25 yıl önce:
Prens Bovary her zamanki endişesi ve mükemmeliyetçiliğiyle uşaklarını sık boğaz etmeyi bırakmıyordu. Her konuda fazlasıyla rahat olan babası yüzünden krallığı neredeyse tümüyle yönetmeye başlamış sayılırdı. Kral Holdin bütün sorumlulukları oğluna yükleyip sakin bir yaşantıya başlamaya dünden razıydı. Fakat henüz tamamlanması gereken işleri vardı ve bitirmek için şu saçma kongreye de gitmeliydi. Prens Bovary ise babasının sorumsuzluğundan ve Feryus denen zibidiyle tekrar görüşeceğinden dolayı yeterince şikayetçiydi. Ama maalesef ki Prens Bovary'nin endişeleri ilerde arkadaşlarıyla başına gelecek olan olaylarla daha da artacak gibiydi.
--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Farah her zaman mükemmel derecede zeki , çalışkan ve tehlikelerden uzak bir hayata sahip olmuştu. Bu durumdan çoğunlukla rahatsız olmuyordu fakat olsa bile bunu babası Kral Bovary'e söyleyecek cesareti yoktu.Yüce Doğa Ana! Babasına gidip " Artık koyduğun kuralların ve telaşın içinde olmayacağım!" diye bağırmayı ne kadar çok istiyordu. Ama her konuda olduğu gibi bunu da içine atıp dersine odaklanmayı tercih etti.
Golemlerin ve işleyişlerini en ufak ayrıntısına kadar biliyordu. Topraktan kilden,demirden ,bakırdan, elmastan.. ve daha nice malzemeden bir golemi rahatlıkla yapabilir ve canlandırabilirdi. Ama bir goleme sahip olup savaşmaya gelince işte o kadar tehlikeyi göze alamıyordu. Nitekim istese de buna izin verilmezdi. Belisia Klanı Serendipity'nin mühendisleriydi. Golemlerin ham maddelerini işler bir araya getirir ve silahları tasarlarlardı. Onların işi çalışmak,tasarlamak ve inşa etmekti.
Yoğun çalışmaları arasında birde babasına bir kaç gün sonra gideceği savaş için yardım etmeliydi.Aynı zamanda onun için endişeleniyordu. Krallar bir çok savaşa katılmıştı ve sağ çıkmışlardı fakat yine de bu onların ölümsüz olduğunu göstermezdi.
Düşünceler birbiri ardına aklından geçerken Farah kütüphaneden ayrılmak üzere elinde kitaplarıyla yürüyordu ki tam kapıdan çıkarken ani çarpışmayla yere serilmiş bir halde kitapları sağa sola saçılmış buluverdi kendini.
"Ah pardon." dedi boğuk ses.
Farah kafasını kaldırıp bakmamıştı bile yalnızca kitaplarını toplamaya çalışıyordu.
"Gerçekten seni görmedim umarım iyisindir." sesin sahibi hala konuşuyor ve Farah'ın ona bakmasını sağlamaya çalışıyordu adeta ama Farah 'ın hala ne cevap veremeye ne de ona bakmaya niyeti yokuş gibiydi.
"Vay canına Belisiaların zeki ve çalışkan olduğunu bilirdim ama bu kadar not bir insan için yine de fazla değil mi?"
Ses Farah'tan cevap bekliyor gibiydi fakat Farah arkasını dönüp ilerlemeye başlamıştı bile. Arkasından gelen hızlı ayak seslerinden takip edildiğini anlamıştı ve çevik bir manevrayla önüne geçen boğuk sesin sahibiyle birlikte bir çift koyu kahve gözle karşılaştı.
"Merhaba ben Rony ve sende..?"
Farah yanakları al al olmuş gözlerini kocaman açmış yüzünün bir karış uzağındaki yakışıklı kumral çocuğa bakıyordu. Rony ise elini uzatmış karşısındaki kızdan herhangi bir ses ve tepki bekliyordu ama istediğini alabilecek gibi değildi.
"Işık görmüş tavşan gibi bakacak mısın yoksa cevap verecek misin ufaklık?"Rony Farah'ın gözlerinden saniyelik bir kızgınlık geçtiğine yemin edebilirdi ve neredeyse buna kahkaha atacaktı ama kendini tutmayı başardı.
"Şey ben.."
"Babanız sizi çağırıyor prensim." arkalarından gelen askerin sesi onları bölmüştü ve dikkatlerini çekmişti.
"Tamam geliyorum." tekrar önündeki sarışın yeşil gözlü kıza döndü ve
"Memnun oldum Şey . Umarım tekrar karşılaşır ve gerçek adını duyma şansını yakalarım."
Göz kırptı ve muhteşem sol yanağındaki gamzeyi gözler önüne serdi. Daha sonra arkasına dönerek hızlı adımlarla askerin geldiği yöne doğru ilerlemeye başladı.
Farah az önce yaşadığı şeyin şokuyla etrafına bir kaç saniye bakınıp hızlıca dışarı çıktı. Bir ağaca yaslanarak soluklandı ve "O küstah da kimdi şimdi?" diye söylendi.
Daha önce bu kadar utandığını ve heyecanlandığını hatırlamıyordu. Rony'nin yüzü ve çekici gülümsemesi aklından çıkmıyordu ve hala onu düşündüğü için kendini yumruklamak itiyordu.
"Demek Prens..." diye düşündü. "Askerin üniformasına bakılırsa Roman Klanından"
Düşüncelerinden sıyrılmak için kafasını iki yana salladı ve Rony'le olan kaderinden habersiz evinin yolunu tuttu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SERENDIPITY
FantasySerendipity... İmkansızı mümkün kılma şansı. Peki Aria Doğa Ana'nın armağanı golemlerle bunu başarabilecek miydi? Kehanete hazır mıydı? Peki ya aşk... Bunca zorluğun arasında ona yer var mıydı?