4. Bölüm Korku

65 21 19
                                    



Hayatımın baharında daha onaltı yaşımda şu yaşadıklarıma bak. Neyse ki bundan sonraki en büyük hobim dedikodu tayfasıyla uğraşmak olacak. Yoksa okul hiç çekilmez. Nedense bir rahatlama geldi.

Ders zili çalınca sınıf dolmaya başladı. Kapıya bakınca sarı haspam bana öfkeli gözlerle bakıyordu. Çokta tındı zaten.

Ardından da kimya öğretmenimiz Yusuf hoca geldi. Sınıfa günaydın diyerek masasına kuruldu. Otuzlu yaşların sonundaydı ama yaşını göstermeyenlerdendi. 1.80 boylarında beyaz tenli siyah saçlı ve gözleri kahverengiydi.

Adamı detaylı incelediğimi fark ettiğimde kafamı çevirip dışarıya baktım.

Okulu sevmemin en büyük nedenlerin biride dersi dinleme gibi bir zorunluluğum yoktu. Kulaklığımı takıp uyuma moduna geçtim.

Birinin beni dürtmesiyle uykumdan uyandım. Sersemlemiş bir şekilde etrafıma bakınınca sınıfın boş olduğunu gördüm. Abim başımda dikilmiş kendime gelmemi bekliyordu.

"Yine mi uyuyamıyorsun? İlaçlar işe yaramıyor mu yoksa?" abim sorularını art arda sıralarken kendimi toparlayıp çantamı alarak ayağa kalktım. Bir şey demeden yürüyüp kapıdan çıktım.

Umarım uyku problemi yaşadığımı babama söylemez. Aksi takdirde doktorlarla uğraşmak zorunda kalırdım. Ve ben bunu hiç istemiyordum. Bu sorunu atlatmıştım ama son günlerde tekrar başladı ve bu beni nedensizce korkutuyor.

Abim daha fazla bir şey söylemeyip peşimden geliyordu. Eminim uyku problemimin ne zaman başlamış olabileceğini düşünüyordur. Dikkatini dağıtmak için aklıma gelen ilk şeyi sordum.

"Cuma günkü kamp etkinliğine katılacak mısın?"

Bana kızgın bakışlar atıp kafasını iki yana salladı. Amacımı öğrenmişti. Ne kadarda zekiyiz kardeş olarak.

Ama yinede beni "Babamla konuşmalıyız. İzin verip vermeyeceği belli olmuyor sonuçta. Cevabına göre tekrar konuşuruz."diye yanıtladı.

Haklıydı. Başımla onu onayladım. Sonuçta babamın sağı solu belli olmuyordu. Okulun önünde duran servise binip arkadaki ikili koltuğa oturduk. Yaklaşık kırk dakika sonra nihayet eve varabilmiştik.

Her zamanki gibi annem bizi kapıda karşılayıp öptü. Ayakkabımı çıkarıp oturma odasına geçtim. Odamdan sonra en çok sevdiğim yerdi. Krem rengiyle kaplı mobilyalar vardı. L koltuk ve iki tane tekli koltuk vardı. Yemek masası da camlı bölmeye yakın bir yerdeydi.

Tekli koltuğa oturup çantamı ayaklarımın dibine bıraktım. Saate bakınca akşam beşi bulduğunu gördüm. Babam iki saat sonra evde olurdu.

Çantamı alıp ayağa kalktım. Salondan çıkıp merdivenlere doğru yöneldim. Annem muhtemelen mutfakta, abimde kendi odasındaydı. Merdivenlere çıkıp sağ tarafta kalan odama girdim.

Odamdaki renkler gri ve krem rengi tonlarıydı. Yatak mevresimlerim bile griydi. Çalışma masam ve dolabım hariç. Onlar krem rengiydi.

Dolabımı açıp tişört ve eşofman altı çıkardım. Üstümü giyinirken bir şey fark ettim. Yüzüm çökmüştü ve gözaltlarım morarmıştı. Bu sabah öyle bir şey olmadığına emindim oysaki.

Bu aralar kendimi iyi hissetmiyordum. Belki de uyuyamadığımdan dolayı iyi hissetmiyordum. İçimde tuhaf bir boşluk vardı sanki. Kendimi bir hiç gibi hissediyordum. Bir ölüden farksız gibi.

Belkide annemin demesi gibi ergenlik çağında olan herkese olan durumlardır. Belki de ben abartıyorumdur. Aksini düşünmek bile beni oldukça korkutuyor.

Aynaya daha dikkatli bakınca aynanın titrediğini fark ettim. Kalbim birden depar atmaya başladı. Belki de yorgunluktan hayal görüyorumdur. Aynaya yaklaşıp dikkatli bakınca gerçektende titrediğini fark ettim ve gözlerim. kahretsin gözlerim yerinde yoktu. Aynaya daha da yaklaşınca arkamda birinin varlığını hissettim ve ayna daha çok titremeye başladı.

Biran aklım durdu korkudan bir şey düşünemez oldum. Kalbim patlayacakmış gibi hissediyordum. Arkama dönmeden önce aynadaki yansımamın benden bağımsız hareket ettiğini gördüm. Artık korkudan nefes alamadığımı fark ettim. Arkamı dönmemle sol tarafımda hissettiğim keskin ağrı aynı zamanda oldu. Onu savuşturmaya çalışırken daha ne olduğunu anlamadan aynadaki yansımamın beni aynanın içine çekmesi aynı zamanda oldu.

ŞEYTANIN GÖZÜHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin