Genç kız ertesi gün Elif'i yalnız yakalayabilmek için oldukça uğraştı. Mert Hoca bir dakikalarını boşa harcatmamak için ne gerekiyorsa yapıyordu. Nihayet yorgunluktan bitmiş bir halde çay içmek için mola alabildiler. Elif de sabahtan beri Eylül'ün üzerindeki durgunluğun farkındaydı.
-Eylül, neyin var diye sormaya korkuyorum artık.
Eylül sıkıntıyla iç çekti. Elif onun canı, en yakın arkadaşıydı fakat kendisi ile bile konuşmaya çekindiği konuları ona açmaktan nefret ediyordu.
-Elif artık evden ayrılmalıyız.
-Sinan mi yine?
-Evet, dün gece bana saldırmaya kalktı.
Elif hışımla masadan fırladı. Elif gibi mutlu, hali vakti yerinde en önemlisi huzurlu bir ailede yetişmiş bir genç kızın Eylül kadar sabırlı olmaması normaldi.
-Sen ne diyordun Eylül, ve bunu bana şimdi mi anlatıyorsun?
-Elif, lütfen sakin ol. Hiçbir şey yapamadı fakat artık o evde kalamayız.
Zorda olsa Elif'i oturtan Eylül devam etti.
-Babamın ve Sinan'ın bizi bulamaması gerekiyor.
-Gelin bizde kalın Eylül, hem annem seni ne kadar sever. Nazlıcan'ı da öyle.
-Elif kısa bir süre değil ki, okulun bitmesine bir yıldan fazla var. Hem bu yoğunlukla başka bir işte de çalışamam.
-Eylül, koskoca ev. Sen aynı şeyi benim için yapmaz mıydın? Hemen bugün eşyalarını topluyoruz.
-Başka çarem kalmadı Elif, bir an önce ayrılmalıyız. Haklısın, akşam babam gelmeden...
Eylül'ün cümlesi masanın üzerine atılan dosya ile kesildi. Mert hoca Eylül'ün yanındaki sandalyeyi gelişigüzel çekmiş ve oturmuştu.
-Naber kızlar?
Şaşkınlığından ilk sıyrılan Elif oldu.
-İyidir Hocam, mola vermiştik.
Eylül ise hala kendi sandalyesinin arkasına uzanmış olan Mert'in koluna dalmıştı. Tek kaşını kaldırarak bakışlarını ona çevirdi. Mert'in bakışları ona yönelse de ufak bir omuz silkmesiyle tekrar önüne döndü.
-Elif, sence de bu stajer fazla kasıntı değil mi?
Eylül dayanamadı.
-Yuh!
Aynı anda Elif de Mert de kahkahayı patlatınca Eylül ne olduğunu anlayamadı.
-Korkma stajer, elimden bir uçan kurtulur bir de öğrencilerim!
-Elif sence de bizim yeni hoca biraz egoist değil mi?
Eylül ağzından çıkan kendi kulaklarına ulaşamadan ellerini dudaklarına kapattı fakat geç kalmıştı.
-Şey hocam özür dilerim, ben..
Beklemediği şey ise Mert'in tekrar kahkaha atmasıydı.
-Tamam, tamam. Ben artık dersini aldığını düşünüyorum. Barış imzalıyoruz. Artık senden tecrübeli insanları dinlemen gerektiğini öğrenmişsindir. Öğrendin mi?
Eylül mahcubiyetle başını eğdi.
-Öğrendim.
-İyi o halde, yoksa benim sana öğretecek bir şeyim olamazdı.
Aniden masadan kalktı ve tüm enerjisini kantine yayarak uzaklaşmaya başladı. Eylül arkasından bakarken mırıldandı.
-Ne rahat adam ya!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RUHUNA TUTSAK
RomanceHayata dair tüm zevkleri kadınların bedeninde tadan bir erkek, bir kadının ruhuna aşık olursa yaptıklarının bedelini imkansız ve acı bir aşkla mı öder? Dokunamadığı, belki hiç sarılamayacağı kadına aşık olmaktı Mert'in sınavı.