Uzun bir süre sonra rahat bir uyku çekmek gerçekten de çok güzeldi. Babamın yanımdan kalktığını fark etmiştim ama yinede uyumaya devam etmiştim.
Bugün çarşambaydı ve okula geç kalmak istemiyordum. Sınav haftası yaklaşmıştı ve birkaç notumda eksiklik vardı. Onları tamamlamam gerekiyordu.
Bu yüzden hızla yataktan kalkıp lavabo ihtiyaçlarımı giderdim. Okul kıyafetlerimi giyip çantamı hazırladıktan sonra odamdan çıktım.
Akın ile aynı anda çıkmıştık. Yanıma gelmesiyle merdivenleri beraber inmeye başladık. Saçlarımı karıştırıp
"Naber ufaklık." Demesiyle dirseğimi karnına geçirdim. "Sensin ufaklık. Benden iki yaş büyüksün sadece." Demem ile bir şeyler homurdandı ama pek takmadım.
Mutfağa indiğimizde babam yerine kurulmuş bizi bekliyordu. Bu değişmeyen bir kuraldı. Her zaman kahvaltıda ve yemek saatinde herkes masada olurdu. Hastalık hariç.
Babam bu konuda oldukça hassastı. Annem bizim geldiğimizi görünce çayları koymaya başladı. Ve asla kahvaltıda çay yerine başka bir şey içmezdik. Bazı istisnalar da süt hariç. Annemin altın kurallarından biriydi.
Öyle ki babam bile bu konuda anneme karşı çıkamıyor. Hepimiz yerimize oturunca kahvaltı yapmaya başladık. Tanrım bu kadın kesinlikle menemenden anlıyordu. Tabi benimki yumurtasız menemen oluyordu. Az da olsa yumurtaya alerjim vardı çünkü.
Karşımda oturan abime bakınca ne demek isteğimi anlayıp gözleriyle onayladı. Boğazını temizleyerek söze başlamak için ağzını açmıştı ki babam "Hayır." Diyerek onu susturdu.
Hepimiz şaşkın şaşkın babama bakarken o istifini bozmadan devam etti. "Bir yere gidemezsiniz. Özellikle de sen Dolunay."
Babamın sözleriyle büyük bir hayal kırıklığıyla anneme baktım. O ise bakışlarını benden kaçırarak babamı desteklemiş oldu. Kendimi o an bir zavallı gibi hissettim.
Her şekilde kısıtlanmalarım oluyordu ve bu artık beni boğuyordu. Abime onay verip bana onay vermemesini anlayamıyordum. Sonuçta tek başıma gitmeyecektim ama onlar bu durumu görmezden geliyordu.
Kahvaltımı yarım bırakıp çantamı aldığım gibi çıkışa doğru yöneldim. Babamın bana seslenmesi umurumda olan son şey bile değildi. Ben çocuk değildim.
Dışarı çıkınca servisi bekleyecek durumda değildim. Babamla karşılaşmak istemiyordum. Bu yüzden yürümeyi tercih ettim. Yürürken de babamın kısıtlamalarına anlam vermeye çalışıyordum ama anlayamıyordum.
Ne kadar zaman geçti bilmiyorum. Düşüncelerime o kadar dalmıştım ki abimin varlığını bile fark etmemiştim. Ona baktığımda anlayışla bakıyordu. Ama anlamayabileceğini pek sanmıyordum.
Sonuçta o istediği yerlere gidebiliyordu. Kafamı daha fazla doldurmak istemediğim için etrafıma bakınmayı düşündüm.
Aferin bana gerçekten. Servisle kırk dakika olan yolu kaç saatte gitmeyi düşünüyordum acaba.
Abim beni anlamış gibi "İlerde taksi durağı var ufaklık. Oradan taksiye binelim yoksa geç kalırız." Diyerek sağ kolunu omzuma attı. Taksi durağına gelince taksiye binip okulun adresini verdik.
Sessiz geçen yolculuğun ardından nihayet okula varmıştık. İlk iş olarak kantine gidip karnımızı doyurmuştuk. Zavallı abim o da benim yüzümden aç kalmıştı.
Abim sınıfıma kadar bana eşlik etmişti. Onun varlığı gerçekten de bana çok iyi geliyordu. Onsuz bir hayat düşünemiyordum bile. Babamdan bile daha korumacıydı.
Benim sınıfa girmemle o da 12.sınıfların olduğu dördüncü kata gitmişti. Sınıftakilere aldırış etmeden sırama geçip uyku moduna geçtim. Okul umurumda değildi bugün.
Çıkış zili çalar çalmaz kendimi sınıftan dışarı attım. Abime bahçede beklediğime dair bir mesaj attım. Çok geçmeden o da gelmişti zaten. Servisin arka tarafındaki ikili koltuğa geçip oturduk.
Eve vardığımızda annem bizi yine kapıda karşıladı. Bir şey demeden odama geçip okul kıyafetlerimden kurtuldum. Aynadan kendime bakıp cesaretli olmak için derin bir nefes aldım.
Oturma odasında oturan annemin yanına giderek oturdum. Abim yine odasındaydı sanırım.
"Lütfen babamı ikna et anne. Sürekli bir şeylerden kısıtlanmak istemiyorum. Size karşı gelmek istemiyorum ama boğuluyorum. Bu his nasıl bir şey biliyor musun? Anlayamıyorum. Neden bu kadar kısıtlama yapıyorsunuz bana?"
Annemin gözlerine bakarak konuşmuştum. An be an değişmişti suratı. Üzgün bakıyordu ama az önceki cümleleri sıralarken endişeli Halide gözümden kaçmamıştı.
"seni anlıyorum bebeğim. Daha çok gençsin ve elbette senin yaşaman gereken şeyler var. Eğlenmek senin de hakkın. Ama babanı da anlaman gerekiyor."
Annemin sözleri nedense beni rahatlatmak yerine daha da kötü hissettirdi. Düşen yüzümü görünce sol elini yanağıma koyup okşadı. Başıma bir öpücük koyup bana sarıldı.
"Tamam bebeğim. Endişelenme. Ben babanı ikna etmeye çalışacağım. Lütfen sende kendini daha fazla üzme. Asla da yanlış düşüncelere kapılma. Bende babanda seni çok seviyoruz.
Sadece başına kötü bir şey gelmesinden korkuyoruz. Üzülmene dayanamıyorum. Babanı ikna etmek için elimden geleni yapacağım merak etme."
Annemin sözleriyle ona sıkıca sarıldım. Gerçekten de anneler babalardan daha güçlüydü. Belki bir baba çocuğundan vazgeçebiliyordu ama anneler asla. Tabi bu gerçek anneler için geçerliydi.
Annem benden ayrılıp mutfağa gidince abimin gelmesi de bir oldu. Kollarımı sıvayıp onu iterek mutfağa geçtim. O da peşimden geldi.
Annem mutfakta bir o yana bir bu yana koşuşturuyordu. Nedense babamın yardımcı alalım demesine itiraz ediyordu. Ayrıca konunun kesinlikle kıskançlık ile alakası olmadığını, sadece kendi düzenine başkasının ortak olmasını istemediğini savunuyordu. Tabi bizde yedik.
Mutfakta eğlenceli vakit geçirmiştik. Öyle ki kahkahalarımız evde yankılanıyordu. Akın okul maceralarından bahsediyordu. Özellikle kızlar ile ayrılabilmek için yaptığı şeyleri.
Biz gülüşmeye devam ederken babamın kapı ağzında bizi tebessümle izlediğini fark ettim. Gülüşüm yavaş yavaş solunca boğazımı temizledim.
Annemler de babamı fark edince, annem babamın yanına gidip onu öptü. Kısa bir sohbet ettikten sonra babam abimede sarılıp öptü. Onunla da kısa bir sohbetten sonra bana döndü.
Tebessüm edip kollarını açtı ama sadece boş boş bakmak ile yetindim. Çünkü ona hala kırgındım. Yüzünde pişmanlık ve anlayış vardı ama ben yine de geri adım atmadım.
Babamda benim ona gitmeyeceğimi anlamış olacak ki kendisi gelip bana sarıldı. Başımı öpücük koyup "Beni anlamanı istiyorum ufaklık. Sana bir şey olmasından korkuyorum. Amacım seni üzmek değil. Seni korumak. Lütfen beni anla." Dedikten sonra tekrar başıma öpücük koydu.
Bende daha fazla dayanamayıp kokusunu içime çekerek babama kollarımı doladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ŞEYTANIN GÖZÜ
Teen Fiction"Onu bul ve koru." karanlığın içinden gelen ses oldukça sert ve pusluydu. Adam anlam veremeden çevresine bakınıyordu. Aynı ses tekrar yankı buldu gecenin karanlığında. "Onu bul ve koru." Adam cesaretini toplayıp boşluğa doğru bağırdı. "Kimi bu...