.Irdeld Soyu, Günlük.

431 32 24
                                    


    Hepsiyle tanışmıştım ve şu an da Hayley beni geniş koridorlardan geçiyorduk. Bir kapıyı açtı, duvarlarda cilt cilt kitapların bulunduğu büyük bir kütüphaneye getirmişti beni. Ben kitapları büyüleyici bulmuştum. Benim yüzümdeki gülümsemeyi gören Hayley 'd'de gülümsedi ve elime bir kitap verdi.

   "Aile soyağacımız. Soyadları yazmayanlar Irdeld soyundan. (Medyada) Ailemizdeki hemen hemen herkesin adı yunan miteolojisinden geliyor. Benim annem de dahil. Seninle ben Eliza hem anne tarafından hemde baba tarafından akraba oluyoruz değil mi ??"

   "Sanırım öyle. Pekii seninde kaos büyün var mı ??"

Elini havaya kaldırdı ve hareket ettirdi. Onunki beyazdı. Kitabın sayfasını çevirdim ve değerli taşlar ve büyü hakkında bir kısım gördüm.

   "Irdeld soyunda bu güç kalıtsaldır. Morgana 'dan geliyor. Irdeld kanını taşıyan kadınlarda görülür. Her kadın değerli bir taşı temsil eder. Ben elmasım, sen yakutsun, annem zümrüt ve annende safir. Soyumuzdaki erkeklerde bu güç görülmüyor. Bu yüzden biz özeliz, güçlerin bu yüzden Eliza..."

   "Anlıyorum... Seninle ben yaşıtsak neden Hogwarts' a gelmiyorsun ki ??"

   "Ah annemlerle ilgili bir şey. Tam olarak konuyu bilmiyorum ama geçmiş aile fertlerinden Poine Malfoy 'un güçleri keşfedilmiş ve onun üzerinde işkenceler uygulanmış... Belki de o yüzden istemiyorlardır."

Benim üzerimde de tonlarca işkence uygulanmıştı ama hala buradaydım. Annem de Hogwarts' a gitmişti acaba evden mi kaçmıştı? Vee bu cümleyi söylediğim gibi aklıma Sirius gelmişti. Düşüncelerimden sıyrılıp Hayley' e döndüm.

   "Sen Hogwarts' a gelmek istiyor musun ??"

   "Evet... Ama-"

   "Bu kadarı yeterli. Bence ikimiz birlikte onları ikna edebiliriz. "

Yüzünde umutlu bir gülümseme belirmişti, bende gülümsememiştim.
   Biraz daha ailem hakkında bilgi topladıktan sonra bahçeye çıkmıştık. Kar yağışı durmuştu ve kar da tutmamıştı.

   "Yani Irdeld 'ler karanlık düşünceleri olmayan ama safkan takıntısı olan bir aile öyle mi ??"

   "Aynen öyle. Denilene göre annen, Adriana babana aşık olduğunda malikanede kıyamet kopmuş. Hem melez olduğu için hemde karanlık tarafta olduğu için. Ama teyzem bunları umursamamış ve bir gün evden kaçmış... Ne büyülü bir aşk..."

Yüzümden acı bir gülümseme geçmişti...

   "Özür dilerim be-"

   "Sorun yok, gerçekten. İçeri geçelim mi ??"

   "Olur, zaten akşam yemeği de yaklaşıyor. Eğer onları ikna edebilirsek noel tatili bittiğinde seninle Hogwarts' a geliyorum yanu öyle mi ?! Peki sence ben hangi binaya gidebilirim ? Çok iyi bilmiyorum da."

   "Bence sen kesin Slytherin' e gidersin yani benim binama. Zaten Slytherin soyundansın aynı benim gibi."

   "Çok heyecanlı!"

Uzun yemek masasına oturmuştuk. Hayley ve ben yanyana oturmuştuk, onu gerçekten de sevmiştim. Yaşıtım bir kuzenim vardı daha ne olsun ?? Akşam yemeği boyunca kimse konuşmamıştı.

   Hayley bana bir oda gösterdi odanın kapısı kilitliydi, elinde şekilli nir anahtar vardı, kapıyı açtı ve ben içeri girdim.

   Içerisi lacivertti, çift kişilik bir yatak ve büyük bir dolap vardı. Dolabın içi de neredeyse hep lacivert elbiselerle doluydu. Dolabın içinde, kuytu köşeye saklanmış bir kutu vardı, koyu yeşildi. Kutuyu açtığımda bir Slytherin atkısı, bir defter ve bir fotoğraf ile karşılaştım... Ilk Slytherin atkısına baktım birkaç yıllıktı belliydi. Ama benim bildiğim bu ailede nadiren Hogwarts' a gidenler olmuştu. Atkıdan buram buram nane kokusu yayılıyordu. Elime defteri alıp sayfaları karıştırdım, en son sayfada düzgün bir el yazısı ile "Bu Defter Adriana Irdeld' e Aittir..." yazıyordu, bu oda ann-annemindi... Yatağa oturup defteri okumaya başladım ;

  -1 Eylül 1941-

   -Bu gün Hogwarts denilen okula başladım... Aslında şu an on beş yaşındaydım yani gecikmiştim ancak ailemi anca ikna etmiştim, akrabamızın başına gelen şeylerin benim de başıma geleceğini düşünüyorlar... Binam Rawenclav' du. Zekiymişim bir o kadar da masummuşum, seçmen şapka dedi. Slytherin 'den hocaların ve kızların gözdesi olan çocuk bana bakıyor, öğrendiğim kadarıyla ismi Tom Riddle 'mış. Bana baktığını gören kızlar da bakmaya başladı, sanırım tehlikeli bir yere basmıştım...-

   -16 Eylül 1941-

  -Tom ile derslerde kapışır olmuştuk. Açıkçası onunla yarışmak eğlenceli bir hal almıştı. Güçlerimden Oliver West 'e bahsettim, o da Rawenclav' lu ve benim iyi arkadaşlarımdan birisi. Beni sıkça Tom 'un büyüsüne girmemem için uyarıyor. Bana  -Tom yüzünden-  bulaşan her kıza büyü atmak eğlenceli olmuştu...-

   -4 Ekim 1941-

  -Merhaba günlüüük, bu gün gerçekten de iyi şeyler olucak gibi bir his var içimde. Şu an yatakhanede yatağımda oturuyorum, yakın bir arkadaşım olan Alex Montague ailesinde bir farklılık yapıp Slytherin yerine Rawenclav 'a seçilmiş. Bana durmadan Tom 'dan hoşlandığımı söylüyor. Ikimizi hep bakışırken yakalamış. Bunu nereden çıkardın diye sorduğumda da, her kız Tom Riddle 'dan hoşlanır diyor. Haklı olabilir miydi acaba ??
    ...
Sevgili günlük Profesör Slughorn bizi dağıttı ve bil bakalım kim çıktı bana ?? Tom Riddle. Şu an herkes partneri ile bir uyum içinde biz ise iksiri bulamaç etmezsek iyidir. Tom ne yazdığıma çaktırmadan bakmaya çalışıyor sanırım burada kesmem gerekiyor sonra geri dönerim günlük...

   Ikimizde başarılı bir iksir yapmıştık, beklediğimin aksina ve Profesör bizi tebrik etmişti. Şu an gölün oradayım, ağaca yaslandım.-

Sayfaları biraz atladım.

  -31 Aralık 1941-

   -Merhaba günlük. Tom ile aramız iyi gibi. Bu gün onun doğum günü. Saat gece yarısına daha gelmedi. Doğum gününde pasta falan yapmayacaktım çünkü Tom doğum gününden nefret edermiş. Büyük olasılıkla astronomi kulesine çıkacaktı, sadece onun yanında olmak istiyordum, yalnız olmadığını hissettirmek istiyordum. Annem ve babam bana kızgınlar, Tom 'dan haberleri olmuş. Melez olduğu için pek iyi gözle bakmıyorlar ama beni de kırmazlar diye düşünüyorum... Gece yarısına dakikalar kalmıştı şimdi hazırlanıp yatakhaneden çıkacağım...-

   -26 Şubat 1942-

   -Koridorda dolanırken Tom 'un gizlice bir fotoğrafını çektim. Sanırım onu Tom 'un atkısının bulunduğu kutuma koyacaktım. Çektikten hemen sonra bana dönmesi sanırım pek iyiye bir işaret değildi beni yanına çağırdığını anlatan bir işaret yaptı. Galiba görmüştü, yazmayı bırakıp onun yanına gitmeliyim...-

   Okumayı bırakmıştım... Kutunun içindeki çerçeveyi elime aldım ve babama baktım... Devam edemicektim artık. Şu an kaldıramazdım. Günlüğü yatağın üzerine bıraktım ve dolaba gittim. Üzerimdeki kazağı çıkardım ve boy aynasında kendime baktım, morluklar daha kötü görünüyordu sanki, bileklerimdeki kelepçe izleri hala duruyordu, boynumdaki izlerde öyle... Bir süre kendime baktım... Bunu bana yapan insanlar bunun bedelini ödeyeceklerdi, sadece biraz sabırlı olmam gerekiyordu... Üzerime dolaptan siyah bir eşofman altı ve kısa kollu siyah bir tişört çıkarmıştım. Kış mevsiminde olsak bile kendimi bildim bileli gece yatarken uzun kollu giyemiyordum, batıyordu bana uyurken. Yaralarımı kapatması için üzerime bir hırka gitmiştim. Defteri alıp okumaya devam ettim...

 

 Karanlığın İçindeki Beyazlar... Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin