|18| Dalga mı geçiyorsun?

723 76 73
                                    

*1 Yıl Sonra*

Jin'in gidişinden sonra tam bir yıl geçmişti. Artık kimse birbirine eskisi kadar bağlı değildi. Herkesin kendi ilişkisi ve ayrı bir işi vardı.  Herkes kendi hayatıyla o kadar meşgul ki kimsenin kimseye ayıracak vakti kalmıyor.

Yanımda eskisi kadar çok insan kalmadı... Benim ağabeyim gibi olan Hoseok ve Jimin kaldı yanımda.

Taehyung ve Jungkook üniversiteleri için ayrı bir şehre taşınmışlardı.

Yoongi hyung ise bir şirkette stajyerliğe başlamıştı. Haliyle çok yoğundu ve şimdiden birkaç yasağı vardı.

Ben ne mi yapıyorum? Yarım bıraktığım oyunculuk eğitimime kaldığım yerden devam ediyorum.

Jimin ise babasından kalan şirketin CEO'su olmak için babasının gözüne girmeye, kendi ayaklarının üzerinde durmaya çalışıyordu.

Hoseok'a gelecek olursak... O, bir şirkette prodüktörlük yapıyor. Ona iş teklifi geldiğinde çok şaşırmıştık ve sevinmiştik.

Şu an ise yağmurlu havada elimde alışveriş poşetiyle eve yürüyorum.

Sokaklar anlamsız ve ıssız. Sanki artık hiçbir şeyin benim için anlamı kalmadı. Her şey tatsız tuzsuz gibi geliyor bana.

Hâlâ küçük şeylerden mutlu olurum ama içimdeki çocuk uykuya daldı sanki. Yıpranmış ruhum sürekli bana uyumak istediğini söylüyor, bir şey yapmak istediğimde ise "boş ver sonra yaparsın." diyor.

Bu olayı aşmak için üşengeçliğimi görmezden geliyorum ve ruhumun sesini dinlemiyorum.

Bazen içime dolan ağlama isteğiyle göz yaşlarım yavaş yavaş süzülüyor bazen ise içimde oluşan kahkaha bir anda patlayıveriyor.

Havanın iyice karardığını ve yağmurun daha da hızlandığını fark ettiğim anda daha hızlı yürümem gerektiğini anladım.

Jimin evde beni aç bir şekilde bekliyordu.

Bu arada yemek yapmayı da öğrendim. Ne garip değil mi? Daha yumurta kırmayı beceremiyordum.

Yaptığım yemekleri hafife almayın. Cidden güzel ve lezzetli yapıyorum artık.

Eve varmak üzereydim. Ah, tavuk restaurantının sahibi.

"Merhaba, bay Choi." dedim gülümseyerek.

"Merhaba, küçük Joon." dedi beyazlamış bıyıklarının altından gülerek.

"Bu yağmur altında ne işin var evladım. Gel içeri sana bir şeyler ikram edeyim." Dedi tüm içtenliği ve sevecenliğiyle. Kıramadım onu.

"Geleyim bay Choi." Dedim gülümseyerek.

İçeriye girdiğimde üzerimdeki yağmurlu çıkartıp kenara koydum ve bir tabureye oturdum.

Bay Choi'nin dükkanı aşırı lüks değildi. Sıradan sokak arası büfeleri gibiydi.

90'lar havasındaydı restaurantı. Duvara eski gitarını ve önceden gelen band gruplarının imzalarını asmıştı.

Belki lüks değildi hatta konumu açısından bile çok iyi sayılmazdı ama elinin lezzeti her yere ulaşmıştı. Ben buraya küçüklüğümden beri gelsemde benim sayemde tanınmamıştı elbette.

İlk başta burayı 2NE1 keşfetmişti. Daha sonra BIGBANG, TVXQ derken birçok insan bu restauranttan haberdar olmuş ve buraya gelmeye başlamıştı.

Bay Choi de elinde birkaç çerez ve tatlıyla yanım gelmişti.

Yüzüne ve restauranta bakınca yılların emeğini görebiliyorsunuz. Cidden burası için çok fedakarlıklarda bulunmuştu.

Biraz sohbetten sonra eve gitmek için bay Choi'den ayrıldım.

Yağmurda hafiflemişti.

Eve gidince Jimin üzerime atlayacak, zaten iki de bir mesaj atıyordu bana.

Eve yaklaştığımda binanın kapısının önünde birini gördüm.

Öylece dikilmişti. Kapının açılmasını bekliyordu herhalde.

Yanından geçip kapıyı açtım.

"Buyrun." Dedim kibarca.

O sırada adam yüzündeki maskeyi indirmişti. Jin...

"Dalga mı geçiyorsun amına koyim?"

you're my hope|namjin ✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin