Önümde ki sorularla cebelleşirken kafamı kaşıdım. Bazı noktalar da takılıyordum ve bu konsantrasyonumun dağılmasına neden oluyordu. Yaklaşık 2 buçuk saattir aralıksız çalışıyordum ve başım ağrımıştı. Kitabı kapattım ve ayağa kalkıp yatağıma uzandım. O sırada kapı açıldığında elime tekrar telefonumu aldım.
''Yine mi telefon oynuyorsun? 3 saat önce geldiğimde de oynuyordun Namjoonie!''
Gözlerimi devirdim.
''Sorular masanın üzerinde. Git bak.'' dedim umursamaz bir şekilde.
Fakat kitabı kontrol etmek yerine yanıma gelmişti. Yatağa oturdu. Gözlerime baktı ve tekrar telefonumu elimden aldı. Komidine koydu.
''Kalk bakalım.'' dediğinde ikiletmemiş oturur pozisyona gelmiştim.
Gözlerime bakmış ve ellerimi tutumuştu.
''Hyunguna anlatmak istediğin birşey var mı?'' dediğinde kafamı olumsuz şekilde salladım.
''Emin misin?'' dediğinde kafamı olumlu şekilde salladım.
Konuşamazdım ki. Söyleyemezdim.
Sevgilisi olduğu için bütün odak noktası sevgilisi olmuştu ve bu durum beni üzüyordu. Beni Jin hyung büyütmüştü ve şimdi onun başkalarıyla ilgilendiğini görmek zoruma gidiyordu.
''Dae Hee gitti mi?'' dediğimde kaşlarını çattı.
''Ona noona demelisin Joon.'' omuzlarımı silktim.
''Ona noona falan demeyeceğim.'' dediğimde hafifçe gülümsemişti.
''Yoksa benim küçük Joon'um kıskanmış mı hm?'' dediğinde üzerime eğilmişti. Kaşlarımı çatıp onu geri ittim ve yatar pozisyonuan geçtim.
''Hiçte bile hyung. Saçmalıyorsun.'' dediğimde arkamı dönmüş ve gözlerimi kapatmıştım.
''Tıpkı küçüklüğünde ki gibisin Joon. Başın sıkıştığı an birşey olduğu an uyuma moduna geçiyorsun. ''
Bu doğruydu. İnkar edemezdim.
''Fakat şu da var. Hyungun senin yalnız uyumana izin vermeyecek.'' dediğinde yan tarafımda hissettiğim bedenle gözlerimi tekrar açtım.
Nefesi ensemi okşuyordu ve eli yavaşça arkamdan belime uzanmıştı. Hafif yerimde kıpırdanınca yavaşça kendine çekti.
Dudakları ensemde geziniyordu. Gözlerim kapanırken mayıştığımı hissettim. Kokusu çok tatlıydı. Portakal kokulu kremi vardı ve bunu ne zaman sürse sürekli ona sokulurdum ve bunu biliyordu. Belki de bilerek yapmıştı. Bu güzeldi..
Dudakları enseme birkaç öpücük bıraktı. Oradan boynuma indi ve tüy hafifliğinde öpücük bırakırken boynumda tahriş olan yeri birkaç kez öptü.
''Joon..'' bedenimi yavaşça kendine çevirdiğinde gözlerimi açmış ve güzel yüzüne odaklanmıştım.
Tanrım..Ondan uzak kalmak ölüm gibiydi. Hyungum benim herşeyimdi nasıl ondan uzak kalabilirdim ki? O bana, bende ona bağlıydım.
Bir süre saçlarımı okşamış ve alnımdaki saçları geriye ittirip alnımın tamamen ortaya çıkmasını sağlamıştı. Uzanıp alnımı öptüğünde gözlerim hala ona kenetliydi. Elimi teki göğsüne çıkmış ve tenin okşamıştı.
Dudakları alnımdan yanağıma inmiş orada ki morlukları defalarca öpmüştü. Fazlasıyla öpmüştü ve her öpücük darbesinde gözlerim kapanıyor hafif hafif gülümsüyordum. Diğer göz kapağımın yanında ki ufak yarayı da birkaç kez öptükten sonra geri çekilip alnını alnıma yaslamıştı.