9.bölüm-Vahşi kıvırcık

7.5K 344 50
                                    


Şaşkın bakışlarım elindeki demette takılı kalırken midemde uçuşan kelebeklerin kanatlarını teker teker kopardım zihnimde. Onların orda olmaması gerekiyordu. Kelebeklerin ömrü bir günlük olurdu. Utku için olan duygularım da bir günlüktü , öyle olmalıydı. Kelebek ömürlü yaşamalıydım aşkı. Az ve öz.

Gözlerim papatyalardayken iç çektim. Uçsuz bucaksız ovaların nazlı çiçeğidir papatya. Temiz bir kalbin simgesidir. Saflığı temizliği ve aşkı temsil eder. Papatya tebessümlüdür. Papatya , hüzünden uzak, umut verici, dünyanın beyaz duvaklı gelinliğidir. Bu çiçeği gökyüzü tanrısı Astera'nın yarattığı söylenir mesela. Asterea tanrılar diyarından gökyüzüne baktığı zaman hiç yıldız olmadığını görmüş ve ağlamaya başlamış. Derler ki tanrıçanın gözyaşlarının düştüğü yerlerde bu zarif çiçekler ortaya çıkmış.

Gözlerimi papatyalardan Bulut'a çevirdim. Yüzündeki daimi maskesinden hiçbir şey kaybetmemişti. Hala ruhsuz ve boş bir şekilde bakıyordu. Gözleri Utku'yu incelemekten vazgeçtiğinde gözleri gözlerimi buldu. Omuz silkti. Bu hareketin anlamı 'Ne haliniz varsa görün.' tarzı bir şeydi. Ellerini pantolonunun cebine atıp yanımdan geçerken omzu omzuma deymiş ve beni birkaç santim geriletmişti.

"Konuşmamız gerekiyor. Sadece on dakika," diyerek masum masum baktığında suratına yumruk atmak istedim.

Ellerimi ona doğru hayır anlamında salladım. "Konuşmak istemiyorum," diyerek net bir şekilde konuştum. "Konuşmak isteseydim mesajlarına silmek yerine cevap verirdim."

Topuklarımın üzerinde dönüp yavaş adımlarla sınıfa yönelirken aslında istediğim ışık hızında uzaklaşmaktı. Kabaca kavranan kolum beni arkaya döndürdü. "Lütfen," dedi masumca.

Elimi saçlarımdan geçirdim ve başımı olumlu anlamda salladım. Gözleriyle koridoru taradıktan sonra yangın merdiveninde takılı kaldı. Eli bileğimi kavrarken nefesimi istemsizce tutmuştum. Beni aceleyle merdivene çekerken arkamdan yangın merdiveninin kapısını kapattım. Basamaklardan birine oturduktan sonra bacaklarını genişce açtı ve rahat tavırlar sergileyerek sırtını demirlere yasladı. Eliyle yan tarafına hafifçe vurdu. "Otursana."

Onun bir iki basamak üstüne oturdum. Bacaklarımı kendime çekerken "Sadece on dakika," diyerek hatırlatmada bulundum.

Papatya demetini kucağıma yerleştirdi. "Çiçeği dalında sevdiğimi en iyi sen biliyorsun, koparılmalarından nefret ederim." Evet , doğaya olan saygımı en iyi bilenlerden biriydi.

"Biliyorum , aslında turşu getirecektim ama çok abes durabilir diye düşündüm," diyerek hafifce tebessüm etti. Benim sesimin soğukluğuna karşı sıcacık bir gülümsemeyle ortamı ısıtıyordu. Güldüğünde dikkat çeken minicik gamzesi bile bende- Ah hayır onu tekmelemek istiyorum!

Papatya demetine sarılıp papatyalarım kokusunu içime çektim. Ardından gelen özgüvenimle buketi ayak uyuma bıraktım. "Konuşalım," diyerek aslında hiç gelmek istemediğim o konuyu hatırlattım. Şuan tek isteğim kendimi bu yükseklikten aşağı bırakmak ve her şeyi sonsuza kadar unutmaktı.

Utku yerdeki demeti eline alıp bir avuç papatya aldı içinden. Aldığı patyalarla ilgilenirken "Aşk çok büyük bir duygu , Asrın," diyerek konuya başladı. Benimle göz teması kurmamak için kendine bir uğraş bulmuştu , ne hoş.

Bacaklarımın üzerinden yüklü bir akım geçiyormuş gibi titriyordum. Konuşmak istemediğim halde beni konuşmaya zorluyordu. Açık havada olmamızım verdiği serinlik bacaklarıma çarparken onlara biraz daha sarıldım. "Biliyorum," diyerek mırıltıdan farksız konuşmuştum. Sesimin çıkıyor olmasına bile şükretmem lazım aslında , çünkü göğsümün etrafında bir kıskaç varmışcasına nefesim daralıyordu.

Asrın KızıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin