Sawyer sakin görünmeye çalışarak yavaşça kitabını indirdi ve kızın yüzüne baktı. Karısı sıkıntılı görünüyordu. Genç adam neden geldiğini merak ediyordu.
Ashley yüzünü saklamak ister gibi saçlarını önüne atmış, ayaklarına bakıyordu. Neden burada olduğunu aslında o da bilmiyordu. Sadece ayaklarını takip etmiş, onu buraya getirdiğini fark etmişti. Kendini durduramadan kapıyı çalıp içeri girmişti bile. Sadece bir an için gözlerine bakmıştı fakat bu bile gri-yeşil gözlerinde yanan tutkuyu görmesine yetmişti. Ağladığını anlamaması için başını iyice eğdi.
“Bir şey mi oldu?” diye sordu Sawyer. Yumuşak sesinin içini eriten tınısı kaybolmuş, soğuk bir nezaket içine girmişti. Genç kadının içi titredi.
“Üşüdüm.” Sesi mırıltı halinde çıkmasına karşın kocası anlamıştı.
“Örtünü üzerine al ve yatağa gir, Ashley. Uzun bir gün oldu.”
“Ama korkuyorum!” Genç kadın sonunda isyan etmişti. Bu adam ona yakın olmak istediğini neden anlamıyordu?
Sawyer bir an düşündükten sonra yatakta kayarak ona yer açtı ve ucundan tutarak örtüyü kaldırdı. Bu apaçık bir davetti. Ashley kucağında sıkıca tuttuğu yastığını da alarak tereddüt etmeksizin kocasının yanına koştu. Vücudunun ısısı içeriyi sıcacık yapmıştı ama daha fazlasını istiyordu. İyice yanaşarak kolunu kocasının koluna doladı, başını omzuna yasladı.
Ashley’nin vücudu buz gibiydi. Kendi sıcacık olmasına rağmen karısının dokunuşuyla Sawyer titredi.
“Tanrım, buz kesmişsin.” Diye homurdandı. Ayaklarını bacakları arasına kıstırdı ve ellerini kendi büyük ellerinin içine aldı. Onun baharatlı erkek kokusunu soluyan Ashley’nin ısınması uzun sürmedi. Titreyen vücudu kısa sürede yatıştı, gevşeyerek nefes alışları daha normal bir tempoya döndü. Fakat kalbi hala son hızla atıyordu. Bunun sebebi soğuk değildi.
Genç kadın bilinçsizce kocasına biraz daha sokuldu. Sawyer sıcacıktı ve harika kokuyordu. Yara izleriyle süslenmiş pürüzsüz teni gaz lambasının yumuşak ışığında erimiş altın gibiydi. Ashley ne yaptığını bilmeden onu öpmeye başladı. Omzundan başlayarak boynuna ufak öpücükler kondurarak yukarı çıktı. Çenesinde yeni uzayan sakalların kendi yumuşak derisine değmesinden inanılmaz bir haz alıyordu.
Dudakları sonunda hazineye ulaştı. Dudaklarını bulmuştu. Günlerce aç kalmış gibi saldırdı kocasının dudaklarına. Onu istediğini belli ediyordu. Ancak bir sorun vardı. Sawyer kıpırdamadan öylece duruyordu. Yoksa kendinden sıkılmış mıydı? İnatçılığıyla aşık olduğu bu koca adamı kendinden soğutmuş muydu?
Evet, Ashley ona aşıktı. Bunu yeni fark ediyor olmak korkunçtu. Fakat sadece bir haftada aşık olduğunu düşünmek daha kötüydü. Hislerini kabullenmişken sevdiği adamın ondan uzaklaşmasına katlanamazdı. İçini saran korkuyla dudaklarının baskısını arttırdı. Artık daha bir tutkuyla öpüyordu. Ve umutsuzlukla…
Ne yaparsa yapsın Sawyer etkilenmiyor gibiydi. Yumruklarını sıkmış kaskatı duruyordu. Artık öpücüğünü de mi istemiyordu yoksa? Ashley iyice umutsuzluğa kapılmıştı. Son çare olarak kocasının dolgun alt dudağını kendi dudakları arasına çekti ve hafifçe ısırdı. Dişlerinin sert baskısı işe yaramıştı.
Sawyer ufak bir inlemeyle yanında yatan baştan çıkarıcı kadına teslim oldu. Dudakları birbirleri arasında hararetle hareket ediyor, tenleri ilk defa dokunuyormuş gibi ufak titremelerle sarsılıyordu. Genç adam güçlü kolları yardımıyla karısını kucağına alarak üzerine yatırdı. Göğüsleri birbirine yapışmıştı. Her şeyiyle öpüşmeye kapılmış olan Ashley bunun farkında değildi ancak Sawyer farkındaydı. Dolgun tepelerin yumuşaklığına zıt düşen uçlarının sert baskısını çok rahat hissediyordu. Her geçen an onu kontrolü yitirmeye daha da yaklaştırıyordu. Bunun olmasına izin veremezdi.