1 Eylül sabahı olmuştu. Yataktan kalktım ve bir duş aldım. Siyah bir elbise ve kırmızı bir deri ceket gitmiştim. Saçlarımı salık bıraktım ve sade bir makyaj yaptım. Ardından kahvaltı için aşağı indim.Masada babam yine ortaya oturmuştu ben onun sağına oturacaktım, Pietro yine solunda ve Lorna 'da Pietro 'nun yanındaydı. Masaya oturmadan önce babama başımla selam verdim o da bana karşılık verdi. Yerime oturdum ve tabağıma bir kaç bir şey aldım. Sessizce tabağımdakileri yerken kapının çalınma sesi duyuldu. Babam
"Gel!"
Diye komut vermişti herkes o yöne bakıyordu. Kapı benim arkamda kalıyordu ve açıkçası bakma gereği de hissetmemiştim. Gelen kişi ses verdi
"Lordum. Izniniz olursa Wanda 'yı trene kadar biz götürmek isteriz. "
Bu ses Abraxas Malfoy 'undu. Oğlu Lucius benden bir yaş büyük olmasına rağmen onunla yakındık. Pietro gibiydik. Babam bana baktı ve
"Pekala. Gidebilirsiniz. Merope her hafta mektup yolla rapor ver baykuşlar denetim halinde bu yüzden Orion Black 'e gönder ve o şifrelemeyi kullan. Ayrıca o ihtiyar Dumbledor' a dikkat et."
"Peki baba."
Dedim ve kapıya yöneldim o sırada birisi beni kolumdan çekti ve çeken kişi babamdı ve bana sarılıyordu.
"Dikkatli ol Merope... Senin benim kızım olduğun öğrenilirse sana işkence edebilirler... Dikkatli olacağına ve başına iş açmıyacağına söz ver..."
"Söz veriyorum baba..."
Daha sonra sarılmayı bıraktık ve
"Güzel Slytherin 'e seçileceğine eminim. Ve asla o aptal Gryffindor' lara güvenme kızım... Asla..."
"Asla güvenmeyeceğim baba..."
Yalan söylemiştim ama o zamanlar yalan olduğunu bilmiyordum...
.....
Lucius 'un annesi Freya Malfoy beni kendi kızı gibi gördüğünü söylerdi ve de anneme hiç benzemediğimi tamamen babamın kopyası olduğumdan da bahsederdi. Annem ile Hogwarts 'tan beri arkadaşlarmış ve onu çok severmiş... Anneme hiç benzemediğimi düşünsede kalbimin ona benzediğini söylerdi... Anneminki gibi temizmiş. Haklıydı bir muggle doğumlu ile ancak eğer o benim damarıma basarsa uğraşırdım Bell bunu çok saçma buluyordu.
Trene binmiştik ve Bell 'lerin olduğu konpartmanı arıyorduk bulduğumuzda sadece bir kişilik yer vardı ne diyebilirdim ki biz kalabalık bir gruptuk. Ben sorun olmadığını söyleyerek boş bir konpartman arıyordum. Sadece dört gencin olduğu bir kompartman da yer vardı. Ve hepsi de Gryffindor' du...
' Başka yer yok Riddle. İster Gryffindor ister Huflepuff oturmak zorundasın.'İç sesim haklıydı oturmam gerekiyordu. Kapıyı çalarak girdim.
" Pardon. Diğer konpartmanlar doluda burada oturabilir miyim ??"
Dedim. Tanrım ne kadar da kibardım! Lanet olsun. Kıvırcık saçlı olan ve gözlüklü konuşurken yüzü yaralı olan onlara göz devirip ;
"Elbette. Ben Remus Lupin ve bu Peter Pettigrew."
Dedi yanındaki ufak tefek çocuğu göstererek bende ;
"Bende Irdeld, Wanda Irdeld."
Dedim. Kıvırcık ve gözlüklü kendilerini tanıtmayınca ben atladım.
"Sizde dur hmmmm. Gözlüklü ve kıvırcık değil mi ?? Tanıştığımıza memnun oldum gözlüklü. Tanıştığımıza memnun oldum kıvırcık. "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlığın İçindeki Beyazlar...
Teen FictionHayatı günahlarla çevriliydi. Yedi yaşından beri... O babasının sayesinde en güçlü ve korkusuz cadı olmuştu... O üvey kız kardeşinin ve diğer kişilerin hep imrenerek baktığı bir kız olmuştu zekası ile, yeteneği ile, karanlık lordun gözdeliği ile...