- Buldunuz mu?
- Bulduk Efken. Yanında promosyonuyla beraber hem de. 10 dakikaya oradayız.
Avuç içlerim kamaşmaya başlamıştı. Aylarca yakalama planımız işe yarayıp, ayaklarıma geliyordu. Benim olmama sebep olan adam, DNA'larını taşıdığım, nefretimin tam yönü!
- Bir kaç kıyafete ihtiyacım var. Üzerimde sürekli bunları ve tuhaf karanlık kokan parfümlü kıyafetlerini artık giymek istemiyorum Efken.
Gülümsüyordum.
- Komik degil ve gerçekten sinir bozucusun.
- Vadi, ölüm seni neden korkutmuyor?
- Bilmem. Seni neden korkutmuyor?
- O kadar çok nedeni var ki... Peki senin nedenin ne?
- Sensin Efken. Bazen diyorum sana katlanmak mı, ölmek mi, kesinlikle ölmek. Sonra diyorum cehennemi hak edeyim bari, senin yanında nefes alarak.
- Bugün sen bile sinirimi bozamazsın Vadi. Serkan'ın işleri bitince senin için bir şeyler alır. Gösterirsin hangi mağazadan ne almasını istiyorsan.
- Ben de gitsem?
- Tabi. Alişverişten sonra da bi kahveye, evine gidersin. Tabi senin gitmene kalmayıp polisler seni bulmazsa.
- Senin aksine bu dünya da benim sinirimi bozamayacağın tek gün dahi yoktur Efken. Şu haline bak. Mutlusun. Neden? Birini öldüreceğin için mi? Pardon... İşkence çektireceğin için!
Kaşlarım bir an da çatılmış, gözlerim çizgisini bozmadan vadiye bakıyordu. Beni sinirlendirmeyi başarmıştı.
- Bilmediğin, bilmek dahi istemediğin sebepleri suratına bir bir çarpmak isterdim ama bana göre değil güzelim. Sen karışma. Hak ediyorlar deyip işin içinden sıyrılmak var ama ben yine de kötülüğü tercih edip sıyrılmayacağım. Hakları neyse vereceğim, bir de buradan bak. Karma Vadi... inanmaz mısın?
- Sen inanıyorsun demek... Bütün bunlardan sonra o karma sana nasıl vuracak peki Efken? Bunları düşündün mü?
- Gerek yok çünkü ben bir aracıyım. Bütün bunların olması gerek çünkü içlerinde vardı. Bahaneleri ben oldum. Vesileleri ben oldum.
- Efken. Hastasın ve en kötüsü ne bunu kabul ediyorsun, ne de başka bir hayatı düşünüyorsun. Yazık ediyorsun. Bak bana. En çok bana...
- Gurur duyulur mu senin oralar da bilmiyorum ama ben bir düzüne insanın sonu oldum. Senin gibi düşünebilmem için kaç deste, kaç düzüne daha insanın sonu olacağımı bilmiyorum. Bu ihtimallerimin arasında elbette yok. Olmasını da istemiyorum. Ben bana düşeni layığıyla yapıyorum Vadi. Bana bunu reva görenlerin sonuyum. Sense merakına yenilip sokmasaydın o burnunu, bilmemen gerekenleri hiç bilmemiş olsaydın, burada olmayacaktın. Sen Vadi... En az ben kadar ölümsün. En az ben kadar karanlık ve soğuksun. İlk günden beri.
- İnsanları sevmemek bir seçim olmayabilir ama zarar vermek bir seçim. Merhametten haberin var mı senin?
- Bu seçime mecburum. Benim hayatım bu.
Kapı açılmıştı. Elleri bağlı bir şekilde, gözlerindeki karanlıkta kendimi gördüğüm adam, bana bakıyordu. Babam! Karşıdaydı.
- Direğe bağlayın. Ağzını da açın şu şerefsizin. Vadi odana git. Hemen!
Birden ayağa fırlayıp, sehpadaki bardağı kavrayıp, buz doldurmak için depodaki buzdolabına doğru gidiyordum. Dişlerimi sıkmaktan çenemin ağrıdığını hissediyordum fakat buna engel olamıyordum. Dolabı açıp bardağıma iki tane buz koymuştum. Kapattıktan sonra şişedeki viskiyi buzlara bırakmıştım. Ağzı açılan babam, sessizliğini koruyor fakat gözlerimin içine bakmaya devam ediyordu. Gözlerimizi bir süre birbirimizden hiç ayırmadık. İçkimden yudum alıp keyifle onu izliyordum.