1. Bölüm 'Büyük Darbe'

849 112 19
                                    

Yine, bu gecenin konusu sensin.

Kulağımda kulaklık huzur veren şarkılar eşliğinde yürüyorum, nereye gittiğimi bilmeden. Hani bazen olur ya herşeyin üstüne geldiğini düşünürsün evden, arkadaşlarından, dört duvar arasında kaldığın her yerden kaçarsın benim kaçtığım tek yer annemi ölü bulduğum o evdi. Aklımda o an, o yaşananlar, o konuşmalar Seren Vural'ın ölü bedeni elinde tuttuğu ilaçlar başında sahte göz yaşları döktüğü Okan Vural ve onun tek varisi olarak kaçan güçsüz bedenim. Daha başıma neler gelir bilmiyorum o güzel kadının Seren Vural'ın, annemin cenazesi kalkalı iki hafta oldu. Okan Vuralı sorduğunuzu duyar gibiyim aylar önce koluna taktığı servet avcısı o kadınla aşk yuvalarında olduklarından eminim. Annemin ölümüne sebep olan da o kadındı. Mezarlıktan içeri girdim Seren Vural yazılı o soğuk mermere doğru yürüdüm gece geç saatlerde gelinebilecek en huzurlu yere doğru yürüdüm.
"Anne"
Gözümden akan yaşları tutmanın bir anlamı yoktu artık gören de yoktu zaten.
"Affet beni yanında olmalıydım seni yalnızlığa iten o adama karşı birlikte olmalıydık. Çiçek getirmedim çünkü benim çiçeğim solalı iki hafta oldu. Yanıma para da almadım o eve de dönmicem seni öldüren o adamın kirli parası umrumda bile değil çünkü. Herşey daha güzel olabilirdi gitmeseydin belki birlikte kaçardık bu şehirden seni de beni de kötü anıları ile boğan bu şehirden. Artık bir anlamı kalmadı kurtuldun benimde kurtulma zamanım geldi korkma intihar etmicem belki başka bir şehirde yaşarım zor olucak belki ama savaşıcam beni izlediğini bildiğim için güçlü durucam..."
Mezarlıktan çıkalı yarım saat oldu gece yarısı boş yolda geçen otobüslerden birine binmek için bekliyorum. Telefonumu çıkarıp aramalara baktım şaşırmadım hiç cevapsız çağrı yoktu. Yoldan gelen ışığa doğru baktım bi araba geliyordu yavaşladı içimde gereksiz bir korku vardı tam önümde durduklarında siyah olan camı yavaşça indirdiler.
Siyah saçları esmer tenli simsiyah da gözlerini olan çocuk girdi görüş alanına
"Birini mi bekliyorsunuz hanım efendi yoksa biraz daha durursanız sabaha kadar yaşama imkânınız olamayacak"
"Şey... Ben birisini beklemiyorum. Yani aslında otobüs bekliyorum"
Kısa bir kahkaha attı
"Bu yoldan hiç bir otobüs geçmiyor."
Ne yapacaktım şimdi galiba eve dönmekten başka çarem yoktu yavaşça yürümeye başladım belki de daha planlı bir kaçış yapmalıydım.
Arkamdan gelen o muhteşem sesi doğru döndüm.
"Biniyor musun ? Yoksa gideyim mi ?" Bu o çocuk değildi sürücü koltuğunda oturan çocuk olmalı.
Binmekle binmemek arasında kaldım hadi bişey yaparlarsa ne yapacaktım yanımda telefonumdan başka hiç bir şeyim yoktu param da yoktu ama bu adamlara güvenemezdim.
"Hayır teşekkür ederim yine de ama sizinle gelmek istemiyorum"
Yavaşça yürüdüm arkamdan gelen yine o sesi duydum.
"Bir an geliceksin sandım iyi oldu yabancı birisini arabama bindirmek istemem hırsız bile olabilirsin"
Bana mı dedi o
"Bana bak hırsız falan değilim ben benim senin o iğrenç arabama da ihtiyacım yok aptal"
Deli cesareti galiba bu ağzımdan ne çıktığını bilmeden konuştum hızlıca benim dilim beynimden bağımsız çalışıyor olmalı yoksa bu uzun boylu soytarıya aptal demezdi. Arabaya binip çalıştırdı tam o anda karşıdan bir araba geliyordu yüksek sesli müzik dinleyen 5 sarhoş desem daha doğru olur galiba yavaşladılar. Galiba bu sefer sonum olucaktı. Arabanın camını aynı anda 2 kişi açtı dişleri sararmış ellerinde sigara arabanın içi desen içki kokusu sarmış o iğrenç sesleri ile konuşmaya başladılar.
"Ooo güzelim. Ahmet bak kim var burda seversin sen fıstıkları"
Kısa bir kahkaha attı arka camdan gelen sese doğru döndüm Ahmet buydu galiba
"Hemde ne severim valla çok da güzelmiş. Güzellik binsene arabaya yer yok ama kucağıma oturursun suyumuzda var." Diyip elindeki içki şişesini gösterdi hep birlikte kahkaha attıktan sonra arabadan indiler.
Bacaklarım titremeye başladı kalbim hızla atmaya başladı beynim kaç diyordu ama bütün hücrelerim durmuştu sanki birden kolumu bir el sardı arkadan korkarak yavaşça arkama dönmek için yeltendim beni kendine çekti o koku burnuma gelince gözlerim kapandı huzur bulmuş gibi beynim bu sefer kaç da demiyordu olduğu yerden memnundu sanki. Bu koku o sarhoşlardan geliyor olamazdı. Ruhlarına bile sinmiş olan o içki kokusunu asla unutamazdım. Beni kokusu ile büyüleyen bu seferde sesi ile büyüledi nefesi kulağıma çarptı
"Korkma"
Bu oydu aptal şey ne hakkı vardı bunu yapmaya benim onun korumasına ihtiyacım yoktu. İç sesim bu cümleye kahkaha atarken başımı daha çok ona yasladım.
Bir araba sesi geldi kulağıma gözlerimi araladığımda o sarhoşların gittiğini gördüm.
Bir dakika benim neden ayaklarım yere değmiyor ? Kafamı sersem bir şekilde kaldırıp ona baktım o adama sakallarına koyu kahve rengi gözlerine dünyanın en güzel kaşlarına şekilli dudaklarına.
Korku ile karışık bir heyecan yaşadım o an beni kucağından indirdi ve dengemi sağlayamayıp yere düştüm
" Biraz daha nazik olamaz mısın sen ?
Aptal. Bir kıza böyle mi davranılır."
Yüzüme baktı güldüğüne yemin edebilirim bu adamı yüce Rabbim özenerek mi yaratmıştı dişleri de çok güzel gamze değil ama gülünce yüzünde oluşan çizgileri büyülüyor insanı. Hayır hayır aşık olmadım olsam bile platonik bir aşk olur zaten.
"Arabaya geç bence bir daha benim gibi güçlü bir erkek bulamaya bilirsin"
Ukala şey ne olucak. Çaresiz bir şekilde arabaya bindim Audi A8 mi bu araba bu çocuğun neden böyle olduğu anlaşıldı zengin çocuğu ne olucak kendini beğenmiş aptal.
"Nereye gidiceksin"
Kafamı birden yan koltukta oturan esmer çocuğa çevirdim.
"Şey bilmiyorum yani ben evden kaçtım."
Araba aniden durdu sürücü koltuğunda oturan zengin aile çocuğumuz kahkaha atmaya başladı.
"Komik bişey olduğunu sanmıyorum."
Bana doğru döndü ilk kez gözlerime baktı aşağılayıcı bir şekilde
"seni evime götürüceğimi düşünmüyorsun değil mi ?"
Sorunun şoku ile baka kaldım.
"Evine ihtiyacım yok ukala şey zengin zübbesi şaşalı evin umrumda bile değil"
Alaycı bir şekilde güldü ve önüne döndü.
Bir insan bu kadar gıcık olabilir miydi?
Yada bu ukalalığın kaçıncı seviyesiydi.
Arabayı hızla tekrar çalıştırdı
Aptal kendini ne sanıyordu. Yanında ki çocuk arkaya doğru döndü bana baktı ve güldü hayır anlamıyorum bu kadar komik olan şey ne elini uzattı
"Bu arada merhaba ben Gökay"
Bende ona doğru elimi uzattım ve hafifçe güldüm.
"Merhaba ben de..."
Yarım kalan cümlemi bir ses ile tamamlayamadım
"Adını söylemene çok da gerek yok hırsız zaten şurada iki saatlik yolumuz kaldı sonra sen sağ biz selamet."
Bu sefer gerçekten yeter. David Beckham sanıyor galiba kendini
"Durdur arabayı"
"Hayır"
"Durdur dedim"
"Yaa durdurmazsam ne olur?"
"Atarım kendimi aşağıya."
"Hiç şaşırmadım psikopat hırsız herşey beklerim senden."
Aniden gözlerim doldu Gökay da bunu farketti galiba arkadaşına dönerek.
"Gitme kızın üstüne abi. Ee konuşmamız yarım kaldı adın neydi"
İçimden şu arabada benden başka insan olduğu için sevindim.
"Armina... Armina Vural"
"İsminin anlamı ne çok güzelmiş."
"Korkusuz, yürekli demek"
"Bizim Baran ile uğraştığına göre kesin korkusuzsun zaten."
Bu cümle ile hafifçe güldüm.
Adını öğrendiğim Baran denen zübbenin bana baktığını gördüm gözlerinde ki tehdit edici bakışı gördüm bir an da durdu gülmem galiba ondan korkmaya başladım.

Gözlerimi yavaşça araladım temiz çarşaf kokusu ile karışık bir parfüm kokusu geldi burnuma çarşafa sarılıp gülümsedim bu koku harikaydı.
"Parfümümü beğendiysen sana satabilirim."
Elinde kahvaltı tepsisi ile odaya giren ukala konuştu yine.
Bir dakika oda mı neredeyim ben beni evine getirmiş olamaz demi kafamı kaldırıp etrafa baktım gerçekten de evdeydik. Oda da lacivert çarşafı olan daire şeklinde bir yatak vardı çalışma masası ve yüze yakın parfüm vardı.
"Odayı incelemen bittiyse oturda şunu ye sonra da istediğin bir yere bırakayım seni."
Elinden tepsiyi alıp kucağıma koydum.
"Neden beni evine getirdin."
"Arabada uyuya kalmışsın ki tek başına olduğunda başına ne geldiğini gördük."
"Peki neredeyiz."
"Bodrum."
Odadan çıktı tepsiye odaklanıp aç karnımı doyurmak ile meşguldüm o yüzden çok fazla soru sormadım acaba Gökay neredeydi.

Tepsiyi alıp aşağıya indim. İki gündür aynı kıyafet ile duruyordum resmen param da yoktu acaba burada temiz kıyafet var mıdır ?
Aşağıya indiğimde koltukta tek başına oturup uyuyan Baran dan başka kimse yoktu karşıdaki mutfağa doğru gidip tepsiyi bırakıp salona doğru yürüdüm telefonumu alıp gitmem lazımdı daha nerde kalıcağımı bile bilmiyordum.
Sehpanın üzerinde duran telefonu elime alıp yavaşça kapıya doğru yürüdüm uyandırmak istemiyordum gece boyunca araba kullandı.
Kapıyı açarken çıkan sesten dolayı gözlerini araladı yavaşça uykulu hâli ile ayağa kalkıp bana doğru yürüdü.
"Hayırdır bu kadar mı dayanılmaz kaba ukala biriyim."
Kapıyı kapatıp kolumdan çekti.
Koltuğa oturtup karşıma geçti.
"Bak evden kaçtığını söyledin."
Alaycı bir gülüş attıktan sonra.
"Paran da yok nereye geldiğini bile bilmeden bindin arabaya başına ne geldi bilmiyorum bilmek de istemem umrumda değil ama yardıma ihtiyacın olduğu belli telefondan başka bir şey de yok büyük ihtimalle temiz kıyafetlerin bile yok..."
Cümlesini bitirmesini beklemeden söze atıldım.
"Ben... İş bulup çalışıcam otele yerleşirim sonra da belki bir ev tutarım o yüzden acele edip gitmem gerek daha çok işim var yani."
Ayağa kalktım kolumdan tutup tekrar çekti.
"Bak ben sana yardım ederim otelde falan kalmana gerek yok bela gibisin zaten dün geceden sonra tek kalmana izin veremem burda kalırsın iş bulursun sonra da gidersin."
Aklımda deli sorular kalmakla gitmek arası yaşanan gel gitler. Ukala falan ama iyi birine de benziyor. Kalbim kal diyor aklım git diyor galiba kalbim hâlâ parfümün etkisinde hafifçe güldüm.
"Bak hırsız olduğun kadar da delisin galiba gülünecek bir şey söylediğimi sanmıyorum."
"Şey... Ben ona gülmedim. Ben şeye güldüm..."
"Şeye gülmende güzel."
Gülme sırası ona geçti galiba hatta gülmek değil kahkaha atmak denir buna sinirlenmem gereken yerde bende tebessüm ettim bu çocuk niye bu kadar güzel gülüyor.

( Medya : Baran Arslan )

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın.
*❤*


𝐴. 𝐿. 𝐹. 𝐴 '𝐾𝑜𝑘𝑢𝑛𝑢𝑛 𝑖𝑧𝑖' #Wattys 2019 Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin