"Joon!" Demelerini umursamadan onlardan uzaklaştım.
*
Ormanda yürüyordum. Kaybolmuştum
Sanırım. İlerde gözüken nehirin yanına gittim ve çimlere oturup ayağımı suya soktum. Balıklar ayağımı gıdıklarken kıkırdadım.Akşam olmak üzereydi. Güneşin batışını izlemek için ağaca çıkmaya karar verdim.
Ayağa kalktım ve ayakkabılarımı giydim. Daha sonra ağaca tırmandım. Ağaca yaslanarak güneşin batışını izledim.
Ağaçta gördüğüm elmayı aldım. Tişörtümle elmayı temizleyip yemeye başladım. Hava iyice karardığında aşağı inmeye karar verdim. Tam ineceğim sırada durdum.
"Tanrım... ben inmeyi bilmiyorum ki! Offff!" Kimsenin beni duymayacağını bildiğim için bağırarak lanet etmiştim.
Arkama yaslandım ve öylece etrafa bakındım. Bir süre sonra ayak sesleri geldi. Korktuğum için sesimi çıkartmadım ve sesin geldiği yöne baktım.
Bir anda yüzüme bir ışık vurunca gözlerim kamaştı. Ellerimi gözüme siper ettim.
"Joon!" Demişti tanıdık bir ses. Işığı suratımdan çekince bana seslenen kişiye baktım.
"Jin hyung?.." dedim şaşkınca ona bakarken. "Yaa Jin hyung." Diye karşılıj verince kendimi tutamadım ve güldüm.
"Joon, in aşağı seni bekliyorum." Dediğinde derin bir nefes verdim.
"Senin ilgilenmen gereken SEVGİLİN vardır." Dediğimde gülmüştü."Neden gülüyorsun?"
"İn hadi aşağı Joon. Geç oldu."
"Hayır inmiyorum."
"Joon, sana, in, dedim."
"Bende, sana, inmiyorum, dedim."
"Beni sinirlendirmek için yapıyorsun değil mi?" Dediğinde kahkaha attım.
"Asıl sen beni sinirlendirmek için yapıyorsun."
"Tanrı aşkına Joon in aşağıya. Neden inmiyorsun?"Duraksadım. "Ç-çünkü inemiyorum."
Kollarını iki yana açarken onu izledim."Atla ben tutarım seni."
"Hyung ölürsün sen. Saçmalama."
"Joon atla hadi."
"Ölürsen cenazene gelmem bilesin."
"Ölürsem niye cenazeme gelmiyorsun."
"Sen öyle bir şey yaparsın ki duam bile yarım kalır. Sevgilin gelir bana sen sus ben devam ederim falan der. Uğraşamam o salakla."
"Joon, konuşmalarına dikkat et ve atla hadi tutucam seni."
"Joon konoşmolorono dokkot ot."Haber bile vermeden üstüne atladığımda ikimizde yere yapışmıştık.
Jin'in inleme seslerini duydum. "Kalksana üstümden Joon! Ölüyorum!"
Kahkaha attım. "Sen kaşındın." Yavaşça ayağa kalktım ve yürümeye devam ettim. Arkamdan geldiğini adım seslerinden anlıyordum.
"Joon! Neden bana böyle davranıyorsun? Üzülüyorum..."
O an olduğum yerde durdum. Yeniden sinirlenmiştim. Jin hyunga döndüm.
"Ciddi misin?.." dilimi iç yanağıma bastırdım. "Hâlâ anlamadın mı neden kızgın olduğuma? Görünüşe göre anlamadın. Pekala, anlayana kadar konuşmayalım."
Koşarak kamp alanına döndüm ve çadıra girip uyuyan Jimin'in yanına uzandım. Biraz öylece çadırın tavanına baktım. Uyuyamayınca Jimin'in arkasından sarıldım ve gözlerimi kapatıp uykuya daldım.
Ertesi sabah uyandığımda Jimin'de bana sıkıca sarılmıştı. Yavaşça onu dürtüp uyandırdım. Gözlerini açıp bana baktı. "Hyung.. seni çok merak ettim. İyi misin? Gece seni aradım ama bulamayınca oldukça yoruldum ve geri döndüm." Yanağımı okşayarak bunları dediği zaman gülümsedim ve burnunun ucunu öptüm.
"İyiyim güzelim. Sadece ağaca tırmanmış bir şekilde gökyüzünü izledim." Jimin'in yanağını okşadım.
"Hadi gel kahvaltı hazırdır şimdi, yemek yiyelim." Başıyla onayladıktan sonra birlikte çadırdan çıktık.
Tahmin ettiğim gibi kahvaltı hazırdı. Jimin'le birlikte oturduk. Karşıma Jin hyung oturunca tüm dikkatimi Jimin'e verdim.
Birlikte espri yapıp gülerken Jin hyungun bakışlarının üzerimde olduğunu tüm hücrelerimle hissediyordum.
Gideceğimiz vakit yaklaştığında hepimiz eşyaları toparladık. Jimin ve ben farklı yerdeki eşyaları topluyorduk.
Jin ve sevgilisi ise... ne yaptıklarını bilmiyordum sadece birlikteydiler.
Herkes arabaya bindiklerinde beni bekliyorlardı. Arabaya doğru yürüdüğüm sırada Jin hyung kolumu tuttu.
"Sana konuşmayalım demiştim hyung.." kolumu elleri arasından çektim. Tekrardan sinirlenmeye başlıyordum.
"Joon... bana böyle davranma... senden uzak olmak istemiyorum."
Alayla güldüm. "Siktir git ve o aptal sevgilinle ilgilen tamam mı?! Çünkü o hepimizden daha önemli biri dimi? Evet öyle. Bak seni bekliyor git yanına, konuşma benimle!"
Sertçe tekrardan kolumdan tuttu. "Bırak!" Kolumu yeniden hızla çektim.
"Joon bana neden böyle davranıyorsun dedim sana!"
Artık ikimizde oldukça sinirliydik ve bağırıyorduk.
"Neden biliyor musun?! Çünkü seni seviyorum! Sana bu kadar aşık olmuşken senin bu dengesiz davranışların benim sinirimi bozuyor ve kalbimi kırmaktan başka bir şey yapmıyor! Düşünmüyorsun! Ya da aptalsın!"
Gözümden akan yaşı silip arabaya bindim.
————————————————-
Umarım beğenirsiniz :3 sizleri seviyorum