4 -Suriye-

6.7K 279 21
                                    

Arapça cümleleri çeviriden çevirdim,Arapça bilenler yanlış olduğunu fark ederse kusura bakmasınlar. İyi okumalar❤️🇹🇷

"Ünlü avukat Tarık Çınar gözaltında haberlerini ne zaman açıklayacaksın?" Babamın gür sesi kulaklarımı inletirken parmaklarımla gözlerimi ovuşturdum. Ne zaman açıklayacaktım bende bilmiyorum babacım,tek bildiğim şu an onu öldürmek isteyeceksin;tıpkı benim gibi.

"Baba,inan bana yanınıza gelince konuşmamız daha sağlıklı olacak. Şimdi bir müvekkilim için Ankara'ya gidiyorum biraz geç dönerim." Diye bir yalan söyledim ve arkama yaslandım.

"Vera buraya geldiğinde hiç de sakin olmayacağımı bilerek gel anlaştık mı?" Oflayıp yanaklarımı şişirdim. Asla sakin olmazsın baba bunu gayet net biliyorum merak etme.

"Görüşürüz baba." Telefonu kapatıp ceketimin cebine attım.

Tarık artık haberlere düşmüştü. Az önce radyonun sabah haberlerinden duymuştuk bizde. Düşmemesi imkansızdı zaten. Yaptığı kocaman bir hainlik ayrıca o herkesin sevip saydığı popüler bir avukattı. Kesinlikle uzun süre gündemden düşmeyecek buna eminim. Hatta bence hiç düşmesin,insanlar her gün o aptalın hainliğini görüp tekrar tekrar küfretsinler ona. Her gün beddua yesin o şehit analarından. Her gün kinle hatırlasın onu şehit yakınları. Ona verilecek en büyük ceza bir tek bu olur. Tek gözlü bir hücreye kapatılması değil..

Yolculuğumuzun bitmesine az kalmıştı. Hatta bitmişti bile,şu an Suriye sınırlarındaydık. Tır'ın ulaşacağı yeri merakla bekliyorduk sadece..Bedenim kadar ruhum da yorgundu ama ses etmeyecektim. Turan zaten bana sinirli,iyice ortam gerilsin istemiyorum. Zaten hazır buraya kadar gelmişken çenemi kapalı tutmamam sorun olurdu.

"Tajnb! Tajanub ealaa alfawr!" Kaşlarım çatılırken koşuşturan genci izlemeyi kesip hızlıca Turan'a döndüm. Çocuk kaçmamız gerektiğini bağırıyordu,arapça biliyordum.

"Kaçın diye bağırdı,neden hareket etmiyoruz?" Burada tırı takip etmemiz anlaşılır diye bir kenara arabayı çekmiştik ve sinyalin sabitlenmesini bekliyorduk. Ama şu çocuk içime kuşku düşürmüştü,neden kaçacağız?

"Arapça biliyorsun demek?" Konumuz bu değil.

"Turan konu şu an bu değil. Uzaklaşalım,korkuyorum." Dediğim an kulaklarımı sağır edecek kadar yüksek sesli bir patlama olmuştu.

Koşan çocuğun vücut parçaları havadan yere düşerken ellerimi ağzıma götürüp şok olmuş bir şekilde az bir mesafeyle yırttığımız patlamanın enkazına bakındım. Az önce..Daha az önce önümden geçmişti,şimdi ise ceset parçaları önümde havalanmıştı. Allahım bu ne ? Burası korkunç,burası cehennem,burası tamamen bir cehennem...Elim kalbime giderken sol elimin tersiyle yanağıma süzülen yaşı sildim. Dayanamıyorum,daha fazla yanan kol parçalarına bakmaya dayanamıyorum.

"Turan.." Titreyen çenemle ona döndüğümde çenesini sıkmış öylece karşısına bakıyordu.

"Sana gelme dedim ! Sana buranın İstanbul olmadığını üstüne basa basa söyledim!" Direksiyona sertçe vurduğunda yerimden sıçramıştım. "O havalanan kol senin kolun olabilirdi anlıyor musun? O koşan çocuğun yerinde sen olabilirdin! Ne sikime kendi başına iş alıyorsun ki?" Hayatımda ilk kez birisi bana bu kadar yüksek sesle bağırıyordu. Babam bile bağırırken sesini bu kadar yükseltmiyordu. Ama o haklıydı,ben kaşınmıştım ve ne kadar kızarsa kızsın ses etmeyecektim.

"Al şunu. Üzerine geçir bu çarşafı,yoksa seni burada ben bile koruyamam avukat." Poşeti kucağıma fırlattığında içindeki siyah çarşafı çıkarttım. Neden bunu giyinmek zorundayım? Suratına baktığımda göz devirmişti. "Buralı gibi davranmalıyız,dikkat çekmemek için." Yutkunup başımı salladım ve ceketimi çıkartıp çarşafı üzerime geçirmeye başladım.

TURAN-I VERAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin