"Nesin sen? Buraya nasıl ve kimle geldin?" karşımdaki adamın heybetiyle afallamıştım. Ses tonu soğuk bir ölümü çağrıştırıyordu. Kırklı yaşlarının ortalarında olmalıydı. Çıkık elmacık kemikleri ve çenesindeki gamzesiyle dikkat çekici bir adamdı. Buz mavisi bakışlarıyla hipnoz etkisi yaratıyordu adeta. Geniş omuzları kaslı yapısıyla yıkılmaz duruyordu.
Konuşmayacağımı anlayınca arkamdaki adam ensemden tutarak ayaklarının dibine fırlatınca ağzımdan cılız bir inleme kaçtı. Toparlanmaya çalışırken elime basılmasıyla küfürlerimi sıraladım. Başımı kaldırıp küfürlerime devam etmeye kalmadan atılan yumrukla yere savruldum.
Yumruğun etkisiyle boynum kırılacak sandım. Bilmediğim bir girdapta savruluyordum. Buradan kurtulacağıma dair umudumda kalmamıştı artık. Düşüncelerimden karnıma yediğim tekmeyle sıyrıldım. O kadar keskin bir acıydı ki nefesim kesildi. Bayılmama ramak kalmıştı. Son demlerdeydim artık.
Tekrar sandalyeye oturtulduğumda acıdan dik bir konum alamıyordum. Sorduğu sorulara hiçbir şekilde cevap vermeyince işkenceleri artıyordu. Ne kadar geçti bilmiyordum ama nihayet son bulmuş ve infaz kararım verilmişti. Odadan çıkarılırken derin bir nefes alıp duraksadım.
" Sizde kokuyu alıyor musunuz?" diye sordum. Cevap vermelerini beklemiyordum. "Korkunun kokusunu çok yakından aldım. İleri zamanlarda daha yoğun alacağımdan eminim. Soykan kuralını çiğnediniz." Sözlerimin ardından umursamadan ilerlemeye başladım. Zaten duyduklarından da emin değildim.
Mahsene götürülürken tek düşündüğüm buradan kurtulmaktı. Kurtulamazsak öldürülmemiz içten bile değildi.
***** ****** ***** ****** *****
Alanda bulunanların tepki vermesiyle kurtulacağımızı sanmıştım ama büyük yanılmıştım. Lider öfkeyle ayağa kalkıp 'öldürün' emri vermişti.
"Kızıl. Hey bana bak. Bizi buradan kurtarabilirsin. İstemen yeterli biliyorsun." Sözlerimin ardından kafasını olumsuz şekilde sallayıp 'yapamam' deyince gözlerine hayal kırıklığıyla baktım. Bizim yaşlarımızda olan kişiyi de infaz ettiklerinde omuzlarım iyice çöktü.
Ama pes etmeyecektim. "Büyüyle ellerimi çöz. Hemen!" neyse ki bu sözümü yerine getirip ellerimi çözmüştü. Ayağa kalkmamla dizimin arkasına darbe aldım. Dizlerimin üzerine tekrar çökünce savunmaya geçemeden ellerim arkadan bükülüp başım öne doğru eğdirildi.
"Hepiniz aptal ve korkaksınız. Hiçbiriniz sorgulamadan bu adama itaat ediyorsunuz. Bugün biz buradayız ama yarın siz ve ya çocuklarınız burada olacaksınız. Bu itaatkar haliniz sizin sonunuz olacak." Sözlerimi ensemin sıkılmasıyla yarıda kestim. Bu durumda olmama lanet ediyordum. Bir şey yapamayacağım için kendimi onların ellerine bıraktım.
Gözlerimi kapatıp ölümün gelmesini bekledim. Kulağımın dibinde tuhaf bir ses hissedince gözlerimi açtım. Aynı zamanda ellerimde serbest bırakılmıştı. Sağ tarafıma baktığımda infaz edecek olan adamın başını gözleri açık bir şekilde dibimde görünce kusmaya başladım.
Kan kokusu midemi bulandırmıştı. Kusmam bitince omuzlarımda bir el hissettim. Dönüp baktığımda babamı karşımda görünce önce hayal sandım. Bir şeyler söylüyordu ama duyacak halde değildim. Yüzüne dokununca gerçek olduğunu anlayınca boynuna atlayıp bağıra bağıra ağlamaya başladım.
Babamın kokusunu alınca yavaş yavaş sakinleşmeye başladım. Burada olduğum süre zarfında ilk kez kendimi güvende hissettim. Babam bana sarılı halde ayağa kalkarken dizlerim titriyordu. Bunu fark eden babam tutuşunu sıklaştırdı. Başıma kondurduğu öpücüklerle kendimi daha iyi hissettim.
Beni nasıl bulmuştu ve buraya nasıl gelmişti? Tek miydi? Ya onada zarar verirlerse? Diye art arda sorular uçuşmaya başladı zihnimde. Ne düşündüğü anlamış gibi "Merak etme. Güvendesin. Artık kimse sana zarar veremez." Başımla babamı onaylayıp çevreme bakınmak için ondan ayrıldım.
Ben sadece babam var sanmıştım ama bütün ailemin burada olduğunu görünce rahat bir nefes aldım. Bütün amcamlar ve çocukları buradaydı. Hatta babam ve annemlerin kuzenleri de dahil hepsi gelmişti. Babam beni abime emanet ettikten sonra topluluğa doğru ilerlemeye başladı. Kızıl annemin himayesi altına girmişti bile.
Yanına gidince gözleri dolu bir şekilde bana sarıldı. Birkaç dakika sonra ayrılınca "Bunlar kim?" diye soran Kızıla "Ailem" diye cevap verdim. Elinden tutup Ateş amcamlara doğru ilerlemeye başladık. Orada bulunan herkeste dehşet ifadesi vardı. Liderlerinde ise şaşkınlık ve öfke vardı. Ona dikkatle baktığımı görünce ifadesiz haline geri döndü.
Babam tam karşısına geçince Efken Bey babama eski dostum diyerek sarıldı. Bu duruma çok şaşırmıştım. Ardından da lider babama elini uzatmıştı ve babam gözlerine uzun uzun bakıp elini sıkmıştı.
"Uzun zaman oldu Kılıç. Bu durumda karşılaşacağımızı asla düşünmezdim. İşinizi bölmemden dolayı rahatsızlık duymamışsındır umarım." Babamın alaylı tınısı hissedilmeyecek gibi değildi. Adının Kılıç olduğunu öğrendiğim liderin gözlerinde karanlık bir gölgelenme olduysa da kendini hemen toparladı. Karşılıklı durduklarından dolayı babamın ondan bir hayli daha yapılı olduğunu farkettim.
"Sizi burda görmemizi sağlayan sebep sizin için oldukça önemli anlaşılan." Sözlerini bana bakarak söylemişti. Tekrar babama döndüğünde sözlerine " Dediğin gibi uzun zaman oldu. Kurallarımızı biliyorsundur. Bu yüzden cesaretine hayran kaldım doğrusu." Diye devam etti. Babam sözlerinden etkilenmişe benzemiyordu.
"Söz konusu ailem olunca sende benim kurallarımı biliyorsundur. Çocuğumu infaz edebilecek olman bizimle savaşı göze aldığın anlamına geliyor haksız mıyım? Eminim bunun için gerekli bir açıklaman vardır. Aksi taktirde olacaklardan ben değil sen sorumlusundur." Babamın kendinden emin çıkan sözleri beni tedirgin etmekten alıkoyamıyordu.
Korkuyordum. Aileme bir şey olma düşüncesi beni korkutuyordu.
"Bunları burada konuşmayalım. Bu akşam misafirimiz olun bunu yalnızken konuşalım." Kılıç beyin sözleriyle gerilmeye başladım. Umarım babam kabul etmezdi.
"Kendi evimizin olduğunu biliyorsundur. Uygun bulduğum bir zamanda biz sizi evimizde misafir etmekten mutluluk duyarız. Şimdi ilgilenmem gereken bir çocuğum var. Kızda bizimle geliyor. Yaptıklarınızın karşılığı olarak düşünün." Ardından dönüp bana göz kırptı ve "Toparlanın eve gidiyoruz." Dedikten sonra Kılıç'a kısa bir bakış atıp yanıma doğru adımladı.
Beni kanatları altına alıp ilerlemeye başladık. Yürürken canım acıyordu. Aldığım darbeler vücudumda çürükler oluşturmuştu. Kızıla baktığımda onun benden daha kötü olduğuna karar verdim. Ateş amcamın Kızılı kucaklamasıyla ufak bir çığlık attı. Babamda beni kucağına alınca kıkırtıma engel olamadım.
Kızıl beni görünce mahcup bakışlarla bana bakıyordu ama umursamadım. Ona kırgındım. Bizi kurtarabilecekken yapamam diyerek bizi ölüme teslim etmesi beni hayal kırıklığına uğratmıştı. Babamın boynuna iyice sokulup kokusuyla rahatlamaya çalıştım.
Babamın kokusundan mı yoksa güven duygusundan mı bilemiyorum ama gözlerim yavaş yavaş kapanıyordu. Daha fazla düşünmemek için kendimi uykunun kollarına bıraktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ŞEYTANIN GÖZÜ
Ficção Adolescente"Onu bul ve koru." karanlığın içinden gelen ses oldukça sert ve pusluydu. Adam anlam veremeden çevresine bakınıyordu. Aynı ses tekrar yankı buldu gecenin karanlığında. "Onu bul ve koru." Adam cesaretini toplayıp boşluğa doğru bağırdı. "Kimi bu...