Sawyer onu öptüğünde Ashley iki şey keşfetti. Bir şeyi görmek ve ilk elden deneyimlemek çok farklı şeylerdi. Ve bu sinir bozucu, öfkeli, alaycı ve yakışıklı denizci parçası inanılmaz öpüşüyordu!
Genç kadın başta ne olduğunu bile anlamamıştı. Yüzüne doğru gelen yüzü görmemişti. Sadece dudaklarının baskısını hissetmişti. Ve bu muhteşem bir histi. En başından beri hayal ettiği, olmasını istediği şey olmuştu. O dudakları gördüğünden beri bu anı bekliyor, bu anı arzuluyordu. Peki neden bu kadar uyuşmuş hissediyordu kendini?
Oh evet, biliyordu. Öpüşmeyi beklemişti ama beraberinde gelen tutkuyu hayal dahi edemezdi. Nasıl olduğunu anlamadığı bir şekilde bedeni kaptan köşkünün sert ahşap duvarı ve Sawyer’ın ondan da sert bedeni arasına sıkışmıştı. Kalçasındaki eller onu yukarıya kaldırmış, kocasının arzusunu çok rahat hissedeceği bir pozisyona gelmişlerdi. Ancak öpüşmelerinin şiddetinden bunların neredeyse farkında bile değildi.
Sawyer’ın dudakları barbar yağmacılar gibiydi. İstiyor ve alıyorlardı. Değdiği yeri yakıyordu. Ashley’nin dudaklarının ona teslim olmak dışında yapabileceği hiçbir şey yoktu. Ateşi genç kadının her şeyini tüketiyordu.
Dudaklarının aksine dili oyuncuydu. Ashley’nin diliyle oyun oynuyor, bir yandan tadına bakarken diğer yandan kendi tadını öğrenmeye mecbur ediyordu. Genç kadın tüm içtenliği ve acemiliğiyle ona karşılık veriyordu. İkisi de kendini sarhoş gibi hissediyordu. Ancak içkiden değildi sarhoşlukları. Ağızlarındaki bal tadındandı. Ne kadar öperlerse öpsünler birbirlerine doyamıyorlardı. Daha fazlasını istiyorlardı. Çok daha fazlasını…
Ashley, Sawyer’ın ellerinin kalçasından yukarı doğru hareket ettiğini hayal meyal hissetti. Bedeni, ahşap yüzey ve bacaklarını doladığı bedenin arasına tamamen sıkışmıştı. Kendi kolları beyninden bağımsız hareketlerle gömleğinin içine süzülmüş, geniş omuzları okşuyordu. Sıcak, güçlü ve gergin derisini parmak uçlarında hissetmek harikaydı. Kaslarının gücünü tatmak, sonsuza kadar böyle kalmak istiyordu.
Sawyer’ın parmaklarının ince gömleğinden içeri süzüldüğünü duyumsadığında daha fazla sarhoş olamayacağını düşünüyordu. Aslında buna izin vermemeliydi. Ancak engel olamıyordu. Olmak istemiyordu. Müthiş hissediyordu. Dünyada bundan daha zevkli ve heyecan verici bir şeyin olamayacağına kesin olarak inanıyordu. Ta ki parmakları göğüslerini bulup okşamaya başlayana kadar…
İlk dokunuşla birlikte tüm vücudu şokla titredi. Sawyer ona ne yapıyordu?! Her neyse hiç durmamalıydı! Ağzından kaçan zevk inlemesine engel olamayacak kadar kendinden geçmişti. Vücudu tutkuyla yanıyor, ne olduğunu bilmediği bir şeyin açlığını çekiyordu. Onu doyurabilecek tek kişi olan Sawyer’dı. Ve o da aniden genç kadını yere bırakıp hızla geri kaçmıştı.
Ashley ne yaptığının farkında değildi ama Sawyer farkındaydı. İçindeki iki ses birbiriyle savaşıyordu. Şu anda devam edebilir, ona sahip olabilirdi. Sonuçta karısıydı. Yaptığından bir yanlışlık yoktu. Ama bunu yaparsa Jacques’den bir farkı kalmazdı. Kız çok toydu. Hislerine teslim olmuş olsa da leyleklere inanan birine sahip olmanın tecavüzden hiçbir farkı yoktu. İçgüdüleri hemen şu anda kızı yere yatırıp başladıkları işi bitirmesini haykırırken içindeki şövalye ruhlu asker bunu yaparsa sonsuza kadar lanetleneceğini söylüyordu. Hem de kızın nefretiyle…
Hayır, en doğru olan şey beklemekti. İlk planına sadık kalacaktı. Narin, ateşli ve masum karısının kendi isteğiyle gelmesini sağlayacaktı. Bu sürede onu yavaş yavaş eğitecek, erkek ve kadın arasındaki o mucizevi olayın ne olduğunu öğretecekti. Ve bir gün, o mucizeyi birlikte gerçekleştireceklerdi. İstekle ve ateşle… Sawyer bekleyecekti. Kendi arzusu onu küle çevirse de bekleyecekti. Ta ki Ashley de kendi arzusunda kavrulana kadar…