Çıkışta ayarladığımız gibi açık alanda ki basketbol sahasına gelmiştik. Yoongi hyung, Jimin, Jungkook ve Taehyung saha da birbirleriye savaşırken Hobie ileride telefonda birisiyle konuşuyordu.
Ben mi?
Ben ise sahanın kenarında ki oturma yerlerine oturmuş önümde ki test kitabı ile cebelleşiyordum. Jin hyung sahaya biraz yakın bir bölgede oynayan dörtlüyü izlerken arada komut veriyor ve onlara karışıyordu.
Geleli yaklaşık 1 buçuk saat olmuştu ve henüz 30 soru anca çözebilmiştim. İşin kötü tarafı matematik çözüyor olmamdı. Jin hyungun bu konuda neden bu kadar ısrarcı olduğunu bilmesem de benim hep zekamın diğerlerinden farklı olduğunu söylerdi.
Tabi ben bu görüşe hiçbir zaman katılmamıştım.
Çünkü ders çalışmayı sevmiyordum. Test çözmeyi sevmiyordum. Okulla çok alakam yoktu ama Jin hyung zekamın farklı olduğu konusunda ısrar edip 'bunu daha fazla harmanlamalıyız Joon' derdi.
Yinede beni böyle görüyor olması güzeldi.
Yanıma yaklaşan ayak sesleri ile soruyu çözmeye uğraşıyordum. Cevap elbette ki yanlış çıkmıştı. Jin hyung yanıma geldiğinde saçlarımı okşamış ve saçlarıma öpücük bırakmıştı.
''Yoruldun. Dinlen biraz olur mu?''
Sakin çıkan sesine karşılık kafamı olumlu şekilde salladım ve test kitabını kapattım. Suratımı avucuma yaslayıp saha da oynayanları izlemeye başladım. O sırada Hobie telefonu kapatmış ve gülümseyerek yanımıza gelmişti.
''Hobie-ah? Onlara katılalım mı?''
Jin hyung Hobie'ye sorduğu soruyla Hobie yerinde duraksamış ve gülümsemesi sırıtmaya dönmüştü. Ardından bana baktı.
''Diğerleri çaylak. Joon'da gelsin ki hararetli kapışma olsun.'' dediğinde gülüp kafamı olumsuz bir şekilde salladım.
''Yoongi hyung kendine çok fazla güveniyor. Bence siz ikiniz takım olun. Yoongi hyung ve Jimin'de ikisi olsun. Tabii eğer onu alt etmek istiyorsanız..'' dedim ve kollarımı birleştirip oturduğum bankta geriye yaslandım.
''Vay canına Joon çok akıllısın. Hyung kalk hadi.''
Hobie bana şaşkınlıkla baktıktan sonra Jin hyungun elinden tutup onu sahaya çekiştirmişti. Gülerek onları izlerken hafif atışmalarını izledim. Tahmin edildiği gibi Yoongi hyung bu duruma isyan ediyordu.
Jungkook ve Taehyung ise gülerek onları izlemiş ve buldukları hazır boşluktan dolayı yanıma doğru ilerlemişler ve oradan kaçmışlardı.
*
Duştan çıktığımda hızla üzerimi giyinmiş ve olmazsa olmazlarım olan bakım kremlerinden sürmüştüm. Burnuma aniden dolan kokuyla gözlerimi kapatıp gülümsedim. Tanrım! Jin hyung yemek yapıyordu kesinlikle ve ah çok güzel kokuyordu. İşim bitince hızla aşağı indim ve zıplaya zıplaya mutfağa girdim.
Gerçekten de mutfak önlüğü üzerindeydi ve ocakta kaynayan yemeğin başında bekliyordu. Arkasından ilerledim. Hala fark etmemiş olması garipti ama konu yemek ise odak noktası tamamen yemekte oluyordu.
Kollarımı arkadan beline sarmamla yerinde sıçradı ve bu gülmeme neden oldu.
''Tanrım Joon! Ödümü kopardın.'' dediğinde kahkaha atmıştım.
''Zıplayarak geldim hyung. Nasıl duymazsın?''
Kollarımı ondan çektim ve kaynayan yemeğe baktım.