5. Bölüm 'Kayıp Cennet'

256 86 2
                                    

'Kaybolduk ikimizde başkasında
bulman için bağırsam da beni duyma.'

Armina Vural...

Gözlerimi yavaşça araladım, burnuma gelen hastane kokusu yüzünden tekrar bayılmak üzereydim. Küçüklüğümden beri sevmediğim tek şey hastane kokusuydu.
Koluma takılan serum iğnesi yüzünden birazcık canım acıyordu, yattığım yerden doğrultup ayaklarımı aşağıya salındırdım.
Ayağa kalkıp odanın kapısına doğru yürüdüm kapıyı açıp dışarıya adımı mı atar atmaz başım dönmeye başladı.
Kapının önünde duran güvenlik görevlisi hemen koluma girdi.
"Armina hanım yataktan çıkmamanız gerek."
"Baran nerede ?"
"Baran bey birazdan gelir efendim."
"Ben buradan çıkmak istiyorum."
"Baran bey olmadan bir yere gidemezsiniz."
"Benim o ukalaya ihtiyacım yok bal gibi de giderim."
"Hayır gidemezsiniz."
"Gidicem sende Baran'a söylersin artık."
"Hanımefendi Baran bey beni işimden atar izin veremem özür dilerim ama gidemezsiniz."
"Ya bak valla çok iyiyim bırak beni gidicem. Baran beye söyle umrumda bile değil zengin şey ne olucak."
"Hanıme..."
Sözünü bitirmesini beklemeden kaçmaya başladım, şaka gibi kocaman hastanede güvenlik görevlisinden kaçıyordum.
Aniden kafamın kocaman bir kas yığınına çarpması ile olduğum yerde durdum.
Kafamı kaldırıp yüzüne bakmaya başladım.
Lanet olsun bu Baran'dı.
"Baran bey izin vermedim ama zorla..."
"Tamam Musa önemli değil."
İçimden kısa bir küfür savurdum. Bu sefer kesin öldürücek beni.
Kolumdan tutup hastaneden çıkardı,
"Ben, seni hastanede ortalığı bir birine kat diye mi bıraktım."
"Ama Baran..."
Arabaya doğru yürüyorduk cümlemi bile bitirmeme izin vermedi.
"Ayrıca benim hakkımda söylediğin şeyi duydum."
Yerin dibine girmek için dua etmenin tam sırasıydı galiba.
"Ben öyle demek istemedim... Aman hem desem ne olur öyle değil misin zaten ?"
"Öyle miyim ?"
"Evet öylesin zengin zübbenin tekisin."
"Bak şimdi seninle bir oyun oynayalım."
"Ne oyunu bu."
"Eve gidene kadar susmayı becerirsen sana bir sürprizim var. Süren başladı."
"Acaba ne sürprizi bu. Odun gibi bir adam nasıl bir sürpriz yapmış olabilir ki."
"Hakkını kaybettin."
"Ne demek yani."
"Süren başladı dedim konuştun."
Gülümsediğini gördüm beyfendinin hoşuna gidiyor galiba beni delirtmek.
"Komik mi hem ben zaten bir sürprizin olmadığını biliyorum susmam için yaptın. Ama yemezler konuşucam işte eve gidene kadar susmak istemiyorum. Eve gidince de susmicam hem sana ne konuşurum konuşmam bu seni ilgilendir..."
Baran'ın beni aniden arabanın kapısına yaslaması ile kurduğum cümleyi bile unutmuştum.
Dudağını dudaklarıma doğru yakınlaştırdı, sonra da boynuma doğru yaklaştırıp tuttuğu nefesini verdi. Boynuma doğru eğildiği için benimde burnum onun boyununa yaklaştı yine o harika koku geldi burnuma.
Tekrar dudaklarıma yaklaşıp,
"Susmazsan ben sustururum."
Dedi.
İçimden bir ses eğer böyle susturucaksa başını ağrıtana kadar konuş diyordu. Aniden sürücü koltuğuna geçip oturdu, aptal gibi arabaya yaslanmaktan başka bir şey yapamıyordum. Beynim komut vermeyi kesmişti ya da ayaklarım yürümeyi bırakmıştı.
Ayaklarımı zorla hareket ettirip kızaran yanaklarım ile yanında ki koltuğa oturdum.
Kafasını bana doğru çevirip kısa bir bakış attı. Yine o dudakları yukarı doğru kıvrıldı.
Öküz ne olucak bir kıza bu kadar çok yaklaşmakta neyin nesiydi. Arabayı çalıştırıp park yerinden çıktı, araba da Nova Norda'nın varım şarkısı çalmaya başlaması ile tebessüm ettim en sevdiğim şarkılardan birisiydi.
Elimi uzatıp şarkının sesini biraz daha açtım. 
Şarkıyı gözlerim kapalı sesli bir şekilde söylemeye başladım.
Bu şarkı yüzümde gülümseme oluşmasına sebep oluyordu hem gülüyor hemde şarkıya eşlik ediyordum.
Baran'ın bana baktığını fark edip şarkının sesini tekrar kıstım.
Baran elini direksiyondan çekip sesini kıstığım şarkıyı tekrar son ses açtı.
"Sesin güzelmiş küçük hırsız."
Gülümseyip önüme döndüm.
Eve doğru yaklaşmıştık. Evin önüne park edilen arabadan inip Eve doğru yürümeye başladım arkamdan da Baran yürüyordu.
Evin kapısını açıp odama doğru hareket ettim. Hastane kokusu sinmiş bu kıyafetlerden bir an önce kurtulup duş almak istiyordum.
Kapıyı açıp içeriye girdim.
Elbise dolabına yaklaşıp içinden. Polar bir pijama takımı aldım. Rengi pembe olan üstünde Miki mouse resimleri olan bu pijama takımı çok hoşuma gitmişti.
Banyoya girip kapıyı ardımdan kilitledim.
Kısa bir düşün ardından havlu ile vücudumu kurutup pijama takımını giydim. Yatağa uzanıp bugün yaşanan o iğrenç olayı düşünüp durdum. O notta yazanlar aklımı kurcalıyordu. Annem ölmüştü anlatıcak kimsem yoktu o notta yazanlar tuhaf şeylerdi ama bir insanı öldürmek bu kadar kolay değildi annem ölmüş olabilirdi ama ben onun için bile yaşayacaktım. Notu aramak için yataktan kalkıp aşağı kata indim. Koltukta oturan Baran telefonu ile uğraşıyordu. Koltuğun yanına gidip yerlere bakmaya başladım. Pencerenin camı düzelmiş yerde de tek bir cam parçası bile yoktu.
"Notu mu arıyorsun ?"
"Şey... Evet."
"O işi ben halledeceğim."
Koltuğa oturup düşünmeye başladım. Kendimi Baran'a karşı çok mahcup hissediyordum.
Ben o kadar güçsüz bir kız değildim annem gibi olmiyacaktım.
O not umrumda bile değildi, ama Baran'ın benim için bunca şeyleri düşünmesine izin veremezdim.
"Baran... Yardım etmek zorunda değilsin sonuçta bu benim meselem ve sen ne bileyim tek başıma halledebilirim ben."
"Armina sen benim yanımda kalıyorsun böyle bişeyi halletmene izin veremem bu evde kaldığın sürece de kapıda koruma olucak."
Bişey diyemedim bende artık yorulmuştum.
"Korumaya gerek yok sanki."
"Sus Armina. Acıktım ben hadi üstünü giy de dışarı çıkalım."
Karnım gerçekten de açtı ne zaman doydu ki. Baran'ın kurduğu cümleyi duyar duymaz hemen oturduğum yerden doğruldum.
"Güzel giyin küçük hırsız erkek gibi geziyorsun mümkünse elbise giy kız olduğunu unutuyorum bazen."
Dedi ve gülümsedi bay ukala çok komik.
"Ben sana kız olduğumu gösterirdim de neyse..."
Baran'ı geride bırakıp üst kata çıktım galiba gerçekten haklıydı.
Odaya girip elbise dolabına doğru yürüdüm, dolabı açıp içinden bütün elbiseleri çıkarıp yatağın üstüne dizdim.
Kızların ortak sorunu ne giyeceklerini seçememeleri galiba, yatağın üstündeki elbiseleri teker teker elime alıp aynanın karşına geçtim elbiseleri üstüme tuttum siyah kısa olan elbiseyi bir kenara koydum hoşuma gitmişti bu elbise en son kalan açık mavi elbiseye de bakıp bütün elbiseleri tekrar dolaba koydum siyah hoşuma gitmişti biraz açıktı belki ama çok da önemli değildi benim için. Üzerimdeki pijama takımını çıkarıp elbiseyi üzerime geçirdim ama arkadaki fermuarı çekemiyorum, zar zor biraz çekebilmiştim ama olmuyor dağınık saçım ile yatağın kenarına oturdum. Baran'ı çağırsam kapatır mıydı acaba ? Yok yok Baran'a asla söyleyemem hadi benim ondan hoşlandığımı düşünürse
İçimden bir ses evet aptal bir fermuarı kapatamadın diye böyle düşüncek diyordu iç sesimin benden daha zeki olması hiç normal değildi.
Bir elim arkamda açıkta kalan yeri kapatmaya çalışıyordum kapıya doğru ilerleyip azıcık araladım,
"Baran... Gelir misin bi dakika?"
"Kızım alt tarafı üstünü giyiceksin ağaç oldum burada."
"Ya Baran gel işte hem daha makyajım var çok bekliyeceksin."
"Armina nikaha gitmiyoruz kuru fasulye gömücez gelinlik giy demedim."
"Ya öküz müsün ? Elbise giy demedin mi ? Allah'ın odunu."
"Şaka şaka geliyorum bekle."
Ayak sesleri duyan Baran gittikçe yaklaşıyordu, kapının önüne gelip bir kez tıklattı.
"Baran senden bişey isticem ama yanlış anlama ben... sadece şeyi kapatamadım. Yani hani oluyor ya arkada."
Baran kahkaha attı kapı kapalı olduğu için o muazzam gülüşünü göremiyordum.
"Yaa Baran fesat düşünme fermuarı kapatamadım."
"Öyle bir anlattın ki bir an korktum. Kapıyı açta halledelim."
"Baran şey... Bakma ama."
"Armina fermuarını kapatıcam tecavüz etmicem korkma."
Kapıyı Aralayıp yüzüne baktım.
"Doğruyu söyle."
Kapıyı ittirip içeriye girdi.
"Arkanı dön de kapatayım."
Yavaşça arkamı döndüm elimle saçlarımı yukarıya doğru çektim.
Sıcak elleri tenime değince tüğlerim diken diken oldu, nefesi enseme çarpıyordu, fermuarı yukarı doğru çekti ama yavaşça hareket ediyordu sanki hep yakınımda durabilmek için yavaşça çekiyordu.
Ellerinin benden uzaklaştığını hissettiğim için hızlıca arkama döndüm, Baran o kadar yakındı ki döner dönmez burnu çarpmıştı yanağıma, dudaklarımız birbirine yalnızca 2 santim uzaklıktaydı. İç sesim uzaklaş diyordu ama sanki daha yakın olmak ister gibi öne doğru gitti ayaklarım. Kolları kollarıma değdi bu kadar yakın olmak tehlikeydi bizim için dudaklarıma inen gözleri, dudaklarına inen gözlerim.
Saatler ilerlemeyi yitirdi sanki, elleri dağınık saçlarıma gitti, bir tutam saçımı eli ile kulağımın arkasına sıkıştırdı.
Bir anda geriye doğru adım atması ile sendeledim, odadan çıkıp aşağıya indi, arada böyle öküz oluyordu iste.

Aynanın karşısına geçip oturdum, aynanın önünde duran makyaj malzemelerini incelemeye başladım, koyu kırmızı bir ruju elime alıp düzgün bir şekilde dudağıma sürdüm, ardından rimeli elime alıp uzun olan kirpiklerimi daha da uzattım, kahverengi tonlarında ki farı da gözüme sürdüm cildimde hiç bir leke falan olmadığı için fondöten sürmiyecektim.
Eyeliner da gözüme güzel bir şekilde çektikten sonra işim bitmişti bir tek saçım kalmıştı. Sıkı bir at kuyruğu yapıp elime de siyah düz bir çanta aldım. Elbisenin altına siyah yüksek topuklu bir ayakkabı giyip oda da işimi bitirdim.
Merdivenlere doğru ilerleyip basamakları tek tek indim.

𝐴. 𝐿. 𝐹. 𝐴 '𝐾𝑜𝑘𝑢𝑛𝑢𝑛 𝑖𝑧𝑖' #Wattys 2019 Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin