12. Bölüm

9.2K 427 1
                                    

   İçeri giren davetsiz misafiri gören Sawyer ayağa fırlayarak “Jacques!” diye hırladı. Atılarak şöminenin üzerindeki kılıcına uzandı. Aynı anda Jacques de kılıcını çekmişti. Boş kalmak istemeyen Ashley de Sawyer’ın onu arkasına ittirmesine aldırmayarak eline önceki akşamdan kalan keskin yemek bıçağını aldı. İkiye bir olduğunu gören Jacques sırıtarak kılıcını masanın üzerine bıraktı ve ellerini havaya kaldırdı.

“Hadi ama eski dostum, biraz konuşalım.” Ev sahibi oymuş gibi kollarını açarak ikisini de masaya buyur etti ve kendi de oturdu. Tüm kasları gerilmiş tetikte bekleyen Sawyer sadece dik dik bakmakla yetindi. Bu yeterli bir cevaptı.

“Ne konuşacaksın?” diye sordu sertçe.

“Ah, bilirsin, havadan sudan şey-”

“Jacques!” diye araya girdi Sawyer. Korsan hemen konuşmayı kesti ve siyah gözlerindeki soğuk nefret birden alevlendi.

“İntikam, Conard! Kız kardeşimin intikamını istiyorum!” diye haykırdı.

“Onun intikamını almak istiyorsan beni değil kendini öldürmelisin!” Jacques olabilecek en pis kahkahasını attı.

“Hayır, ben seni öldürmek istemiyorum, bu sana ödül olur. Hayır. Önce karın olan bu fahişeyi ele geçireceğim. İçine tohumlarımı boşaltıp dölledikten sonra öldüreceğim onu! Ve sen, Conard, sonsuza kadar onun acısıyla yaşayacaksın. Her gün yeni bir kor gibi seni dağlayacak, acısı yüreğinde asla uyuşmayacak. Tıpkı Jessamine gibi!”

“Ashley masum, ondan uzak dur!” diye hırladı Sawyer öfkeyle. Sözleri içindeki cinayet arzusunu körüklemişti. Evren kırmızı görünmeye başlıyordu adeta. Şu anda tek istediği Jacques’in bedeninden kopan başını köpek balıklarına yem etmekti. Ancak Ashley’yi tehlikeye atamazdı.

      Jacques’in de kılıcını kaldırmasını bekleyerek kendi kılıcını havaya kaldırdı. Ashley’e burada kalmasını söyleyerek Jacques’i geri geri köşkten çıkmaya zorladı. Elbette ki Ashley sözünü dinlemeden dışarı çıkmıştı bile. Sawyer ilk hamlenin ondan gelmesini bekledi.

“Sen kız kardeşimi öldürdün!” diye haykırdı Jacques. Yaralı yüzünden alaycı hiçbir şey kalmamıştı artık. İfadesine hakim olan öfkenin yoğunluğu o kadar çoktu ki genç kadın nasıl olup da hala nefes alabildiğine inanamıyordu.

“Beni İspanyollara ispiyonlayıp gemimi batıran sendin!” İki taraf da ilk atağı karşının yapmasını bekliyordu. Karşılıklı çekilmiş kılıçlarla geniş güvertede daire çiziyorlardı. Burada avantaj Sawyer’ındı. Onun mekanıydı. Ancak doğmaya başlayan güneşin ışığı şafağı aydınlattığı için Jacques de her şeyi görebiliyordu artık. Ve genç adam onun ne kadar hızlı düşünebildiğini iyi biliyordu. Her şeye karşı tetikte olmalıydı.

“Amacım seni öldürmekti! Kız kardeşimi kaçırdın!”

“O senden kaçtı!” Korsan şokla bir an olduğu yerde kaldı. Sonra derinden gelen bir savaş narasıyla Sawyer’ın üzerine atıldı.

     Çelik kılıçların ilk çarpışmasıyla çıkan ses soluk bile alamadan onları izleyen Ashley’nin kulaklarını tırmaladı. Yüreğini ele geçiren korkunun soğuk eli sıkılaşmıştı. Kılıçlardan ses çıkmaya devam ettikçe içindeki his kuvvetleniyordu. Sawyer için korkuyordu. Fark etmeden elindeki ufak ev bıçağını sıkıca kavradı.

Yalan söylüyorsun!” diye haykıran korsan bir kez daha atağa geçti.

      Sawyer tüm dikkatini Jacques’i karısından uzak tutmaya odaklamıştı. Bir planı vardı. Ama önemli olan korsanın dikkatini olabildiğince dağıtmaktı.

“Hayır, yalan söylemiyorum.” diyerek adamı kışkırttı. Şafağın huzur verici sessizliğini yırtan kılıçların şangırtısı arasında sesini duyurabilmesi için bağırması gerekmişti. “Evlendiğimiz gece bana senden korktuğunu ve kaçmak istediğini söyledi.”

     Gözleri nefretle körleşmiş olan Jacques güçlü bir savaş çığlığı atarak Sawyer’ın üzerine saldırdı. Genç adam hemen geriye kaçmasına rağmen kılıç şah damarına çok yakın geçmişti. Yavaş yavaş gerileyerek onu güvertedeki intihar tahtasına doğru çekti. Yeteri kadar yakınlaşmışlardı. Şu ana kadar hep savunmaya çekilmiş olan Sawyer atağa başladı. Artık kılıçlar daha bir güçlü çarpışıyordu. Jacques enerjisinin çoğunu en başta tükettiği için Sawyer’a cevap vermekte zorlanıyordu. Ama hala bitmiş sayılmazdı.

      Kimse onun kurallara göre oynayacağını söylememişti. Bacaklarının arasını hedef alan güçlü bir tekme savurdu. Bunun olacağını tahmin eden Sawyer geriye kaçıp tekmeden kurtulsa da kılıç hedefini bulmuştu. Genç adam sol yanında güçlü bir yanma hissetti ama bunun önemsemedi. Aklı sadece Ashley’yi korumaktaydı.

      Kılıcını sağ eliyle kontrol etmesi büyük şanstı. Adrenalin sayesinde acıyı hissetmiyor olsa da yara sağ tarafında olsaydı tutuş gücünü mutlaka etkilerdi.

      Kısa bir mücadeleden sonra Jacques istediği pozisyona gelmişti. Birkaç saat önce Ashley’nin neşeyle aşağı zıpladığı idam tahtasının üzerinde duruyordu. Daha fazla geri gidecek yeri olmadığı için hamle yapmayı keserek kara sakalla kaplı yüzünde tarifi imkansız bir nefretle ona baktı. Kılıcı hala tetikteydi.

“Senin için yolu sonu, eski dostum.” Diye mırıldandı Sawyer. Jacques’in bir anlık açığından faydalanarak kılıcını güçlü bir darbeyle korsanın kalbine sapladı. Ashley’ye dokunmayı düşündüğü an kendi sonunu getirmişti. Şimdi yüzündeki öfkeyle cehennemi boylamış korsanın bedenini gemide tutan tek şey Sawyer’ın kalbine gömülmüş kılıcıydı. Ona dokunmak bile istemiyordu. Kalın tabanlı çizmesiyle ölü bedeni ittirerek suya düşmesini sağladı. Şansı varsa kanın kokusunu alan köpek balıkları Sawyer’ın başladığı işi bitirirlerdi.

     Kılıcındaki kanı temizlemeden tahtadan uzaklaştı ve gözleriyle karısını aradı. Ashley elindeki küçük bıçağı sıkıca kavramış, kocaman açılmış gözleriyle güvertenin ortasında tetikte bekliyordu. O an Sawyer onu korkutmuş olabileceğini düşündü. Daha az önce soğuk kanlılıkla bir adamı öldürmüştü ve hala kanla kaplı olan kılıcıyla hiçbir şey olmamış gibi karşısında dikiliyordu. Zayıf ve basit bir kadından bu kadarını bekleyemezdiniz.

     Gözlerini yeşil gözlerden ayırmadan onu korkutmayacak kadar yavaş hareketlerle kılıcı yere bıraktı ve ellerini havaya kaldırarak minik adımlarla ilerlemeye başladı. Yüzünü ve bakışlarını yumuşatarak zararsızım izlenimi yaratmaya çalışıyordu.

“Ashley?” diye seslendi hafifçe. Karısının bembeyaz yüzüne baktıkça bayılmamasını umuyordu.

“Seni salak!” diye haykırdı genç kadın. Sawyer ne olduğunu anlamakta zorlanıyordu. Şimdi neden ona hakaret etmişti ki bu deli kadın ona? “Yaralısın!”

      Genç adam bir an neden bahsettiğini anlamadı. Başını eğip bedenine baktığında sol tarafından yayılan kırmızı lekeyi gördü. Beyaz gömleğinde hemen kendini belli ediyordu zaten. Bakana kadar acıyı hissetmemesi tuhaftı. Yandığını yeni hissediyordu.

“Önemli bir şey değil, sadece ufak bir çizik.” Diye mırıldandı. Bu düpedüz bir yalandı. Bir çizikten bu kadar çok kan akması imkansızdı. Ancak Ashley’nin kendinden korkmamasına sevindiği için yarayı önemsemiyordu. “Ben en iyisi gidip temizleneyim.”

“Hiçbir yere gitmiyorsun!”

İlk Conardlar'ın HikayesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin