Nihayet bir haftalık kamp bitiyordu ve yarın eve dönüyorduk. Ara sıra babamın dedikleri aklıma takılsa da hemen oyalanacak başka şeyler buluyordum.
Tatilimin tadını çıkarmalıydım sonuçta. Bunun için gelmiştim. Yavaştan eşyalarımı toparlamaya başlamıştım bile. Ama sanki çantamı ayarlayan ben değilmişim gibi.
Yüklü bir para anlam veremediğim tuhaf kolye ve saçma bir el yazısı defteri vardı.
Dönünce amcama sormam gerekecekti. Ne olduğunu umarım o anlar. Çünkü bana tuhaf gelmeye başladı her şey.
Kamp çoğunlukla güzeldi ama tuhaf bir şekilde geceleri ormandan tuhaf sesler geliyordu. Akın'a sorduğum zaman baykuş veya böcek tarzı şeyler olacağını söyledi. Ama bu nedense beni pek tatmin etmedi.
Ah! Birde uyurgezerlik çıkmıştı başıma. Serdar olmasaydı kendimi ormanın ilerisinde ki uçurumdan atıyormuşum. Ona inanmamıştım ama nasıl geldiğimi bilmediğim için hiç bir şey diyememiştim.
Abim ve diğer çoğunluk gecenin bir yarısı beni aramaya çıkmışlardı. Ancak o zaman ikna olabilmiştim. Kampa gelen herkes ateşin başında gruplar halinde sohbet ediyordu. Bende işimi bitirip çıkmak üzereydim.
Aklıma kolye ve defter gelince birde abime sormak istedim. Çantamı alıp çadırdan çıkarken ormanda yine tuhaf şeyler duymaya başladım. Sanki bir şey beni çağırıyordu.
Adımlarım istem dışı ormana doğru yönelince kalbim hızlı atmaya başladı. Yaklaştıkça çok tuhaf bir koku vardı. Ne iyi ne de kötü. Küflü maya kokusu vardı sanki.
Birden bir şey beni çekince refleks olarak yumruk attım. Acı bir homurdanma duyunca panik yapıp yardım etmek istedim ama Serdar'ın kırgın bakışlarıyla karşılaştım.
"Özür dilerim. Nasıl olduğunu anlamadım. Canın çok yandı mı?"
Kendimi kötü hissetmiştim bana kırgın bakınca. Serdar dudağını silip başını iki yana salladı. "Sorun değil. Sen iyi misin? Sana seslendim ama duymadın. Ormana neden gidiyordun? Aklını mı kaçırdın?"
Serdar sesini yükseltince kısa bir öfke dalgasına kapıldım ama hemen geçti. "Ben iyiyim ve aklımda gayet yerinde." Diyerek yanından geçip abimin yanına gittim.
Abim bana yer açıp yanına çağırdı. İnsanlar kendi aralarında sohbet edip eğleniyorlardı. Ama benim aklım az önce olanlara takılmıştı.
Çok geçmeden Serdar da yanımıza gelmişti. Onunla göz göze gelince bakışlarımı kaçırıp abime döndüm.
"Seninle bir şey konuşmam gerekiyor abi." Bana kısa bir bakış atıp yanındaki Tuğçe'ye geri döndü. Bu beni germişti. Sesimin yüksekliğine dikkat etmeden "Seninle hemen şimdi konuşmam gerekiyor Akın." Abimin kaşlarını çatarak bakmasını umursamadan ayağa kalkıp çadırıma doğru gittim.
Çadıra girer girmez Akın da gelmişti.
"Az önce olanlar neydi öyle? Herkesin ortasında bağırman gerekmiyordu." Öfkelendiği sesinden de anlaşılıyordu ama o bunu hak etmişti.
"Hak etmeseydin sana sesimi yükseltmezdim. Beni dinlemedin bile. O salakla ilgilendin." Sevgilisine salak demem yanlıştı sanırım çünkü daha ne olduğunu anlamadan kendimi yerde bulmuştum.
Kahretsin. Bana yumruk atmıştı. Bu ondan en son bekleyeceğim şey bile değildi. Önce babam şimdi de abim. Ne kadarda güzel.
"Benim abin olduğumu unutuyorsun ufaklık. Ve bir daha insanların içinde bana sesini yükseltme. Kendini her zaman odak noktası olarak görmekten vazgeç."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ŞEYTANIN GÖZÜ
Teen Fiction"Onu bul ve koru." karanlığın içinden gelen ses oldukça sert ve pusluydu. Adam anlam veremeden çevresine bakınıyordu. Aynı ses tekrar yankı buldu gecenin karanlığında. "Onu bul ve koru." Adam cesaretini toplayıp boşluğa doğru bağırdı. "Kimi bu...