Rüyanın içinde rüya görmek gibi hayat. Herkes bu rüyadan bir gün uyanacaktı. Ama ne şekilde olacağını kimse bilemez. Son zamanlarda bu rüyadan nasıl uyanacağımı düşünüyordum. Belki ölümden sonra hayat olduğuna inanmayanlar vardı ama ben inanıyordum.
Burada neredeyse herkes inançsız diyebilirdim. Burada yaşayanların çok farklı özellikleri olduğunu öğrenmiştim. Gözlerimle görmesem asla inanmazdım. Ki şuan bile çelişki yaşıyorum. Hiçbir kabusum bu kadar uzun sürmemişti.
Artık rüyada olmadığımı biliyordum. Ve bu beni daha çok korkutuyordu. Burada ölmek istemiyordum. Hiç bilmediğim bir yerde kaybolmuştum. Boğuluyordum ama kurtarabilecek kimse yoktu. Tek sığınağım Allah'tı.
Bunları yaşıyorsam elbette bildiği vardı. Ben bilemezdim ama bu korkmamam için bir sebep değildi. Kimse belli etmese de bu şehirdekiler benden rahatsız oluyorlardı.
Çünkü hatırlamadığım bir olay yaşanmıştı ve şehre bela getirmiştim. Belli aralıklarla insanlar saldırıya uğruyordu. Kızıl suçum olmadığını söylese de o da huzursuz oluyordu.
Bazı şeyler belirsiz parçalar halinde zihnimde beliriyordu ama bütün oluşturamıyorum. Son zamanlarda kabuslarım tekrar ortaya çıkmaya başlamıştı.
İşten çıkarılmıştım. Doruk abi daha fazla insanlara karşı gelememişti. Bende kimsenin ekmeğinden olmasına sebep olmamak için işten ayrılmıştım.
Yinede onlarla ve Yonca'yla irtibatı koparmamıştık. Artık haziran ayındaydık ve Yoncaların şehir dışındaki tatil evlerinde kalacaktık ortalık durulana kadar.
Zaten pek eşyam olmadığı için her şeyimi ayarlamıştım. Kızılla beraber Yonca'nın gelmesini bekliyorduk.
Nihayet araba kornası çalınca dışarıya çıktık. Kapıları kilitleyerek yoncanın arabasına bindik. Tuan da geliyordu bizimle.
"Selam millet. Umarım tatile hazırsınızdır. Sınırsız eğlencenin dibine vuracağız." Yonca'nın enerjisi bizi gülümsetmişti. Yolculuk süresince arada sohbet edip birbirimize sataşmıştık. Yolculuk güzel geçmişti.
Geldiğimiz yer bulunduğumuz şehirden daha lükstü. Evler daha kaliteliydi. Çevrede ormanlık alan vardı ve manzarası muhteşemdi. Yeşillik en sevdiğim şeydi.
Evi hep beraber temizledikten sonra odalarımıza yerleştik. Akşama kadar zaman baya eğlenceli geçmişti.
***** ***** ***** *****
Tatilimizin son zamanlarındaydık artık. İki hafta sonra dönecektik. Bu akşam farklı bir şehre gidecektik. Eğlencenin olduğu bir alanmış. Buna hepimizde onay vermiştik.
Saat dört gibi hazırdık hepimiz. Normal sportif şeyler giymiştim. Tuan da öyle. Ama kızlar cidden çok güzel olmuşlardı. Yonca saçlarını dalgalı yapmıştı. Hafif makyajıyla benden beş puan almıştı. Yeşil dizlerinde biten fırfırlı bir elbise giymişti. Ayakkabı olarak siyah topuklu giymişti.
Kızıl ise saçlarını balıksırtı örmüş gözlerini ortaya çıkaran göz makyajı yapmıştı. Kırık beyaz dizlerinin altına gelen spor bir elbise giymişti. Ayaklarına da spor ayakkabı geçirmişti. Bu bana komik gelmişti ama gülmedim.
Elbise giyip makyaj yapması bile mucizeydi. Tuan'ın Yonca'ya kaçamak bakışlarını yakalamıştım. Bunu fark ettiğimi anlayınca kızarmaya başladı ve hemen dışarı adımladı.
Yaklaşık dört saat süren yolculuktan sonra diğer şehrin merkezine gelmiştik. Bu boyutu çok büyük sanmıştım ama yanılmıştım. O kadarda büyük değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ŞEYTANIN GÖZÜ
Roman pour Adolescents"Onu bul ve koru." karanlığın içinden gelen ses oldukça sert ve pusluydu. Adam anlam veremeden çevresine bakınıyordu. Aynı ses tekrar yankı buldu gecenin karanlığında. "Onu bul ve koru." Adam cesaretini toplayıp boşluğa doğru bağırdı. "Kimi bu...