19. Bölüm

10.8K 417 3
                                    

     Korsan gemisine yaptıkları sürpriz ziyaret, uyku ilacı ve fırtına yüzünden yolculukları Sawyer’ın tahmininden daha uzun sürüyordu. Normal şartlar altında en fazla iki hafta sürmesi gereken yolculuklarının dördüncü haftasını yarılamışlardı. Tabii bunda Sawyer’ın hızlarını yarıya düşürmesi ve sık sık gemiyi durdurup gerek suyun içinde gerek de geminin her hangi bir yerinde oynaşmalarının da etkisi tartışılamazdı.

     Sawyer da Ashley de hayatlarının en mutlu günlerini yaşıyorlardı. En ufak bir bahanede bir birlerinin kollarına atılmakta tereddüt etmiyordu. Genç adam sonunda aradığını bulduğuna inanıyordu.

      Aslında her şeyin kocaman bir yanlış anlamadan meydana geldiği düşünülürse yaşadıkları trajikomikti. Küçük karısı üç hafta önce attığı o çığlığın aslında aptal bir cam parçası yüzünden olduğunu açıklayınca genç adam uzun bir süre kızın yüzüne bakmış, sonra nedeninden emin olamadığı bir sevinçle karısını kucağına alıp öpücüklere boğmuştu. Ashley’nin ondan aslında hiçbir zaman korkmadığını bilmek içten içe onu inanılmaz mutlu etmişti. Geriye dönüp baktığında nasıl olup da böyle bir saçmalığa inandığına lanet ediyordu.

      Birlikteyken günler hızla akıp gidiyordu. İçlerindeki aç yaratıklar bir kez serbest kaldığı için kendilerine engel olamıyorlar, olmak istemiyorlardı. Her şey böyle güzeldi. Hayatlarını ve henüz itiraf etmeseler de taze aşklarını her fırsatta yaşamaktan çekinmemek güzeldi. Mutlu olmak, sevdiğini ve sevildiğini hissetmek güzeldi. Başından beri olması gereken de buydu.

        Tartışmaları hala sonlanmış değildi elbette. Eskisi kadar olmasa da ara sıra tartıştıkları oluyordu. Genelde sonu ateşle biten minik tartışmalar… Yine de ikisi de bundan büyük zevk alıyor, hatta çoğunlukla kasıtlı olarak birbirlerini kışkırtıyorlardı. Önceki hafta Sawyer, aslında Ashley’ye çok yakıştığını düşündüğü pantolonu hakkında söylenmiş, Ashley de Sawyer’a, okşamaktan büyük zevk aldığı yumuşacık uzun altın rengi saçlarını kesmesi için baskı yapmıştı.

      Her şey mutlu mesut yolunda ilerlerken Ashley’nin korktuğu başına geldi. Mutluluklarını bozacak bir şey meydana gelmişti. Ashley hasta olmuştu! Genç kadın yemek yiyemiyor, yediklerini sürekli kusuyor, hatta kokularına bile dayanamıyordu. Son günlerde kendini aşırı derecede yorgun hissediyordu. Rengi de normalde olduğundan daha soluktu. Her ne kadar Sawyer’ı üzmemek için normal davranmaya çalışsa da genç adam bir şeylerden şüpheleniyordu.

     Bir gün sevgili karısını nedensizce yerde baygın bulunca içinde soğuk bir his büyümeye başlamıştı. Kendine korkuya kapılma ve Ashley’ye bir şey olursa nasıl yaşayacağını düşünme izni vermedi. Elinden geldiğince soğukkanlılığını koruyarak karısının zarif, baygın bedenini kucağına alarak artık ortak olarak kullandıkları kendi kamarasına getirdi. O fırtınalı geceden beri hiç ayrılmaksızın bu odada ve bu yatakta yatıyorlardı. Kokuları yatağın her zerresine işlemişti.

      Elindeki serin suya batırdığı nemli bezi düzgünce karısının alnına yerleştirdi. Parmak uçlarıyla hafifçe yüzünü okşayarak uyanması için tatlı sözler sarf etti. Tanrı’ya şükürler olsun ki Ashley çok geçmeden gözlerini açtı. Eğer biraz daha baygın kalsaydı Sawyer onun başını yere çarptığından şüphelenerek endişeye kapılacaktı.

     Çizmesini çıkararak yatağa girdi ve kollarını Ashley’nin minik bedenine dolayarak mümkün olduğunca yanına çekti. Bir eliyle yumuşak, kestane rengi bukleleri okşarken içinden nedeninin sadece yorgunluk olmasını diliyordu.

“Nasıl hissediyorsun?” diye mırıldandı, kendine doğru sokulan karısına. Ashley yorgunca iç geçirdi.

“Neden böyle olduğunu bilmiyorum. Aniden başım döndü, gözlerim karardı. Gözlerimi açınca kendimi burada buldum.” Genç kadın hafifçe titredi. “Başım çok ağrıyor, Sawyer.”

İlk Conardlar'ın HikayesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin