Alıntı

25.4K 946 103
                                    


29. Bölüm: Alıntı

ÖMER'DEN

Olay günü...

Sigaranın odaya yayıldığı duman astım hastasını öksürüğe boğan cinstendi. Içime çektiğim pis dumanı havaya bahşederken kapalı olan gözlerim gül yüzlümden başka bir şey ne görüyordu ne de hayal edebiliyordum. O koyu kumral, uzun saçlarını görememiştim saatlerdir, dokunamamıştım buğday tenine. Çekememiştim leylak kokusunu içime.

Varlığına yeni yeni alışmaya başlarken yokluğuna gönlüm el vermiyordu veda etmeye. Dakikalar saatlere bölünmüştü ama yoktu gül yüzlüm.
Bakmadığım mekan, bakmadığım şehir kalmamıştı. Neredeyse yurt dışına bile arama başlatacaktım artık.


Yüzünü görmediğim her saniyem zehir zemberenk oluyordu ilmek ilmek vücudumun her yerine.

Neredeydi gözümün nuru zümrütüm, neredeydi evimin gülü hatunum, neredeydi kara sevdamı öldüren kadınım?

Kokusuna bu kadar alışmışken yokluğu çok koyuyordu paramparça olmuş yüreğime. Açmıydı, rahatmıydı diye düşünmekten iflahı sökülmüştü yanan kalbimin.

Ellerimi masamın üzerinde ki bütün evraklara götürerek hepsini firlattım yere. O Rauf'u elime geçirdiğimde yapacaklarımdam ben bile korkuyordum.

Yerde bin parçaya bölünen kağıtlar, çerçeveler, biblolar kırılmışlık sesi yayıyordu etrafa. Hiç bir şey şuan için sinirimi hafifletmiyordu. Ne Zeliş'i verebilirdim nede yârimi? Öyle bir çukura düşmüştüm ki çırpınmam dahada zarar veriyordu.

Kapı iki kez çalınıp içeriye Kerim, girince baktım gözümün ucuyla. Ne zaman bu Rauf olayı peydah olsa Kerim'e bir şeyler oluyordu.

" Abi." Dedi, sesi titreyerek. Bakışları yerdeydi sanki bir suç işlemiş gibi.

Cevap vermeye tenezzül etmezken biran önce konuşmasını bekledim sabırsızca. Her haberi Yüsramla bağdaştırıp ondan güzel bir şey duyacakmışım gibi can kulağıyla dinliyordum.

" Zeliş'i verecekmisin? " dedi, kanlanmış gözleriyle yüzüme bakarak. Sanki onun sevdiği kaçırılmışta öyle bithap olmuş gibi bir hâli vardı.

Yüreğimi andıran kırık camların üzerine basıp yerime giderken Kerim'in ellerinin titrediğini gördüm. Onun bu hâli beni iyice zıvanadan çıkartıyordu. Bir şey mi olmuştu gül yüzüme de böyle hallere giriyordu vücudu?


Sormaya korkan dilim suskunluğa teslim etmişti kendini. Ne bir kelam edecek takatim vardı ne de iki adım yürüyebilecek gücüm. Olay Yüsra olunca bütün ezberimi unutuyordum. Ona bir şey olursa sıkardım kafama.
Onunla ölmek varken neyleyim bu kahbe hayatta tek başıma yaşamayı?

" Zeliş'i verme, abi." Dedi, kekeleyen sesiyle. Neden sürekli Zeliş'ten bahsettiğini anlamıyordu yoğun beynim. Zaten vermeyecektim Zeliş'i. Benim derdim ikisinede bir şey olmadan evlerine getirebilmekti.

" Hayırdır, Kerim? " dedim bu halini sorarak.


Ellerini önünde bağlamış başı yerde bekliyordu öylece. Yutkunma sesini buradan dahi duyabiliyorken boynundan akan damla damla terleride kaçırmadı gözlerim.


" Verme abi Zeliş'i."

" Beni nefessiz bırakma! Öldüreceksen, bir tek Zeliş'i Rauf'a vererek değil onun için atan bu canımıda al.
Ister öldür, ister sürgün et ama verme abi yüreğimi taşıyan sevdigimi. Beni nefessiz bırakma! Karşılık bulduğum sevdamın hârına su döküp öldürme bizi. Yakma alev almış kalbimi biraz daha. Ne dersen haklısın. Arkamdan çevirdiniz diyeceksin ama yanan yüreğim Zeliş'in güzel yüreğiyle bir olunca görmedi gözüm hiç bir şeyi. " ...

YAPMA!/KARAGÜL #TamamlandıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin