Bölüm 2

4.1K 168 8
                                    


-Hey! Dursana ne yapıyorsun!

-Sen, sen...!!

-Beni tanıyor musun?

Genç adam korkuyla kapıdan çıkıp gitmek üzereyken genç kızın sorusu ile olduğu yere çakıldı.

Arkasına dönmekten daha doğrusu döndüğünde gördüğü şeyi tekrar görmekten korkuyordu. Bu olamazdı, aklı yine kendisine oyunlar oynamaya başlamıştı. Koskoca adam hayaletlere inanıp evinden kaçmak üzereydi. Dualarla arası hiçbir zaman iyi olmamıştı. Belki de mutfaktan sarımsak falan bulmalıydı. Neydi şu 2 ay önceki sevgilisinin adı, ha Pelin! Onun izlediği dizilerde bu tür varlıklar için sarımsağın iyi geldiğini görmüştü. Dur bir dakika o başka bir varlıktı. Gördüğünü reddederek odaya geri döndü. Bir anlık bir şeydi, mümkün değildi gördüğü. Derin bir nefes alarak odanın içini taradı gözleri ile, boş olduğunu görünce mırıldandı.

-Amma vicdan yaptın ha! Kafayı yiyeceksin artık.

-Beni tanıyor musun?

Tam arkasından gelen ses ile tekrar yerinden zıpladı ve büyük koltuğu kendisine siper etti.

İkisi de herhangi bir hareket yapmadan bekliyorlardı. Genç adam artık korkudan ziyade bir merak ile genç kızın silik silüetini izliyordu. Genç kız ise ona yaklaşmaktan ya da tekrar gider ve sonsuz görünen bu yalnızlığa mahkum kalır endişesinden soru soramıyordu.

Genç adam koltuğun arkasından sıyrılarak yavaşça genç kıza yaklaştı.

Genç kız adamın gözlerinde kendi yansımasını aradı bir süre, bunu da hatırlıyordu. Bir insana bu kadar yakın durduğunda gözlerinde silüetinizi görürdünüz. Nafile çabası bakışlarında bir hüzün ve hayal kırıklığı ile son buldu. Genç adamın sesi ile kaybolmak üzere olan varlığına sıkı sıkı tutundu.

-Bu nasıl bir oyun! Bu bakışlar, aynı hüzünlü bakışlar. Hey! Neredesiniz çıkın lan ortaya! Hologram mı yerleştirdiniz eve. Başlatmayın şakanıza!

Genç kız adamın dip bucak evi aramasını şaşkınlıkla izlemeye başladı. Adamın ne aradığını anlamasa da bulamadıkça çıldırdığını görebiliyordu. Genç adam sık sık uzun parmaklarını saçlarının arasından geçiriyor, sıkıntılı nefesler alıyordu ve inatla onu görmezden gelmeye çalışıyordu. Bir kez daha denemeye karar verdi.

-Ne arıyorsun?

-Hass...

-Küfür etme!

-Ulan sesini bile kaydetmişler. Bir bulursam yapanı ebesini..

-Acaba sağlıklı iletişim kurabilecek miyiz?

Genç adam sinirle genç kıza döndü.

-Ne sağlıklısından bahsediyorsun?

Sonra yaptığından utanmış gibi arkasına döndü ve konuşmaya devam etti.

-Ulan resmen konuşmaya da başladın. Kafayı yemen an meselesidir Mert, Ha gayret yeterince edemedin hayatının içine, bir şizofreni eksikti.

Sonra genç kıza döndü, yaptığına inanamıyormuş gibi konuşmaya başladı.

-Sadece bir defa sorgulayacağım bunu tamam mı!

Genç kızın bir şey demesine fırsat vermeden orta sehpaya attığı telefonunu aldı ve bir numara çevirdi. Telefon açılır açılmaz genç adamın duruşu değişti ve otoriter bir hale büründü.

-Hale, Eylül'ün durumunda bir gelişme var mı?

Karşısından gelen cevabı dinlerken gözleri genç kızın üzerinde dolaşıyordu. Üzerinde onu son gördüğünde giydiği pantolon ve tişört vardı hala. Aklın oyunları!

Telefonu kapatmadan önce dalgınlıkla mırıldandı.

-En ufak gelişmede bana haber vereceksiniz.

Genç kızın unutmadığı şeylerden biri de görgü kurallarıydı. Telefonun bitmesini sabırsızlıkla bekledi ve tekrar genç adamın burnunun dibinde bitti.

-Sen beni tanıyorsun, lütfen söyle kimim ben. Neden buradayım?

-Hasbinallahhh!

Arkasını dönerek merdivenlerden çıkmaya başlayan adamı takip etti.

-Sana söylüyorum, beni görebildiğini biliyorum.

Genç kız adamın kendisini görmezden gelmesiyle çelişkiye düştü. Acaba sesini duymuyor olabilir miydi?

Bir anda adamın önüne atlayarak el kol hareketleri yapmaya başladı. Adamın cevabı ise içinden geçip gitmek oldu. Kapanan oda kapısının arkasından adamın sesini duyabiliyordu.

-Bir şizofrene bağlayıp hayaletler görmediğin kalmıştı.

Genç kız ısrarla kapının önünde beklemeye başladı. Odadaki sesler ve tıkırtılar son bulduğuna genç adamın uyuduğunu anlamıştı. Oysa kendisini gördüğünden ve kim olduğunu bildiğinden o kadar emindi ki! Bir kez daha bilinçsizlik alemine dalmaktan korkarcasına yeni bulduğu silik silüeti ile büyük evde dolaşmaya başladı.

Adamın yalnız yaşadığını anlamıştı. Peki geceler boyunca duyduğu o gürültülerin kaynağı neydi? Mutfak olduğunu anladığı salon ile birleşmiş odaya geçtiğinde istemsizce buz dolabına yöneldi. Ani bir refleks ile dolabı açmaya çalıştı fakat tutunabildiği hiçbir nesne yoktu. Üzerinde reklam magnetlerinden başka bir şey olmayan gri soğuk yüzeye bakarken bir an canlandı gözünde.

Sıcak beyaz bir dolabın önünde çeşit çeşit magnetlerle oyun oynayan küçük bir kız çocuğu.

En net hatırladığı magnet küçük küçük siyah tanelerin dizildiği üzümü andıran hatta üzümden daha fazla üzüm gibi duran küçük magnet. Damağında buruk bir tat bırakan anı içini de garip bir özlemle doldurmuştu.

Bir şeyi daha fark etmişti, ne zaman duygu durumu bu kadar karmaşık bir hal alsa siluetine tutunmak o denli zorlaşıyordu.

Genç adam sabah gözlerini açar açmaz yataktan doğruldu. Bu her zaman başarabildiği bir şey değildi. Dün gece içkiyi fazla kaçırıp olur olmaz şeyler gördüğünden öylesine emindi ki. Gün ışığı içindeki ürpertiyi alıp götürürken usulca odasının kapısını araladı. Görmekten ziyade aynı şeyi hissedip hissetmeyeceğini merak ediyordu. Herhangi bir duyusu fazla çalışmadığına göre kesinlikle fazla içmişti. Canan'ın da odanın kapısını açması bilinçaltını alt üst etmişti demek ki. Canan demişken artık ondan da kurtulmanın zamanı gelmişti. Ne sanıyordu ki bu kadın. İki gece üst üste takıldıkları için onunla evleneceğini falan mı?

Kendisini yansıttığını düşündüğü soğuk mutfağına adım attığında kahve makinasına yöneldi ve en sevdiği kahveyi hazırlamaya başladı. Her zamanki kupasını almak için rafa yöneldiğinde sesi duymadan önce bütün vücudu ürperdi önce.

-Tadının çok acı olduğunu hatırlıyorum, fakat artık içemem değil mi ben?

Mert elindeki kupa yere düşüp paramparça olurken bıkkınlıkla iç geçirdi.

Genç kız bu sefer emindi onu duyduğundan.

-Beni duyup görebildiğini biliyorum, neden konuşmuyorsun? Kim olduğumu biliyorsun değil mi? Neden buradayım?

Genç adamın dönerek gözlerinin içine bakmasıyla genç kızın içi mutluluk, heyecan ve şaşırtıcı biçimde korkuyla doldu. Ne tuhaf, hiçbir şey hatırlayamasa da duygular anılarında o kadar netti ki.

RUHUNA TUTSAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin