29- Kıskançlık-

1.6K 85 14
                                    

Uzun zamandır uyandığımda ruhumda hissetmek istediğim o kıpırtıya ne kadar hasret kaldığımı bu sabah uyandığım zaman kavramıştım. Meğersem ruhumun ihtiyacı olan tek şey bu hismiş. Tıpkı günlerce susuz kalmış da sonunda içebilecek bir su bulmuş gibi.. Bu hisse geri kavuştuğum için şükür namazı kılmak istiyorum. Çünkü Turan'ın hayatımda olmadığı o günler gün değildi benim için. Sadece boşluktan ibaretti. Hiçbir hissin olmadığı sadece üzüntü ve umutsuzlukla dolu karamsarlıktı işte. Ama şimdi yanında uyanmıştım. Belki de en çok uyandığımda gördüğüm o uyuyan yüz'e hasret kalmıştım da bu yüzden bu his bu kadar yoğun yerleşmişti içime.

Gülümseme eşliğinde derin bir nefes aldım ve parmaklarımı Turan'ın yüzüne uzatıp alnını kapatan saçlarını yavaşça geriye doğru ittirdim. Yumuş yumuş saçları vardı,tıpkı yeni doğmuş bebek saçı gibi. Gerçi onun yanakları da yumuş yumuş. Benim gözümde Turan kocaman bir yumuştu kısaca. Sürekli suratını mıncırıp saçlarını sevmek istiyordum çünkü. Ahh ama tabiiki o onu bir bebek gibi sevmeme deli oluyor! Neymiş koskoca Türk askerini minnoş diye nasıl severmişim.. Banane canım! Bana önce minnoş sonra asker. Dışarıya her türlü askerliğini yapsın ama bana sökmez.

Kapının zilini duyunca kaşlarımı çatıp elimi çektim. Turan'da henüz bir tık olmayınca da ben üzerimdeki ince yorganı itekleyip yataktan çıktım ve hızlı adımlarla kapıya doğru ilerledim. Kapı deliğinden kimin geldiğine baktığımda dudaklarım hızla aralanmıştı.

LEYLA! Şirret kız ! Ay çıldıracağım sabahın köründe buraya gelmiş. Sinirle saçlarımı geri savurdum ve kapıyı açıp göz devirerek suratına bakmaya başladım. O da öfkeyle beni süzmüş hatta baya bir süre üzerimdeki geceliğe takılı kalmıştı.

''Karga bile kahvaltısını yapmamışken seni buraya hangi rüzgar attı ?'' Dedim kollarımı göğsümde bağlayarak.

''Turan'a ulaşamadım uzun bir zaman.. Gelmeyecektim ama içim hiç rahat etmedi bu yüzden de geldim. Bugün kemoterapim var ve o beni genellikle kemoterapimde yalnız bırakmaz. Rica edeceğim,ona ihtiyacım var.'' Yutkunup bir süre dolan gözlerine baktım.  Of. Ben mi abartıyordum yoksa kıskanmam doğal mıydı bilmiyorum. Ama geçmiş karşıma sevgilime ihtiyacı olduğunu söylüyor ! Nasıl kıskanmayayım ? Delireceğim..Cidden delireceğim. Her neyse,üzgünüm Leyla ama yeni barıştığım sevgilimi seninle gönderemem.

''Bugün gelebileceğini zannetmiyorum çünkü askeriyede yoğun olacağını söylemişti. Şu an uyuyor,uyanınca ben söylerim o seni arar.'' Bu sefer o göz devirmişti. O gözlerini sökerim senin kızım.

''Ben bizzat kendim görüşmek istiyorum.'' Beni itekleyip içeri girdiğinde kapıyı kapatıp arkasından bağırdım.

''Hey ! Ne yaptığını sanıyorsun sen ? Dingonun ahırına mı giriyorsun ? Burası benim sevgilimin evi,her canın istediğinde pat pat pat diye içeriye dalamazsın!'' Kolundan çekip onu durdurmuştum. Çünkü utanmadan bir de yatak odamıza gidiyordu.

''Kusura bakma tatlım ama senin sevgilin bana bu hakkı verdi.Bu ev'e özgürce girip çıkma hakkım var o yüzden ağzını açıp tek bir kelime dahi etmeye hakkın yok senin.'' Cırlak sesiyle konuşunca sinirden tırnaklarımı avuç içime geçirmiştim.

''Lan ne oluyor sabah sabah ya ? Siz manyak mısınız?'' Turan'ın sesiyle ikimizde yatak odasının kapısına yönelmiştik. Turan! Üstü çıplak! Ay ben bir kez daha çıldıracağım.. Hemen önüne koşup kollarımla vücudunu kapamaya çalıştım ama ondan kısa olmanın zararı olsa gerek pek başarılı olamamıştım. ''Balım ne yapıyorsun şu an sen?'' Diye kulağıma fısıldadığında karnına dirseğimi geçirdim.

''O bakışlarını yere dik Leyla. Yoksa çok ciddiyim bu parmaklarla bizzat ben onları yere dikerim.'' Dedim iki parmağımı ona doğru yöneltirken. Bu sırada da Turan'ı odaya ittim. ''Üzerine bir şey geçir,öyle gel.'' Bıyık altı gülümsemesini yaptıktan sonra odasına geri girmişti.

TURAN-I VERAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin