Genç kadın ellerini karnında birleştirmiş buğulu gözleriyle ona hafifçe gülümseyen Mary-Anne’e bakıyordu. Bu… Bu inanılmazdı.
O ve Sawyer’ın bebeği… Bebekleri karnında büyüyordu!
Gözlerini ufak tefek şifacıya çevirdi ve yeniden ağlamaya başladı. Çok geçmeden Mary-Anne onu susturdu ve hem bebek hem de kendi sağlığı için bir dizi talimat sıralamaya başladı. Ashley her birini can kulağıyla dinledi. İçindeki minik yaratığa tüm özeni gösterecekti. Kendi ve Sawyer’ın mükemmel bir birleşimi olacak olan o canlıyı koruyacak ve ona çok iyi bakacaktı. Mutluluktan içi içine sığmıyordu. Birden pembe ışıklar kararmaya başladı.
Kendisi bu bebeği çok istiyordu. Peki ya Sawyer bu konuda ne düşünecekti? Bu bebeği ister miydi? Genç kadın endişeyle dudaklarını ısırdı ve ellerini içindekini korumak ister gibi karnında kenetledi. Daha önce aralarında bir çocuğa dair bir konuşma geçmemişti, kocasının bu konu hakkındaki düşüncelerini bilmiyordu. Şimdi ne yapacaktı?
Kendisi ona sevgisini haykırdığı halde Sawyer tek kelime etmemişti. Ashley onu bu kadar çok seviyorken kocasının kendisini sevmemesine katlanamazdı. Ve bebeği istemezse… Tanrı yardımcısı olsun, Ashley o zaman ne yapacağını hiç bilmiyordu. Daha Sawyer’ın onu sevdiğinden bile emin değilken bebeğin haberine doğru dürüst sevinemiyordu. Oh, kocasını onu önemsiyordu, kesinlikle önemsiyordu. Fakat önemsemek ve sevmek çok ayrı şeylerdi. Ashley bir şeylerden emin olana kadar kocasına bir şey söylememeye karar verdi. Mary-Anne’i de Sawyer’a sürpriz yapacağını söyleyerek bebeği söylememesi için ikna etmeyi başarmıştı.
Derin bir nefes alarak bebeğini düşündü ve yeniden mutlu olduğunu hissetti. Ashley her zaman bebekleri çok sevmişti. En son çocuk olduğu için kardeşine bakma zevkine sahip olamamıştı. Babasıyla denize açılmadığı zamanlarda vaktini sürekli doğuran yan komşusu Bayan Pearl’ün evinde geçiriyor, onun çocuklarıyla ilgileniyordu. Ve bundan inanılmaz bir mutluluk duyuyordu. Şimdi aynı şeyi kendi çocuğuyla, Sawyer’ın bir parçasıyla yapacak olması düşüncesi kalbinin sevinçle patlayacak gibi olmasına neden oluyordu.
Mary-Anne odaya gelmesi için Sawyer’a seslenince genç adam hızla odaya daldı. Gerilmiş yüzü kontrolün bitmesini beklerken ne kadar endişelendiğini ortaya koyuyordu. Görüntüsü karşısında Ashley’nin kalbi tekledi. İçini bir sıcaklık kapladı.
Ashley ve Mary-Anne’in gülümseyen yüzlerine bakan Sawyer kendine her şeyin yolunda olduğunu söyleyerek sakinleşmeye zorladı. Eğer ciddi bir şey olsa iki kadının da yüzünde güller açmazdı, öyle değil mi?
“Eee? Artık biriniz bana karımın neyi olduğunu anlatacak mı?” diyerek patladı en sonunda. Ashley gülümsedi.
“Bundan sonra karının düzgün beslenmeye ve bol bol dinlenmeye ihtiyacı olacak.” Diye yanıtladı genç kadın sakince. Kendinden başka biriymiş gibi söz ediyor oluşu kocasının yüzünü güldürmüştü. Onun sevimli yamuk sırıtışı üzerine genç kadın hafifçe kıkırdadı.
Mary-Anne karı kocanın mutlu anlarını bölerek biraz önce Ashley’ye yaptığı açıklamaların aynısını Sawyer’a da yaptı. Neden olduğunu söylemedi elbette. Kocasının diğer erkekler gibi sırf nezaketen kadının söylediklerini dinleyeceğini düşünen Ashley, genç adamın tüm dikkatini şifacının ağzından çıkanlara odakladığını görünce mutlu oldu. Şifacı açıklamalarını bitirdikten sonra artık kadını rahat bırakmaları gerektiğini söyleyerek dışarı çıktı. Sawyer’ı da zorla kapı dışarı etmeden önce genç adam onu öpecek zamanı zor bulmuştu.
***
Kocasının yoğun ilgisi altında yatağa bağlı olarak geçirdiği iki günden sonra Ashley isyan bayrağını çekti. İki gün boyunca tek yaptığı yatıp uyumaktı. İnanılmaz derecede sıkılmış ve bunalmıştı. Genç kadın içeri kapanmaya bu kadar alışkın değildi. Amerika’yı görmek istediğini söyleyerek dışarı çıkmak istediğini kocasına da belli etti. Fakat teklifi, dinlenmesi gerektiği gerekçesiyle kocası tarafından reddedilince genç kadın onu tehdit etti. Bir daha asla ama asla onun aynı yatağa girmeyeceğini söylemek mucizevi bir şekilde işe yaramıştı.
