Uzun boya sahip değildim veya sıralı kaslara. Yeteri kadardım.
Rüzgara karşı zaafım vardı, yüzüme çarpan serinlik hoşuma gidiyordu. Beraberinde dağılan siyah, hafif uzun saçlarımı sevmemi sağlayacak sebepti. Hafif, düzgün çıkan sakallara sahiptim artık. Vücudumun bir çok yerinde anlamı olan dövmelere... Ruhumun aksine beyaz tenliydim. Gözlerim... çekik gözlerim vardı. Rengi kahve rengiydi. Oldukça açık kahve rengi. Kaşlarımın gözlerime uyumunu seviyordum. Sanki tam birbirleri içindiler. Sürekli kısılan gözlerimin arkasında, görülenin aksine siyah bakışlarım eşlik ediyordu. Gözler her zaman insanı ele verebilirdi. Eğer gözlerime yeteri kadar bakılabilirse, herşeyi anlayacaklar gibi gelirdi. Etrafımdan göz kacirmalarımın sebebi buydu. Derin bakışlarımın altında yatan o karanlık; bendim.Siyah!
Hayatımı mahveden iki adam vardı rüyalarımda, ve tonlarca soru.
Neden ben? Ben?
Ben?
Ben!Sahi; Artık kimim ben, neyim? Neyim!
Bir insan mı? Sadece bir insan? Hayır.
Artık bir amacım vardı, bir de listem. SİYAH olan, kan ile yazılmış isimler olan, varlığı amaç olan...Acele edemezdim. Yeterince sabrım vardı.
Artık karanlıktan korkmuyordum, karanlık bendim. Mutlu olmak istemiyordum. Gülmek, huzurlu olmak...Artık bir listem, intikamlarım ve son derece bozuk bir psikolojim vardı...
Bir süre erteledim. Her gece planını programını yaparak uyurdum, hiç bir şey eksik olamazdı.
Hiç bir zaman kolay bir çocuk olmadım, normal bir çocukta. Kendi dünyamın ve listemde ki kişilerin siyahıydım. Karanlık... öfke doluydum! Engel olabilecek hiç bir şey yoktu, kimse beni tutamazdı. Günbegün benimle birlikte intikamım da büyüyor, sekilleniyordu...
Boşanmışlardı. O artık eve gelmiyordu. Geceleri rahat uyuyabileceğimi zannediyordum ama olmuyordu, uyuyamıyordum. Uyumam gerekiyordu, o artık yoktu! Yüzü... en ince ayrıntısına kadar aklımda, gözlerimin önündeydi.
Durum zaman geçtikçe unutulmuştu ama ben unutmamış ve asla unutamayacaktım...Rüyalarım siyahtı. Hayatım, ruhum...
Simsiyah!