Kendini karanlığın içinde buluyorsun. Nerede olduğun ve buraya nasıl geldiğin hakkında hiçbir fikrin yok, yani hatırlamıyorsun. Aslında bu pek de umurunda değil. Asıl amacın buradan çıkmak.
İçinde bir şeylere tutunma isteği oluşmaya başlıyor. Karanlıkta kendini yönlendirmeni sağlayabilecek hiçbir duvar olmamasından kaynaklanan baş dönmesinin verdiği mide bulantısı gerçekten dayanılmaz olmaya başlıyor. Ellerin soğuk ve ıslak bir duvara değiyor, yukarı doğru kaydırdıkça kavisli olduğunu anlıyorsun. İstemsizce rahat bir nefes veriyorsun, sonunda yön hissiyatını, rehberini bulduğun için.
“Ne tarafa acaba?”
“Bir seçeneğin daha var; ilerle, ya da geri git.”
İlerliyorsun.
Bu ses hayatın boyunca seninleydi, ama sen genelde ona aldırış etmiyordun. Ama şimdi, daha önemli bir şeyin olmadığı için daha rahatsız edici, sinir bozucu bir hal aldı.
İki elin bu duvarda yürüdükçe, uzaktan damlama gibi gelen su sesi, şimdi hiddetli bir şelale gibi geliyor. Neredeyse devam etmek zorundaymış gibi hissediyorsun. Diğer yönden yaklaşan insansı şeytanlar olmasından korkuyorsun. Ayağının altına akan su çok ses çıkarmasına rağmen ne ayağına ne de topuklarına çarptığını hissediyorsun. Bir sebepten dolayı, ayağın suya uyuşmuş gibi.
“Yaşam bir gölge gibidir. Zavallı bir oyuncu, vakti dolana kadar sahnesini oynar, sonra unutulur gider. Bu bir aptal tarafından anlatılan bir hikayedir, ses ve öfkeyle dolu, anlamsız.”
“Kapa çeneni. Gölgeler ışık yokken görünmez bile.”
Birkaç saat olmuş olmalı. Belki de günler? Zaman kavramını tamamiyle kaybetmiş durumdasın. Aynı tünelde sınırlı hislerle yürümeye devam ediyorsun, ebediyen de edecekmiş gibi. Etrafta amaçsızca yürüyen biri gibisin. Tek amacın çıkışı bulmak, bu kısıtlı,çürüyen ve terk edilmiş tüneli terk etmek.
Aniden, kıvrımdan dönünce, umudun parlaklığını, tünelin sonundaki ışığı görüyorsun.
“Bunu gerçekten yapmak istiyor musun?”
“Bunca yolu yürüdüm, başka ne isteyeyim ki?”
“Soğukkanlı davranıyorsun.”
“Bunun kime zararı var?”
“Gerçekten o boşluğa adım atacak mısın?”
“Buradan çok parlak görünüyor.”
“Gerçekten umursamıyorsun,değil mi? Onlar ne olacak?”
“Kim? Arkamdaki şeyler mi?”
“Bilmiyormuş gibi davranma! Onların kim olduğunu ve ne kadar acı çekeceklerini herkesten iyi biliyorsun.”
“Bunun benim ışığım olduğunu biliyorum.”
“Gölgeler ışık yokken görünmez bile.”
Böylece son adımını, apartman binasının en üst katından boşluğa doğru atıyorsun.