6. ~ KARAGÜL ~

41.1K 1.4K 96
                                    


...........................

YÜSRA'DAN

Yorgun bedenimi koltuğa bırakıp başımı geriye vererek gözlerimi kapattım. Sadece bir gece sekiz saat kalmıştım bu evde. Yirmi yıldır kaldığım evde bir gece bile dayanamamıştım kalmaya.

Beni o kadar dışlamışlardı ki odamı kendilerine giyinme odası yaparken eşyalarımıda satarak para kazanmışlardı. Onlar için çok önemsiz bir varlık gibiydim, görüntüm bile rahatsız ediyordu sanki. Kendimi sığıntı gibi hissediyordum.

Rukiye teyzenin yanından dönünce annem sabaha kadar ağlamıştı Ömer için. Ağabeyimse hastaneye gitmişti, beni azarladıktan sonra.

Demediklerini bırakmamışlardı bana ne kadar da umursamamaya çalışsam olmuyordu. Kimsesizdim. Başıma bir şey geldiğinde sığınacak kimsem yoktu. Uyumam için bir yastık bile vermemişti ÖZ ANNEM sabaha kadar beton zeminde oturmuştum soğuğu ciğerlerime çeke çeke.

Üzerimde gelinlik olduğu için kıyafetlerimi değiştirmek istedim ama bütün kıyafetlerimi satmışlardı. Arkamda hiç bir iz bırakmayacak şekilde silmişlerdi beni. Mecburen Aslı yengemin kıyafetlerini giymek istemiştim ama sadece istemekle yetindim.
Annem izin vermemişti Aslı yengemin kıyafetlerini giymeme. onlar yeniymiş ben giyer eskiltirmişim. Bir anne böyle yaparmıydı kızına? Anneler evlatlarına en güzel kıyafetler alırlardı ama benim annem için bu bir tek Fatih ağabeyimde geçerliydi. Hep ayrımcılık yapardı. Fatih ağabeyim onun için farklıydı beni dışlar onu savunurdu. Okul toplantılarıma bile o gelmez Rukiye teyze gelirdi. Bu yüzden çok severdim rukiye teyzemi. Annemin yapmadıklarını o yapardı hep.

Sabah olunca ağabeyim hastaneden dönmüştü. Başarılı geçmiş Ömer'in ameliyatı. Annem bu haberi duyunca mutluluktan havaya uçmuştu. Sanki evladı ben değildim de Ömer'di.

Kahvaltı yaparken lokmalarımı saymış, bir ton laf etmişti. Sofraya oturmamla kalkmam aynı dakika içinde gerçekleşti resmen.

Aç olan karnım guruldarken daha fazla dayanamayıp uzandım koltuğa. Üzerimde eski bir pantolan, üstünde de kışlık bir kazak vardı. O kadar çok eskiydilerki çöpe atsan kimse almazdı. Pantolun yırtıkları moda olduğu için değildi eski olduğu içindi. Giyindiğim kazağında ondan kalır yanı yoktu. Bu sıcak havada cehennem azabı çekiyordum kalın olan kazakla.

Terden vücuduma yapışan saçlarım duş almam gerektiğini söylesede yapamadım. Biliyordum ki annem onada bir kulp takacak, ağzımdan dökecekti.

Elimde ki toz bezi aniden çekilince kapalı olan gözlerimi açıp karşımdaki anneme baktım. " Oo Yüsra hanım(!) Çay, kahve ne istersiniz? " alayla yüzüme iğrenerek bakıp kolumu sertce çekerek kaldırdı rahatsız koltuktan.

" Bir ton iş var. Hanımefendi keyf çatıyor. " gözlerimi devirip yayları bozulmuş olan onbeş yıllık rahatsız koltuğa tekrar oturdum. Iki günde alışmıştım konağın rahatlığına.

" Kime diyorum ben? Kalk öldürtme bana kendini. Al şu bezi camları sil!"

Bir anne nasıl bu kadar vicdansız olabiliyordu? Sanki ben onun kızı değildim. Insanlar dışarıda ki köpeklere bile saygı duyarken benim gördüğüm saygı da neydi ? Değil saygı görmek insan yerine bile koyulmayan bir varlıktan ibarettim onlar için.

" Sen nasıl bir annesin ya? Insan kendi öz kızına nasıl bunları yapar?"

Sabahtan berri içimde ukte kalan şeyi söylediğimde içimde oluşan rahatlama hissi paha biçilemezdi.
Bir elini beline koyarken diğer eliylede işaret parmağını salladı bana.

Tam ağzını açıyordu ki çalan kapı ziliyle susarak elini belinden indirdi.
"Kalk, bak şu kapıya."

Yerimden yavaşca kalkıp rutubetli evin içinde iki adım atınca kapının önüne gelmiştim. Konak gibi üç katlı bir ev değildi iki adımda ulaşabiliyordum her yere.

YAPMA!/KARAGÜL #TamamlandıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin