Birkaç gün sonra
Jin hyungla yurda geri dönmüştük. Yaşadığımız olaydan sadece birkaç gün geçmişti. Aramızda bir şeylerin değişeceğini düşünmüştüm ama her zaman ki gibi Jin hyung beni yanıltmıştı. Aramızda değişen pek bir şey olmadı.
Bugün Jimin ile birlikte alışveriş yapmaya gidecektik ve ben hâlâ Jimin'i aşağıda bekliyordum.
"Jimin-ah! Buraya gel artık. Ağaç oldum. Alt tarafı alışveriş yapmaya gideceğiz. Niye bu kadar çok uğraşıyorsun!" dediğimde cevabın gelmesi çok gecikmedi.
"Hyung niye öyle diyorsun? Dışarda yürürken beni bir sürü insan görüyor onlarda güzel görsünler!" dedi yanıma gelirken.
"Çok saçma..." dedim yurttan çıkarken.
Markete doğru yürümeye başladık. "Jimin?"
"Efendim hyung."
"Jin hyungu gördün mü?"
Jimin olduğu yerde durdu ve bana baktı. Kafamı ona çevirdim."Neden soruyorsun?"
"Biliyorsun Jimin..."Jimin, gözlerini devirdiğinde kafamı ondan çevirdim. "Sormadım say Jimin."
"Görmedim onu. Hatta dün hiç gelmedi."
Dudaklarımı birbirine bastırdım. Başımı onaylar anlamda salladım.
Alışverişten sonra
Alışveriş poşetlerini mutfağa yerleştirdiğimiz gibi odama çıktım ve Jin hyungu aradım.
"Aradığınız kişiye şu anda ulaşılamamakta-"
Telefonu kapattım ve tekrardan aradığımda aldığım sonuç değişmemişti.
Hemen salona indim. "Hey! Yoongi! Hoseok! Jungkook! Taehyung! Jimin!"
Hepsi salona gelene kadar bağırdım.
"Ne oldu niye bağırıyorsun?" Diyen Taehyung'a baktım.
"Jin hyungu en son ne zaman gördünüz?"
Kimse cevap vermedi. "Cevap verir misiniz?"
"Görmedim."
"Birkaç gün önce."
"Dünden önceki gün."
"Hatırlamıyorum."
"Nerden bilebilirim."Dediklerinde başımı onaylar anlamında salladım. "Teşekkür ederim."
Tekrardan odama çıktım. O sırada komodinimin üzerinde beyaz bir kağıt olduğunu gördüm.
Yavaşça kağıdı elime aldım ve yazanları okumaya başladım.
"Seok Jin'den Namjoon'a;
Nasılsın? İyi misin? Bu çok saçma bir giriş oldu ama ne diyeceğimi bilmiyorum. Sadece kendimi kötü hissediyorum. Birkaç gün önce tüm hayatımı tekrardan düşündüm. Kendi mutluluğum için seni çok fazla üzdüm. Bunu nasıl telafi ederim bilmiyorum. Hiçbirini isteyerek yapmadım. Daha fazla seni ve diğerlerini üzmek istemiyorum. Seninle birlikte grubumuzdakiler de üzülüyor. Onları da üzüyorum... Her şey için teşekkür ederim ve özür dilerim. En iyisi sizi bırakmak. Bu mektubu okuyorsan eğer ben başka bir ülkeye giden bir uçaktayım demektir. Kendinize iyi bakın. Seni ve sizi çok seviyorum...
Sevgilerle, Kim SeokJin"
Dolu gözlerimle mektubu okurken hızla yurttan çıktım ve havaalanına gittim. Belki bir umut... bir umut gitmemiştir. Belki vazgeçmiştir.
Koşarak havaalanına gittiğimde danışmaya gidip Jin'in adını anons ettirdim. Birkaç dakika beklememe rağmen ne Jin hyung geldi ne de adı Jin olan biri. Danışmadan ayrıldım ve koca havaalanında onu aramaya başladım.
Bazı insanları Jin'e benzetip durduruyordum ama hiçbiri o olmuyordu.
Elimde bana yazdığı mektupla havaalanında çaresizce onu ararken zamanın nasıl geçtiğini farketmemiştim.
O sırada çalan telefonumu açtım. "Efendim Hoseok?"
"Nerdesin?"
"Havaalanında."
"Ne işin var orda?"
"Jin hyung gitmiş..."
"Ne?"
"Görüşürüz."Diyip telefonu kapattım. Boşta olan koltuğa oturdum ve öylece bir noktaya baktım.
"Üzgünmüş... Yalancı."