"Yah! Namjoonie kalksana!"
Tam yarım saattir başında dikilmiş Seok Jin hyung yüzünden güzel rüyamın devamını göremez olmuştum. Hayır ne var okulda uyuduysam? Ne vardı rahat bıraksalar?
Bıkkınlıkla yerimden kalktım ve dağınık saçlarım kaymış yüzümle karşısına dikilmiştim. Gözleri yüzümde ve saçlarımda dolanırken gülmemek için kendini zor tutar gibi bir hali vardı.
"Şu haline bak. Yüzünü yıka ve kafeteryaya gel. Hep beraber yemek yiyoruz. "
Kafamı olumlu şekilde salladım ama kafamı omzuna koydum.
"Ayak gibi kokuyorsun." dedim ve sınıftan çıkmak için ilerledim.
Arkamdan saydırmasını umursamadan koridora çıktım ve tuvalete ilerledim. Etrafta çok fazla öğrenci yoktu. Muhtemelen herkes dışarıda yemek yiyordu.
Tuvalete girdim ve elimi yüzümü istemeye istemeye de olsa yıkadım. Aynada ki görüntüme bakarken saçlarımı düzelttim ve tuvaletten çıkıp kafeteryaya ilerledim.
Karşıdan gelen ve sırıtarak bakan kıza aynı şekilde karşılık verdim ve tam yanımdan geçecekken kolumu duvara dayayıp geçmesini engelledim. Diğer kolunu da başının diğer tarafına yasladım ve yüzüne baktım.
''İsmin ne güzellik?''
Karşımda iki büklüm olan kız yavaşça saçı ile oynarken gelen sesle o tarafa döndüm.
''Tahmin etmeliydim. Seni velet! İki dakika boş duramıyorsun.''
Jin hyung bileğimden tutup kafeteryaya çekiştirirken mızmızlandım.
''Ya ama hyung ya.''
''Sus! Son zamanlarda fazla yaramaz oldun. Geç otur.''
Utanarak masada ki çocuklara döndüm ve Jin hyungun gösterdiği yere oturdum. O da yanıma oturmuştu. Benim için aldığı yemeği önüme uzatırken ona gözlerimi bakarak kıstım ardından masada ki çocuklara baktım. Kaşığı alıp hepsine doğru salladım.
''Gülene bu kaşığı yediririm bak!''
Taehyung dayanamayıp kahkaha attığında kaşlarımı çattım. Kendini tutmaktan yüzü kızaran Jungkook'da kendini bırakıp kahkahasını salarken Yoongi hyung hafifçe kıkırdıyor, Hobie ise gülümsemekle yetiniyordu. Jimin ise sadece Taehyung ve Jungkook'un gülmesini izliyordu.
Gözlerimi devirdim.
''Yine mi çapkınlık yapıyordu?''
Yoongi hyungun sorusuna Jin hyung kafasını salladı ve bana döndü. Kafama hafif şaplak indirirken sinirli bir şekilde ona baktım.
''Yah! Hyung bak-''
''Kes sesini ve yemeğini ye! Bugün fazladan 50 soru daha çözeceksin.''
Dediği şeyle şaşkınlıkla ağzım kocaman açılmıştı. Cidden bu zalimliği yapamazdı değil mi? Hayır hayır, zaten günlük 100 soru çözüyordum hadi ama! Zaten onu da Jin hyungun zoruyla çözüyordum. Kendisi zeki diye bende olmak zorunda mıydım?
''Şaka değil mi?'' dediğimde kafasını olumsuz şekilde sallayıp geriye yaslandı ve tek ayağını bacağının üzerine attı.
''Gerekirse sorular bitene kadar başında dikilirim. Benim için hava hoş. Zamanım fazla.''
Sinirden ayağımı yere vurmamla Hoseok kahkaha attı.
''Yah! Gülmeyin artık.'' sinirle diğerlerine mırıldandığımda Jimin omzumu sıvazladı. ''Rahatla hyung. Eminim ki sana kıyamaz.'' Kulağıme eğilip fısıldayan Jimin'e döndüm ve üzgün gözlerimi ona diktim. ''Umarım.'' dediğim an Jin hyung kendine çevirdi.
''Boş yapma da yemeğini ye.''
Ona dil çıkardım ve yemeğimi sessizce yerken masada ki konuşmaları dinliyordum. Jungkook kafasını Taehyung'un omzuna yaslamış elinde ki telefonla oynarken arada ağzına patates kızartması atıyordu.
''Çıkışta basketbol oynayalım diyorduk. Ne dersiniz?''
Yoongi hyungun sesiyle kafamı kaldırmadan yemeğimi yemeye devam ettim. Jimin'in bıkkınlıkla nefesini verdiğini duymuştum. ''Ben demiyordum hyung. Sen zorla oynamamı söylüyorsun.'' Hafifçe gülümsemiştim.
''Fena mı diyorum? Yakında seçmelere gireceksin.''
Tıpkı biraz önce benim yaptığım gibi Jimin'de sinirden ayağını yere vurdu.
''Ya ama ben seçmelere girmek-''
''Yemeğine dön.'' demesiyle kafamı kaldırdım. Jimin oldukça şaşkın görünüyordu.
Jungkook gülümsedi ve eliyle bizi gösterdi.
''Voah, cidden! Hyunglar bu günlerde fazla otoriter.'' dediğinde gülümseyen Taehyung parmağını Jungkook'un alnına bastırdı.
''Sanada bulaşmamızı istemiyorsan uslu dur minik.''
Hafifçe kıkırdarken son lokmalarımı yedim. Bakışlarım bacaklarını sallayan Jin hyunga döndü. Bakışlarını üzerimde hissediyordum.
''Buraya ne oldu?''
Jin hyung parmağını boynumun biraz üst kısmında gezdirdi. Ona baktığımda suratı endişeli görünüyordu. Jin hyungu bu konuda fazlasıyla seviyordum. Üstüme fazlasıyla titrerdi. Çok fazla kavga etsek de birbirimizi asla ihmal etmezdik.
''Kaşıdım. Tahriş oldu.'' dediğimde kaşlarını çattı.
''Nasıl kaşıdıysan yara etmişsin Joon. Dokunma oraya.''
Kafamı olumlu şekilde salladım ve son lokmamı alıp tabağımı hafifçe ileriye ittim. Diğerleri kendi aralarında konuşurken Jin hyunga dönüp gülümsedim.
''Bitirdim hyung.''
Cümleme karşılık Yoongi hyung kahkaha attı. Cidden bu durum sinir bozucu bir hal almaya başlamıştı. Sinirle ona döndüm.
''Cidden neden gülüyorsun?'' dediğimde eliyle ikimizi gösterdi.
''Jin hyung seni resmen bebeğe çevirmiş. Günden güne Jimin'den daha da küçük görünmeye başladın Joon.''
Sinirle dudaklarımı ısırdım ve kafamı yukarı kaldırıp histerikli bir şekilde güldüm. Jin hyung omzumdan tutup kendine yaslayınca kolumun tekini beline sardım ve kafamı göğsüne yasladım.
''Joon'la uğraşmayın. O sadece hyungunun sözünü dinliyor.''
Nazikçe saçlarımı okşarken gülümsedim ve gözlerimi kapatıp bir süre göğsünde dinlendim.
''Ne kadar tatlılar...bazen biri de beni böyle ilgiyle sevsin istiyorum.''
Hobie'nin cümlesi ile gözlerimi açmış şaşkınlık içeren bakışlarımı ona dikmiştim. Bu biraz garip bir cümleydi. Öyle ki Jin hyung da etkilenmiş gibi yerinde kıpırdanmıştı. O sadece benim hyungumdu. Bu yüzden böyle söylemesi garipti.
Diğerlerini dinlemeden Jin hyunga tekrar sokulunca iki kolunu birden bana sarmış ve bir süre göğsünde uyumamı sağlamıştı.
''Herneyse. İtiraz istemiyorum çıkışta hepimiz basketbol oynamaya gidiyoruz.''
Hafifçe sırıttım.
''Benim ihtiyacım yok. Geriye kalanlar düşünsün.'' dediğimde Taehyung, Jimin ve Jungkook aynı anda gürlemiş ve bu sefer benim kahkaha atmama neden olmuşlardı.
Jin hyung da kahkahama eşlik ederken kafama hafifçe vurdu.
''Yah Joon-ah. Bu yaptığın ayıp değil mi?'' Kahkahaları arasından zor bir şekilde konuşurken ona baktım.
''Onlar da benimle uğraşmasınlar.''
''Hyung ben sana birşey demedim ki?'' Jimin'in masum çıkan sesine karşılık Jin hyungdan ayrıldım ve Jimin'i kendime çekip gıdıklamaya başladım.
''Hyungun seni seviyor Jimin-ah.''
Dediğim şeye karşılık sinirli halinden çıkıp hemen yumuşamış ve benimle birlikte kıkırdamaya başlamıştı.
Tabii bu esnada Yoongi hyung ve Jin hyung anlamsız delici bakışlarını ikimiz üzerine dikmişti.