17 -Tatil-

3.6K 177 20
                                    

Zihnim yoğun bir uyuşukluğun içerisindeydi. Üstelik sadece zihnim de değil;bedenim,ruhum..Hepsi koalisyon kurmuş beni devirmek için çabalıyordu. Gücünüz,sabrınız doruk noktasına ulaşınca vücut ve kalp pes eder. Ancak benim pes etmemem gerekiyor,çünkü askerlikle öğrendiğim ilk şey bu oldu. Öfke kontrolü ve pes etmeme ikilisini bir arada götüremesem de denemeye çalışıyordum en azından.

Öfke dinmez. İnsan kendini bir defterin sayfasını yırtar gibi yırtsa da dinmez. Sadece anlık rahatlama yöntemi bulunur ama tamamen geçmesi çok zor. Öfke kontrolü denen şey gerçekleşmiyor ben de anlayacağınız. Denemelerim başarısız olsa da denemeye devam ediyordum dediğim gibi.

"İnsanı rahatlatıyor." Omuzuma bir el dokunduğunda gözleri al bayraktan çekip Samet'e baktım. Parıldayan gözleriyle o da bayrağa bakıyordu.

"Öyle...En azından dalgalandığını izlemek belki de yapılacak en hoş aktivite." Omuz silktiğimde yanıma oturmuştu. Bize,bir komutanımız dertli olduğunuzda bayrağı izleyin demişti. Onun şanlı bir şekilde dalgalanmasının sebebi olmaktan gurur duyup her şeyi unutursunuz demişti. Ne yalan söyleyeyim,al bayrağı izlerken kendimi bile unutuyorum. Onu izlerken vakitin nasıl geçtiği bile anlaşılmıyor.

"Operasyona alınmadık diye mi yoksa yengeyle olan bozuşmadan ötürü mü buradasın?" Diye sormuştu. Derin bir iç çekip gözlerimi tekrar bayrağa diktim. Operasyona alınmamıştık evet. Neden alınmadığımız söylenmemişti. Belkide Türkiye'nin kaderini belirleyecek operasyonlardan birine alınmamıştık..

"Her ikiside."

"Oğlum devletin işine karışılmaz. Bize ne derlerse onu yapmak için buradayız,bu kadar takma kafana. Belli ki başka şeyler için biz burada tutuluyoruz." Dediğinde başımı salladım. Orası doğruydu evet. Devlet ne derse onu yaparız,biz bunun için varız çünkü.. "Yengeye gelince..İki gündür aynı tiptesin. Suçlu da sensin." Biliyorum. Suçlu benim,onun hiçbir suçu yok.

"Biliyorum..Bugün gideceğim yanına. Bir iki günlüğüne bir yerlere gideriz,hem gönlünü almış olurum hemde vakit geçiririz." Aklımda Bursa'ya gitmek vardı. Uludağ şimdi güzeldir. Madem operasyona alınmadık,en azından sevgilimle vakit geçireyim. Ayrıca çok özledim onu. Birkaç saat yüzünü görmek özlemimi gidermez biliyorum.

"İyi fikir." Dediğinde cebime titreyen telefonumu çıkarttım. "Ben içerideyim." Samet ayağa kalkınca başımı sallayıp telefonun kilidini açtım. Vera mesaj atmıştı.

Vera🖤:
Sen öküz herifin tekisin! Bu sefer değil bir buket çiçek,çiçek tarlasıyla gelsen dahi affetmeyeceğim.

Böyle olacağını tahmin etmem gerekiyordu. Ah güzelim,keşke ne durumda olduğumu bilsen,keşke...

Vera🖤:
Cevap bile vermiyorsun..Turan gerçekten sakın karşıma çıkma. Hatta engelleyeceğim seni.

Kaşlarım çatıldığında resmi ve çevrimiçi yazısı yok olmuştu. Gerçekten engellemişti beni. Telefondan kendimi affettirmeyecektim tabii ki,yanına gitmem öyle çabalamam gerekiyordu. Ama evde olup olmadığını bilmiyorum. Sanırım gidip gelmemişse gelmesini bekleyecektim.

Derin bir iç çektim ve telefonu cebime atıp banktan kalktım. Dalgalanan bayrağa son kez baktıktan sonra binaya doğru yürümeye başladım. Bu sefer herhangi bir hediyeyle değil de ona karşı olan duygularımla alacaktım gönlünü. Çünkü artık bunu hak ediyordu,artık onu nasıl sevdiğimi görebilmeyi hak ediyordu.

Vera hayatıma asla beklemediğim bir anda girdi. Hani derler ya kader kısmet işleri hiç beklemediğiniz zaman olur diye? İşte o da asla tahmin etmeyeceğim bir şekilde kalbime düştü. Her kelimesi,her sözü,her bakışı yüreğimi okşuyordu. Onun güzel yüzü beş saniye bile aklımdan çıkmıyordu. Aşka inanmayan birisi değildim,sadece hayatıma doğru insanın girmesini bekledim. Çünkü insanın kalbi ne olursa olsun sadece bir kişi için güzel çarpar. Ben de buna olan inancımdan kimseyle bir ilişki yaşama çabasına girmemiştim.

TURAN-I VERAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin