9. Bölüm 'Dolunay Gecesi'

245 80 2
                                    

"Koca bir şehrin ışıklarını yakan gülüşün."

Kurduğu cümle biraz da olsa şaşırtmıştı beni, atın tüğlerinden elimi çekip geriye döndüm.
Tam karşımda vericeğim cevabı bekliyordu
Ama ben bir türlü iki kelimeyi bir araya getirip kısa bir cümle bile kuramıyordum, en çok da bundan nefret ediyordum zaten karşısında heyecandan konuşamamaktan.
Bir adım daha yaklaştı,
"Ben..."
"Sen ?"
"Be... Ben..."
Olduğu yerde durdu, gözlerimin içine baktı. Söyleyecek çok şey varken bir türlü konuşamıyordum.
"Şaka yaptım hırsız ciddi olduğumu falan mı sandın."
Burnuma dokunup dudaklarını yukarı doğru kıvırdı yine o gülüşünü sergiledi, geride bıraktığı yıkılmış bir şehirden haberi yoktu.
Atların bulunduğu yerden çıkış kapısına doğru yürüdü.
Aptal ne bekliyordun ki sen ve o asla birlikte olamazsınız...
Ahırdan ayrılıp çıkış kapısına doğru ilerledim, yan tarafta at ile ilgilenen Melike beni görünce koşarak yanıma geldi.
"çifte kumrular sohbet koyuydu galiba."
Ya ne demezsin, çifte kumruymuş.
"Onunla tuvalet sırası bile beklemem ben."
"Neden ? Çocuğun gözlerinin içine bakıyordun."
"Arkadaş mısın düşman mı ?"
"Evde kalmanı istemeyen bir dost diyelim."
"Her neyse, arabaya geçelim hadi sıkıldım."
Taşlı yoldan ilerleyip tekrar kahvaltı salonunun içine girdik baran kasaya yaslanmış, teyzesi ile koyu bir sohbete dalmıştı.
Sürekli bir şeyler anlatan barını dikkatle dinliyordu kadın. Yanlarına yaklaştığımızı fark edince cebinden arabanın anahtarını çıkarıp başı ile çıkış kapısını işaret etti Baran.
Ayten ablaya el sallayıp tebessüm ettim,
"Görüşürüz."
"Görüşürüz yavrum."
Arabaya doğru yürürken koluma giren Melikeye baktım.
"Ee ne konuştunuz."
"Evde konuşalım çok yorgunum."
"Ama Armina..."
"Hem asıl sen anlat hâlâ anlatmadın."
"Neyi ?"
"Baran'ın arkadaşı alıcaktı ya seni."
"Hâlâ orda mısın kızım sen."
"Merak ettim."
"Tamam o zaman eve gidip odaya kendimizi kapatıyoruz kız gecesi yapalım."
"İyi olur bu öküzün yüzünü görmek istemiyorum."
Arabının arka kapısını açıp içeriye geçtim, ardımdan Melike de binip kapıyı kapattı.
Sürücü koltuğuna geçen Baran elindeki anahtarı kontağa takıp arabayı çalıştırdı,
"Eve mi geçelim ?"
Kafamı melikeye çevirip Baran'ın sorduğu soruyu tekrarladım,
"Geçelim kızım dedikodu var."
Baran'ın dikiz aynasından dişleri gözükücek şekilde güldüğünü gördüm.
"Keşke bağırmasaydın."
"Ne bileyim kızım onu konuşucağımızı anladı galiba."
Tekrar kafamı Baran'a doğru çevirdim gülümsemesi kahkahaya dönüşmüştü, bazen neden bu kadar salak bir arkadaşım var diye düşünmeden edemiyordum.
"Arabada üç kişiyiz Melike."
Ağzını açıp bana cevap vericek olan Melike'nin elimle ağzını kapattım daha fazla rezil olmak en son isteyeceğim şeydi çünkü.

Araba evin önünde durduğunda kapıyı açıp bir an önce dışarı attım kendimi.
Melike de arabadan inince Baran arabayı çalıştırıp yan koltuğun camını açtı.
"İşim var ben yokken bir yere gitmeyin."
"Biberon falan da ver mutfağa da gitmeyelim."
"Komik bir kız olduğunu daha önce de söylemiş miydim ?"
Tekrar camı kapatıp hızla frene bastı o kadar hızlı gitti ki geride arabanın yolda bıraktığı toz kaldı.
"Ee ne zaman düğün."
Melikeye dönüp kötü bir bakış attım,
"Ee no zomon doğon."
"Armina dalga geçme."
"Şu bahçenin köşesinde duran küreği görüyorsun değil mi ?"
"Evet."
"Ağzına vururum onu."
"Yaparsın sen."
Hafifçe gülümseyip omuzuna vurdum, yıllardır o kadar iyi tanımıştı ki beni, tamam belki salak falan ama kardeş gibiydi.
Evin kapısını açıp içeriye geçtik, odaya çıkıp pijama takımını giyerek rahat bir nefes aldım telefonu elime alıp saate baktım saat tam on ikiydi bugün çabuk geçmişti.
Aşağı kata inip koltukta oturan Melike'ye baktım.
"Neden değiştirmedin üstünü ?"
"Kızım markete gidelim canım çikolata falan çekti."
"Sen git gel."
"Bu dağın başında yalnız mı gidicem."
"Abartma altarafı şehir merkezine bir saat uzaklıkta."
Oturduğu yerden kalkıp yanıma geldi, kolumu tutup çıkış kapısına doğru hunharca sürüklemeye başladı.
"Tek başıma gidemem yürü çabuk."
"Bekle de ceketimi alayım."
Kolumu hâlâ sertçe tutmaya devam ediyordu, vestiyer de duran uzun siyah ceketi elime aldım.
Dışarı çıkıp evin arka tarafında ki yoldan yürümeye başladık.
"En yakın market nerede ?"
"Bilmem."
"Nasıl yani ?"
"Yürüyelim buluruz bir yer."
Yokuşlu yoldan aşağıya inip yürümeye başladık, yaklaşık on dakikadır yürüyorduk bırak marketi insan bile yoktu etrafta.
Ayaklarımız acısada yürümeye devam ettik geçtiğimiz yollar ağaçlar ve çalılıklarla doluydu.
"Kızım ayaklarım acıdı ıssız ada gibi burası."
"Kaşındın."
"Biraz daha yürüyelim daha fazla gidemem, yoksa da şansımıza küseceğiz artık."
"Sen bilirsin."

𝐴. 𝐿. 𝐹. 𝐴 '𝐾𝑜𝑘𝑢𝑛𝑢𝑛 𝑖𝑧𝑖' #Wattys 2019 Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin