bir süre masadan destek aldı. Ağzı kurumuştu ve aradaki ilişkisini çözemediği mercimeğin tadını alıyordu. Mercimek yememişti ki?

      Ne olduğunu sonra düşünürdü. Önce karısı olan o deli kadını bulup onu uyutmanın hesabını soracaktı. Uzun süre yatmış olmaktan dolayı dönen başını sakinleştirmek bir süre yavaş yavaş yürüdükten sonra bir bir gemideki tüm kamaraları gezip Ashley’yi aramaya başladı.

    Onu bulduğunda genç kadın mutfakta kahvaltı hazırlıyordu. Yağda kızaran omletin kokusu Sawyer’ın karnının açlıktan bükülmesine neden oldu. Uyuduğunda güneş daha yeni doğmuştu, şimdi ise güneşe bakarak saatin öğleden sonraya yakın olduğunu tahmin ediyordu. Sadece birkaç saat uyumuş olmasına rağmen sanki bir haftadır uyuyormuş gibi hissediyordu. İçirdiği o şeyden olmalıydı. Bir daha onun elinden hiçbir şey içmeyeceğine kendi kendine söz verdi. Ama yemeğini yiyebilirdi…

      Sawyer’ın oradaki varlığını fark eden genç kadın ona bakarak gülümsedi. Gülümsemesi karşısında genç adam birden ne diyeceğini unuttu. O kadar güzel gülüyordu ki… Sanki cennetteki tüm melekler yeryüzünden inmiş, Ashley’nin yüzünün etrafında dans ediyorlardı. Kendine gelmek için üç kere boğazını temizlemek zorunda kaldı.

“Günaydın.” Dedi Ashley yumuşacık sesiyle. “Çok acıkmış olmalısın.”

“Aslına bakarsan evet, açlıktan ölüyorum.” Ashley yeniden gülümsedi ve dikkatini yeniden ocaktaki omlete verdi.

“Her ne kadar mercimek çorbasıyla seni beslemiş olsam da iki gündür bir şey yemedin. Artık midene katı bir şeyin girme vakti geldi.” Genç kadın ona bakmadan işini yapmayı sürdürüyordu. Oysa Sawyer neye uğradığını şaşırmıştı. İki gün de ne demek oluyordu?!

“Sen az önce ne dedin?” diye fısıldadı şok olmuş bir vaziyette. Genç kadın ne olduğunu anlamamıştı.

“Ne dedim?” Anlamsızca sordu.

“İki gün boyunca bir şey yemediğimi söyledim. Korsan gemisindeki bir gece ve…? Ben kaç saattir uyuyorum?” Zihni olanları anlamak için son hızla çalışıyordu.

“Ortalama bir gündür uyuyorsun. Ne oldu?” Sawyer’ın neden böyle bir tepki verdiğini anlamıyordu. Genç adam şok olmuş öfkeli gözlerini ona dikmişti.

“Bir gün mü?! Ve sen bütün o süre boyunca gemiyi tek başına mı idare ettin?! ” Ashley omuzlarını silkti.

“Gemi rotasında ilerliyor ve yapacak bir iş olduğu söylenemez. Aslında seninle kavga edemediğim için sıkıldığımı bile söyleyebilirim. Bana neden öyle bakıyorsun?” 

      Sawyer çenesini öyle bir sıkmıştı ki birazdan ağzındaki bütün dişler toza dönüşecekti. Şakağındaki bir kas hiç durmaksızın seğiriyordu. Bu kadını öldürecekti. Kesinlikle öldürecekti. Yoksa gidip kendini mi öldürmeliydi. Yedi denizdeki korsanların korktuğu, adının bile yüreklere korku salmaya yettiği büyük komutan Sawyer Conard bir… bir kız çocuğu tarafından alt edilmişti!

İlk Conardlar'ın HikayesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin