19.bölüm-Hastane

4.7K 312 58
                                    

Odanın içinde bir sağa bir sola gidip gelen dedemi izlemekten artık midem bulanmaya başlamıştı. Dedemin ayak sesleri hastane odasında ki şuanlık tek sesti fakat oda oldukça kalabalıktı. Herkesin gözlerinin üzerimde olması yetmezmiş gibi yüzümün ne halde olduğunu bile bilmiyordum. Hastane yatağında doğrulmaya çalıştım. Sırtımdaki ağrı dudaklarımdan ufak bir çığlık kaçmasına sebep oldu.

"Kızım?" diyerek başını, yasladığı elimden kaldırdı annem. "İyi misin? Canın mı yanıyor?"

Ağzım bana bugün zilyonuncu 'kızım' deyişine alışamamış , hafifçe aralanmıştı. "İyiyim...iyiyim şey doğrulacaktım."

Annem hızla yastığımı düzeltirken , Gökmen  doğrulmam için koltuk altımdan tutup yardım etti. Canım acısa da dişlerimi sıktım. Dişlerimi öyle sert sıkmıştım ki. Lütfen dişlerime bir şey olmasın. Dişçiden korkarım ben.

Ebrar bir köşede oturmuş tırnaklarını yerken "Yemin ediyorum o adamı elime geçirirsem kafasını törpüyle deleceğim. Rujlarımı tek tek gözüne sokucam. Saç düzleştiricisiyle derisini kavurucam onun! Bütün küpelerimi tenine sokmakla kalmayacağım. Ona zorla aseton içirmezsem bende Ebrar değilim. Lanet herif!" diye mırıldanıyordu.

Dedem bilmem kaçıncı turunu tamamlamışken içeri iki polis memuru girdi. Biri diğerine göre daha tombul ve kısa boyluydu. Uzun olan ve genç memur dedemle selamlaşırken saatlerdir odanın bir köşesinde duran Bulut'a baktım. Sırtını duvara yaslamışken başı öne eğikti. Topuğuyla yerde ritim tutuyordu. Gözlerini kapalı varsayıyordum çünkü saçları öne doğru düşerek gözlerini gizlemişti.

Dedem genç polisle konuştuktan sonra memur bana doğru ilerledi. Üzerindeki mavi üniformayı incerken hafifçe gülümsedim. Babam her ne kadar görevini sivil polis olarak yapsada bu üniformayı giymişliği vardı. Bana babamı hatırlatmıştı. Babamdan yaklaşık on yaş genç görünsede , onun gibi geniş omuzları , kaslı bir vücudu vardı. Gözleri babamın gözleri gibi buz mavisi değildi , koyu kahverengiydi. Hatta dikkatdiz baksanız siyah bile zannedebilirdiniz.

Genç polis saçlarımı alnımdan geriye attığında irkildim fakat adamın gülümsemesi beni gevşetti. Kısılan kahverengi gözleriyle bir süre yüzümü inceledi. Ve tekrar gülümsedi. "Babanı tanırdım," dedi.

İçimde oluşan yangıyı yoksaymaya çalıştım. Kurumuş ve kenarı yaradan dolayı kabuk bağlamış dudaklarımı hafifçe araladım. "Babamı tanımayan var mıydı ki," diye mırıldandım kendi kendime. Fakat odadakilerin hatta bana en yakın konumda olan polis memurunun bile duyduğunda şüpeliyim.

Yatağımı kenarındaki koltuğa oturup bana doğru eğildi. "Nasıl hissediyorsun?"

"Yorgunum , uykum var, her yerim ağrıyor , yüzümün ne halde olduğuna dair hiçbir fikrim yok , sürekli röntgen çektirmekten ve doktarların beni dürtüp ilaç vermelerinden bıktım ,saatler önce neüdüğ belirsiz bir adam tarafından tecavüze uğrayacak ve ölecektim daha sayayım mı?"

Genç polis derin bir nefes aldı. "Anladım. Kötü durumdasın ama bana neler olduğunu anlatmalısın."

Gözlerimi odada gezdirdim. "Yalnız olmak istiyorum.

"Tamam." dedi polis. "Sizi dışarı alabilir miyiz?"

Annem elimi tutarken "Beni kalamamı ister misin?" diye sordu.

Elimi avucundan çektim. "Hayır."

Başını usulca sallayıp topuzundan çıkan saçları geriye doğru itti. Annemde odadan çıktıktan sonra sadece Bulut ve memurlar kalmıştı.

Genç memur Bulut'a uyarıcı bir bakış atıp "Genç adam çıkmayı düşünmüyor musun?" diye sordu. Daha kısa boylu polis memuru karıştırdığı dosyadan başını kaldırıp Bulut'a baktı.

Asrın KızıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin