Anne her şey çok kötü. Boynumdaki tırnak izleri benim değil mi? Benden koru beni, içinden bi şeytan çıkardın. Anne neden? Merhamet şimdi neden kimsesiz? Anne... duyuyor musun? Yaşıyorum ama nefes... nefes alamıyorum.
Bazen düşünüyorum. Şeytan da çok iyi bir varlıktı. Sonra.. sonrasını biliyorsun işte. Başına kötü şeyler geldi ve bir daha iyi biri olamadı. Bir yerden tanıdık geldi mi bu hikaye sana? Kızma bana çünkü hakkın yok. Seninde içinde olduğun sebeplerden dolayı bu haldeyim! Seninde parçası olduğun kötülük kozasını ev yaptım kendime. Attığım her adım kötülük kokuyor.Anne bak... yaptığına iyi bak! Sesimdeki tınıyı iyi dinle. Orada yalnız bir çocuğun acısı var. Bin acısı var.
Kulağım da vadi'nin özenle seçtiği kelimeleri...
Bana kendime gelmemi söylüyordu hala kendimdeyken. Eğer kendimi kaybetmiş olsaydım, böyle bir kelime edecek ağzı dahi kalmamış olurdu. Haddini hep aşıyordu ve ben ona haddinden fazla şans veriyordum. Bir taraftan vadi buydu. Beni kendine çekmesinin yegane temeli de belkide buydu. Onu hem acıtmak, hem acıttığım yerden öpmek istiyordum. Gördüklerini kaldırabiliyor olabilmesine o bile şaşırıyordu. Başka bir hayatta olsaydık belki de... ama hayır! Böylesi bir hayal söz konusu bile değil. Artık kendime de, olanlara da, olacaklara da acımıyordum.- Ne istiyorsan yapacağım efken... Lütfen artık bunu yapma. Görmek istemiyorum.. Lütfen...
Hıçkırarak ağlıyor, sesindeki tını içimde biryerlere dokunuyordu.
- Vadi'yi odaya götürün.
Vadi iplerden sıyrılırken, yerde acıdan bayılmış olan yaşlı adama bakıyordum. Bir zamanlar kendinden emin, gücüne inanan yaşlı adama... Ayaklarımın hemen dibinde, yaşaması gereken bedelini ödüyordu. Aracı bendim, olaması gereken buydu.
Ben o acıları çekerken bayılmak ne büyük lüks olurdu. Her bir zerresini çektim. Bastan başa, beni elene geçirene dek. Acının ta kendisi olana dek!- Uyan! Biraz senden, biraz onlardan... vermiş olduğunuz acının bir bütünüyüm ben! Şimdi size dağıtma vakti, misli misli faiziyle. Adalet yaşlı adam... hiç yakışmıyor üzerinize. Attığınız merhameti şimdi üzerinize mi giyindiniz? Oda hiç yakışmamış.
- Çocuğu bırak... Lütfen... ne istersen yaparım. Ben senin dedenim... yapma.
- Sen benim bedelimsin. Bedenimsin içimdeki çığlıkların. Bak, duyuyor musun?
- Ne...neyi?
Ayaklarına vurduğum tekmeyle bağırmaya başlamıştı.
- Duyuyor musun? En sevdiğim şarkı bunlar. Hem anlamlı da. Senin anlamayacağın tarzda. Yaşanmışlık var bu çığlıklarda. Bak, iyi dinle!
Elimle ağzını kavrayıp gözlerine bakıyordum.
- Bana bıraktığınız o büyük yükleri sizlere dağıtıyorum. Iyi bak yaşlı adam. Seninde katkıda bulunduğun esere iyi bak!
Yukarıdan çocuk sesleri yükselmişti.
- Bırakın beni! Baba! Annee!
- Efken ne olur onu bırak.
Yüzüne karanlık gülümsememle baktıktan hemen sonra, ufaklığın yanına doğru yürümeye başlamıştım. Kapıda Serkanla bakıştıktan hemen sonra içeriye girmiştim. Beni görünce masanın köşesine saklanan o küçük çocukla ne yapacağımı bilmiyordum.
- Çık oradan!
Bir süre bekledikten sonra kolundan tutup yatağa oturtturmuştum.
- Şşş. Sana zarar vermeyeceğim ufaklık. Dedenle sadece konuşmamız gerekiyor.