9. Bölüm

10.3K 471 3
                                    

“Bakış açına bağlı. Ben buna dikizlemek demezdim.” Sawyer bu durumda hiçbir şey yokmuş gibi rahatça omuz silkti.

“Yaa, peki ne derdin?” Ashley ise öfke ve utanç duygusuyla mücadele ediyordu.

“Kazara görmek ya da tesadüfen uygunsuz yakalamak olabilir.”

     Ashley bu sefer gerçekten çığlık attı. Bu pek de kibar bir davranış değildi ancak kim ona hanımefendi diyebilirdi ki? Ashley için diğer insanların ne dediği hiç önemli değildi. Keyfi ne istiyorsa öyle davranmaya alışkındı. Az önce yaptığı da tam olarak buydu.

      Sawyer’ın arkasından kahkaha attığını duyabiliyordu. Umurunda değildi! Lanet adam, deliye dönmeden beş dakika konuşamayacaklar mıydı? Neden bu kadar çileden çıkmak zorundaydı?

      Yeniden güverteye giderek denizi izlemeye başladı. Bir yandan da kocasına karşı kazandığı ufak zaferini düşünüyordu. Elbette ki Sawyer bunu bilmiyordu. Bilmesine gerek olduğunu da sanmıyordu. Bunu hak etmişti. Ona bebekleri leyleklerin getirdiğini söylediği için zerre pişmanlık duymuyordu. Aslında nasıl yapıldığı hakkında bildiği bir şeyler vardı. Kadın ve erkek arasında çoğunlukla kadına acı veren bir takım olaylar geçiyordu. Ashley bu olayların ne olduğunu bilmek istemiyordu. Az önceki sözleri bir süre daha onu Sawyer’dan koruyacaktı.

     Adamı neredeyse hiç tanımıyor olmasına rağmen onun bir ‘çocuğa’ böyle bir şey yapmayacağını biliyordu. Bir anda aklına kocasının yapılı, geniş bedeninin görüntüsü geldi. Ne kadar da iriydi. Göründüğü kadar da ağır olmalıydı. Onun gibi güçlü bir bedene karşı kendi ufak bedeni ne yapabilirdi ki? İnanılmaz acı dolu olacağı kesindi. Acıyı sevdiği söylenemezdi. Tanrıdan bunun hiçbir zaman olmamasını diledi.

***

      Tüm gün boyunca hiç konuşmamışlardı. Sabahki olanlardan sonra Ashley gözetleme direğine tırmanmış ve aşağı inmeyi reddetmişti. Sawyer kısa bir süre onunla uğraşmışsa da pes edip onu kendi haline bırakarak işleriyle ilgilenmek üzere kaptan köşküne kapanmıştı.

      Ashley uzun süre düşündükten sonra kararını vermişti. Bir maymunun çevikliğiyle direkten indi ve kaptan köşküne gitti. Genç adam başını eğmiş önündeki kağıt yığınına sıkıntılı gözlerle bakıyordu. Karısının gelmiş olduğunu görünce yorgunca başını kaldırdı ve gözlerini ovuşturdu.

“Seninle tartışmak için zama-” diye yorgun bir sesle başlamıştı ki Ashley konuşmasını böldü.

“Bak, buraya beyaz bayrak çekmek için geldim.” Sawyer merakla kaşlarını kaldırınca derin bir nefes alarak cesaretini topladı ve devam etti. “Yanlış anlama, sana bayıldığımdan falan değil, senden hala nefret ediyorum. Anladığım kadarıyla birimiz ölene kadar beni rahat bırakmayacaksın.” Kocasının alayla çıkardığı sesi ve ukalaca baş sallamasını görmezden geldi. “Bu yüzden düşündüm ki, sana aşık olma ihtimalim olmasa da en azından arkadaş olabilir bir şekilde?”

“Benim için bir sorun yok. Ne öneriyorsun?” Yamuk sırıtışı hala yerli yerindeydi.

“Baştan başlamaya ne dersin? Mesela bana biraz kendinden bahsedebilirsin? Sen benim hakkımda çoğu şeyi biliyorsun ama ben senin hakkında bir denizci, kumarbaz, alçak, aşağılık ve alaycı biri olduğun hakkında hiçbir şey bilmiyorum.” Hakaretleri onu yıldıracağına sırıtışının daha da yayılmasına ve dumanlı yeşil gözlerinin neşeyle ışıldamasına neden olmuştu.

“Elbette, Leydim. Bendeniz Sawyer Conard. Kral James ve aşağılık kompleksi beni ‘kovana’ kadar donanmanın komutanı ve emrindeki yasal korsanların lideriydim. Ve dediğin gibi bir denizci, kumarbaz, alçak, aşağılık ve alaycı biriyim.” Son cümlesini kendiyle dalga geçer gibi söylemiş olması Ashley’nin tilki gibi kulaklarından kaçmamıştı.

İlk Conardlar'ın HikayesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin